Abdullah Aymaz
Eski Yazıları
Dövüldükçe göğsü genişleyen adam…
Kur’an-ı Kerim’de Kitab’ın anası olan muhkemât (muhkem, açık, sarih âyetler) yanında bir de müteşabihât âyetler var.
Onların tam olarak gerçek mânalarını sadece Allah bilir. İlimde râsîh olan köklü bilgiye sahip âlimler hakikatini Allah’a havale edip, ilim ve irfanlarının imkân verdiği derecede yorum yapabilirler. Hadis-i şeriflerin de müteşâbihatı vardır. Teşbih ve temsillerle bazı hakikatler anlatılmıştır. Risale-i Nurlarda, kıyamet alâmeti, Mehdi, Deccal, Süfyan meselesi, bilhassa Beşinci Şua’da ele alınmış, izah edilmiştir. Oradaki ölçülerle meseleleri ele almayanlar işin içinden çıkamaz. Yani âhir zamanda İslamiyet’e, iman ve Kur’an hizmetlerine karşı örgütlenmiş düşman organizeleri haber veren hadis-i şerifleri ve haberleri bu gözle değerlendirmek lâzımdır. Meselâ, inkâr hareket ve organizesine karşı çıkan salih gencin, başından ayaklarına kadar yarılıp ikiye ayrılmasından sonra dirilmesini; o salih kişinin göğsüne vuruldukça, genişleyip yayılmasını temsili bir hakikat olarak gördüğümüzde Üstad Hazretleri’nin şu sözlerini hatırlarız:
“Bütün onların bu tazyikleri ve istibdatları, Kur’an nurlarını ışıklandıran gayret ve himmet ateşine odun parçaları hükmüne geçiyor ve alevini artırıp parlatıyor.” (Yirmi Sekizinci Mektup, Dördüncü Mesele)
“… vefatımla, o hizmet, bir merkezde yapılmasına bedel, çok merkezlerde yapılacak. Benim dilim ölüm ile susturulsa, pek çok kuvvetli diller, benim dilime bedel konuşacaklar, o hizmeti devam ettirecekler.” (Yirmi Dokuzuncu Mektup Altıncı Kısım, Dördüncü Desise-i Şeytaniye)
Şimdi de sizlere aşağı yukarı bir sene önce Kerim Aydın’ın gördüğü bir rüyayı takdim ediyor ve yorumunu sizlere bırakıyorum:
Rüyada “İslam Orduları” iki dağın arasında kalmış ve köşeye sıkışmış bir halde çaresiz bekliyor. Önlerinde, aşağıda görünen uçsuz bucaksız vadide ise devasa bir düşman ordusu onları bekliyor ki, sanki daha böyle bir ordu toplanmamış… Düşman orduları o kadar büyük ki, ufku kaplıyor… 500 bin civarı… Kendilerine aşırı güvenleri var. Ama bizim aramızda ise negatif bir hava esiyor. Bu arada, ordunun içinde Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri de var.
“Ne olacak bu halimiz, ne yapacağız diye hayıflanılırken, içlerinden bir asker: “Bu iş böyle olmayacak, öleceksek ölelim ama savaşalım!..” diyor fakat öbürleri: “Deli misin, kafamızı çıkardığımız anda ok yağar başımıza…” deyip “vazgeç bu işten” dercesine cesur neferi susturmaya çalışıyorlar. Bir ara susup tekrar düşünceye dalan o cesur nefer, tekrar daha kararlı bir üslupla askerleri motive etmeye çalışıyor fakat bakıyor ki nafile, yine kimse kıpırdamıyor…
Bu durumu kesinlikle tüm benliğiyle ve ruhuyla kabul etmeyen o orta boylu, alelade görünen, neferlerden bir nefer olan yiğit: “Vallahi, siz ne yaparsanız yapın ama ben bu durumu kabul edemem, böyle mağlubiyeti kaldıramam, ben çıkıp savaşacağım, saldıracağım, gelen gelir…” diyerek başını kayaların arasından çıkarır çıkarmaz hemen kafasına bir ok yiyiveriyor, bir an herkes öldü zannetse bile, sendeleyip devam ediyor ve koşmaya başlıyor, o anda bir ok daha yiyor fakat düşer gibi olup tekrar devam ediyor, tekrar tekrar derken binlerce ok vücuduna isabet ediyor ve kirpi gibi oluyor ama hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor. Bu sahneyi ise Müslüman askerler hayretle izlerlerken kendisinin hadis-i şerifte bahsedilen salih kişi olduğu kanaatine varıyorlar. Bütün herkes “İşte bu salih kişi” diyor. Bu arada o ise yediği okların tesiriyle, sanki bir elektrik akımına kapılmışçasına titriyor ve birdenbire acaip bir reaksiyon sonucu adeta devleşiyor ve o muazzam, intizamlı, nizamlı düşman ordularının üzerine tek başına yürüyor. Dev gibi adımları ve kollarıyla düşman saflarını darmadağın ediyor. Her vurduğu topuz darbesi ile 500 kişiyi sağa sola uçuruyor. Allah tarafından öyle bir güçle donatılıyor ki, o koca orduyu kâğıttan evler gibi yıkıveriyor. Bu durumu hayretle izleyen Müslüman askerleri şok oluyorlar. İnanamıyorlar. Ardından, o sâlih zât, İslam ordularına seslenerek onlara, “Haydi gelin” diyor ve cesaretlenen ordu, dağdan aşağıya iniyor ve dağılmış olan düşman ordularını yenip teslim alıyorlar.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment