Ahmet Kurucan
Eski Yazıları
- Yalan üzerine kurulu dünya yıkılmaya mahkumdur
- Hak ve batıl mezhep
- ‘Bugünden dünü okuyunca’
- İman, yanlışlık, farkındalık, yüzleşme, hesaplaşma ve helalleşme
- FG harfleri yeter mi?
- İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği ve Diyanet
- Ahiret çok şenlikli olacak?
- Habili cemaat öldürmüş!
- İlahi adalet
- Yalan
- Daha eski yazılarını gör...
“Senin yaptığını gavur yapmaz”
“Gavur¹ yapmaz senin yaptığını” sözü, Müslüman’ın Müslüman’a yaptığı zulmü ifade için kullanılır. Bir mukayese yapılmaktadır burada.
Müslüman’ın Müslüman’a yaptığını şu ya da bu sebeple Müslümanlara zulmeden gavurların yaptıklarından daha fazla olduğunu ima eder. Müslümanları değil onları daha insaflı bulur.
Gerçekten de 2010 referandumundan bu yana kendilerini Müslüman Muhafazakar diye nitelendiren iktidar partisi ve yandaşlarının Türkiye’ye, Türkiye insanına, Suriye, Mısır, Irak başta olmak üzere yakın-uzak İslami coğrafyada yerini alan Müslüman ülke ve halklarına yaptığını belki gavur bile yapmamıştır.
Mübalağa var mı bu tespitte? Sahanın uzmanları konuşsun.
Mukayeseler planında ele alındığında belki olabilir. Ama Müslümanların kendi aralarında tesis etmeleri gereken vahdet (21/9), teâruf (49/13), kardeşlik (49/10) bilinci, iyiliği emir ve kötülükten sakındırma (3/110) açılarından bakınca bu tespitte hiç mübalağa yok. Onun için şöyle demenin yanlış olmadığını düşünüyorum: Böylesi şartlar altında ‘Bahsi geçen coğrafyaya ve halklarına nasıl zarar verelim? Nasıl kötülük yapalım?’ diye bir beyin jimnastiği yapsanız, mevcut iktidarın yaptıklarını gündeme gelir. Nitekim benzeri bir akıl yürütmeyi terörle mücadele konusunda geçenlerde bir uzman yaptı ve dedi ki: “’Terörle nasıl mücadele edilmez, terörist bir örgütle nasıl çözüm yapılamaz’ın örneğini görmek isteyen Türkiye’ye baksın.”
AKP iktidarının ustalık dönemi ve sonrasında insanımıza yapmış olduğu kötülükler ve bunun sebebiyet vermiş olduğu tahribatı ve tamiratı konuşuyordu Fethullah Gülen Hocaefendi. Tarih 3 Nisan 2016 Pazar. Öğleden sonra 5-10 insanla sınırlı dar bir salondayız. İkindi sohbeti olacak, adeti üzere maddi manevi hazırlığını yapacak ama yine de bir kahve içimi oturalım dedi. 3 Nisan 2016 tarihi önemli çünkü yakın veya uzak gelecekte eğer birileri bu dönemde Hocaefendi’nin ve hizmetin pozisyonunu kaleme alacak, akademik çalışmalara veya belgesellere konu edecek olursa, bu cümlelerin malzeme teşkil edeceğine inanıyorum.
Malum Hocaefendi sehl-i mümteni dediğimiz bir üslupla konuşur. Üniversitedeki profesörden ilkokul mezunu bir Anadolu insanının dahi anlayabileceği bir tarzdır bu. Ağzından çıkan cümlelere genel olarak bakarsanız başlık koymanız çok kolay ama o cümlelerle ifade edilen düşüncelere ve özellikle geleceğe bakan yönüyle dile getirdiği tahminlere inanmak ve kabullenmek aynı ölçüde kolay değil. Uzatmaya gerek yok; söylediği cümle şu: “Bu insanların yaptıkları tahribatlar bittikten sonra tamirat dönemi başlayacak ve siz hem tahribatın boyutunu, toplumun imam-hatiplisinden ilahiyatlısına kadar hangi ölçüde tefessüh ettiğini o zaman göreceksiniz.”
El-hak doğru söylüyor Hocaefendi ve biz her gün görüyoruz bu tahribatın ne kadar büyük olduğunu.
20 yıl önceki Türkiye’yi arar, hatta özler bir durumdayız neredeyse. Devlet, neredeyse bütün kurumlarıyla çökmüş durumda. Kuruluş döneminde örneğini CHP ile gördüğümüz parti devleti şimdi AKP gömleğini giyerek yeniden hortladı. “Mafya devlet”, “haydut devlet” değerlendirmesini yapanlar dahi var. Geçenlerde Georgetown Üniversitesinde görevli Birol Başkan, katıldığı Özgürlük Zamanı programında “Türkiye’deki problem otoriterleşmeyi aştı. Su anda yaşanan “privatization of state” veya “personalization of state” yani devletin özelleştirilmesi veya şahsileştirilmesi kavramları ile anlatılabileceğini söyledi. Ne olur böyle olunca? Devlet kurumları ile birlikte çöker. Nitekim bugün yaşanan da ondan ibarettir. Hayatın hangi alanına bakarsanız bakın karşınızda mafyavâri bir tavır sergileyen devlet var. Anayasa, demokrasi, özgürlük, hukuk hak getire.
Biz sohbete dönelim. Hocaefendi, tahribatın büyüklüğünü ifade ettiği o cümlesini sohbetin başında değil sonunda söyledi. O noktaya gelinceye kadar bir çok misal verdi. Ben sizlere fikir verecek ve konuşmanın muhtevasını tahmin edebileceğiniz ölçüde sadece başlıklarını vereyim: “Şehvet, şöhret, şiddet, herkesin statükosunu koruma ve ikbal hırsı için Bizans oyunu kurgulaması, iftira, yalan, hakaret, terörist, casus, darbeci, hain, paralel, korku, idam cezasını yeniden getirme ve STV’nin Pakistan’da reyting rekorları kıran Küçük Kıyamet dizisi…” Ve yukarıdaki cümle: “Bu insanların yaptıkları tahribatlar bittikten sonra tamirat dönemi başlayacak ve siz hem tahribatın boyutunu, toplumun imam-hatiplisinden ilahiyatlısına kadar hangi ölçüde tefessüh ettiğini o zaman göreceksiniz.”
Burada bir hatırlatmada bulunayım: Malum, Hocaefendi bir başka platformda AKP iktidarının Müslümanlığa verdiği ve bu zararın Haçlı ordusunun verdiği zarardan daha büyük olduğunu söylemişti. Bu söz, kamuoyuna yansıdığında özellikle olaylara sathı bir nazarla bakan kişiler tarafından yadırganmış ve “Bu kadarı da fazla değil mi?” denilerek tereddütle karşılanmıştı. Ama zaman ve o zamanın içindeki hadiseler durmuyor. Zulme rahmet dilendirecek zulümlerin devamı hadiselerin diliyle kendini gösterince yüzlerdeki maskeler sıyrılıyor ve gerçek mahiyetleri bir bir ortaya çıkıyor. Bu da Haçlı teşbihi ile söylenen tespitin doğruluğunu bize gösteriyor. Hocaefendi’nin yukarıda satır başlarını verdiğim sohbetteki düşünce, değerlendirme ve örnekleri de zaten bunu gösteriyordu.
“Gavur yapmaz senin yaptığını” diye söze başladım ve yazıyı daha bitirmeden cemaate yönelik Antalya merkezli 7 ilde 20 kişinin gözaltına alındığı eş zamanlı operasyon haberleri geldi. Gözaltına alınanlardan biri 80 yaşında bir dede. İsmini bilmediğim o dedemiz diyor ki kameralara: “Çekin oğlum. Şereftir bu bizim için.”
Ah ki ne ah!
Hocaefendi’nin dediği gibi tamirat zor olacak. Kötülüğün şehvetine kapılıp kötülüğü sıradanlaştıran insanların arkada bırakacakları enkazı kaldırmak gerçekten zor.
Allah hepimizin yardımcısı olsun.
———————————————-
¹ Ne kadar maziyi hortlatmak, dünü bugünde yaşamak istemeseniz de tarihten kaçamıyorsunuz. “Gavur” kelimesinin tarihi süreçte kullanımı, ifade ettiği olumsuz mana dolayısıyla kullanmak istemesem de yazının muhtevasının daha iyi anlaşılmasında yardımcı olacağı düşüncesiyle istemeye istemeye kullandım. Hiç kimseyi sahip olduğu değerler ve dini, milli, cinsi, kültürel aidiyetleri dolayısıyla incitmek gibi bir niyetim yok ve olamaz.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment