Ahmet Kurucan
Eski Yazıları
- Yalan üzerine kurulu dünya yıkılmaya mahkumdur
- Hak ve batıl mezhep
- ‘Bugünden dünü okuyunca’
- İman, yanlışlık, farkındalık, yüzleşme, hesaplaşma ve helalleşme
- FG harfleri yeter mi?
- İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği ve Diyanet
- Ahiret çok şenlikli olacak?
- Habili cemaat öldürmüş!
- İlahi adalet
- Yalan
- Daha eski yazılarını gör...
Yarım hoca, yarım hekim ve meslek ahlakı
Nice zamandır havuz medyasını takip etmiyorum. Bazı haber sitelerinin ilginç bulduğu ve alıntılayıp okuyucularına sunduğu yazılara bakıyorum.
Geçenlerde A.Dilipak “Hangi adaya oy vermeli” başlıklı yazısında, “Milletvekili, belediye, teşkilat, işadamı arasında bir kumpas kurup oligarşik bir yapı oluşturuyorlar. Bütün partilerde bu durum böyle. Bizimkiler aralarına emekli müftü, hacı hoca takımından, tarikatlardan birini de alıyorlar, onlar da bu işin fetvasını veriyor… Böylece dini açıdan vicdani bir baskıdan kurtulmuş oluyorlar.” ifadelerini kullanmış.
Bu satırların yazarı aynı hakikati Gezi ile başlayıp, 17/25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları ile devam eden süreçte kaç defa dile getirdi. Şimdilerde aynı düşünceleri seslendirenler, o zamanlar tam aksi istikamette yazılar yazıyor ve yazdıkları yazılarla yapılan gayri meşrû, gayri ahlakî, gayri hukukî, gayri kanunî ve en genel manada gayri insanî uygulamalara destek veriyordu. Destanlık bir fasıl bu; geçelim.
Dilipak’ın çok geç gelen bu itirafı benim zihnimde meslek ahlakı kavramını çağrıştırdı. Herkesin bildiği gibi ahlak, teker teker her bir insan ferdinin davranışlarını yönlendiren inanç, ilke, prensip ve değerler bütününe verilen isimdir. Bir insanın davranışları, bu tarifte yerini bulan unsurlara göre değerlendirilir. Sosyolojik bir bakış açısıyla, sadece fertler değil grup, kabile, aşiret, klan, cemaat, parti vb. küçük veya büyük insan toplulukları için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Daha açık bir ifadeyle bir grubun davranışı aslında o grubun ahlakını gösterir.
Zihnimde çağrışım yapan meslek ahlakı kavramına geri dönecek olursam; meşhur bir deyim vardır Türkçemizde; “Yarım hekim insanı candan, yarım hoca da insanı dinden eder.” diye. Doktordan başlayalım, bir doktor düşünün; hastaya yanlış teşhis koyduğunu ve yanlış tedavi uyguladığını sonradan fark ediyor. Yanlışımı söylersem halk nezdindeki meslekî itibarım zedelenir diye sesini çıkartmıyor ve hasta ölüyor. Bir de tam aksini düşünün. Yanlışını anladığı an hemen tedavi metodunu değiştiriyor ve hastanın sıhhatine kavuşması için tıbbî adımları hemen atıyor. Hangi davranışta ahlaktan söz edebiliriz? Hiç şüphesiz ikincisinde. Meslekî kariyerini, şahsî itibarını hastasının sıhhatinin önüne koyan bir doktor için bırakın meslek ahlakını, ahlaktan hatta insanlıktan dahi söz edemezsiniz. Çünkü söz konusu olan hukukî deyimle “taammüden katl” yani kasdî cinayettir.
Aynı yaklaşımı, mesela maden işçilerinde ölüm sayısını engelleyecek, çalışma şartlarını insanî standartlar seviyesine çıkartacak kanunları çıkartmayan, hatta bu konuda yapılacak düzenlemeleri sırf patronları razı etmek için 2019 yılına kadar erteleyen insanlara tatbik edin. Hükümette görev yapan bakanlardan Meclis’teki milletvekillerine ve bürokrasideki yetkili memurlara kadar buna engel olan ve neticesinde binlerce işçinin ölümüne sebebiyet verenler için meslekî ahlaktan söz edebilir miyiz? Elbette edemeyiz; zira burada da sonuç itibarıyla “tesebbüben katl” yani öldürmeye sebep olmadan söz ediyoruz.
Gelelim yarım din adamlarına. Aynı yaklaşım burada da geçerli. Rasyonaliteden kopuk, realitelerden uzak çürük bir ipliğe dizilen kuru hülyalar için verilen “yolsuzluk hırsızlık değildir” fetvaları, bağlamlarından kopartılarak sunulan “Zarar-ı âmm’ı def için zarar-ı hâs ihtiyar olunur.” gibi kaidelerle tasfiyeyi meşrulaştırma –ki ben buna suiistimal etme diyorum- gayretleri gösteren Dilipak’ın deyimiyle “emekli müftü ve hacı-hoca takımı” için mesleki ahlaktan söz edebilir miyiz?
Daha açık ifade edeyim; doktor yaptığı yanlışlıkla bir kişinin ölümüne sebebiyet verirken, bu ‘hacı hoca takımı” İslam gibi bir dinin ve o dinin değerlerinin yıpranmasına sebebiyet veriyor. Her tarafından suiistimal kokan sözde fetvalarla insanların dinle, dindarlıkla ve dindarlarla olan bağını kopartıyor. Bazılarını “Müslümanlık buysa ben Müslüman değilim.” deme noktasına getiriyor ki bu süreçte böyle diyen yüzlerce insan gördük.
Netice, atalarımız doğru söylemiş; gerçekten “yarım hekim insanı candan yarım hoca da insanı dinden” ediyormuş. Aldıkları pozisyon, verdikleri fetva, yaptıkları konuşmalarla buna sebebiyet veren hocalara bir sorum var; değer miydi? Meslek ahlakı mı demiştiniz?
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment