Ahmet Kurucan
Eski Yazıları
- Yalan üzerine kurulu dünya yıkılmaya mahkumdur
- Hak ve batıl mezhep
- ‘Bugünden dünü okuyunca’
- İman, yanlışlık, farkındalık, yüzleşme, hesaplaşma ve helalleşme
- FG harfleri yeter mi?
- İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği ve Diyanet
- Ahiret çok şenlikli olacak?
- Habili cemaat öldürmüş!
- İlahi adalet
- Yalan
- Daha eski yazılarını gör...
İhsan Özkes’e sünnetten emare soruları
“Hazreti Muhammed bugün yaşıyor olsa, saraya girer mi? Bu akşam orada hissettim ki kesinlikle giderdi.” Sözün sahibi İhsan Özkes. Emekli müftü. Müstafi CHP milletvekili. Neden diye soruyorsunuz. Cevap veriyor: “Çünkü orada sünnetten emareler çok.”
4-5 gündür bu sözler tartışılıyor. Tartışmayı anlamlı hale getiren Özkes’in yaklaşık bir yıl önce tam aksi istikametteki şu beyanları. “Hz. Muhammed yaşasa o saraya girmezdi.” Tam anlamıyla bir U dönüşü. Yaman bir çelişki. Bu çelişkiyi gören hemen herkes tartışmaya müdahil. Haklılar. Enfes tespitler de var. Onları tekrar edecek değilim.
Ben ilgi alanım da olması itibarıyla “Sünnetten emareler” tespitine takıldım. Sünnet, hemen herkesin bildiği gibi klasik tanımı içinde Efendimiz’in (sas) söz, fiil ve takrirlerine verilen isimdir. Etimolojik, semantik, ıstılahî ve usûlî açılardan yaklaşıp sünnet kavramı etrafında İslam alimlerinin tarih boyunca yaptıkları nice derinlikli yorumlar var. Yeri burası değil. Fakat şu kadarını ifade edeyim, bu yorumlar İslam dinini, hayata hayat kılmamıza yardımcı olan, onların sabit bir zemin üzerine oturmasını sağlayan, asırlardır yıpranmadan devamını temin eden esaslarla dolu. En basitinden sünnetin “Eskilerin üzerinde yürüdüğü, iz bıraktığı yol” manasına gelmesi ve bunun üzerine inşa edilen hükümlerin varlığı bunun ispatı.
Bu önemli mevzu bir tarafa, gelelim kaçak sarayın ya da israf sarayının sünnetten emareler taşımasına. Dikkatli okuyucuların yazının tam da burasında durup; “Yazının devamına gerek yok, mesele anlaşılmıştır.” dediklerini duyar gibiyim. İki sıfat, bir mevsuf var burada. Sıfatlar kaçak ve israf, mevsuf ise saray.
Sıfatlardan başlayalım. İlki; kaçak. Kastedilen mana açık; evrensel hukuki kurallara, bu ana kurallara sadakat içinde yapılmış mer’i olan kanunlara muhalif demek kaçak. Söz konusu saray da olsa bina olduğuna göre kaçak bir binadan söz ediyoruz. Yani cumhur’un başkanı yönetmiş olduğu ülkenin kanunlarına göre meşru olmayan bir binada oturuyor ve devleti buradan yönetiyor.
Sözün burasında emekli müftüye onun yaklaşımı içinde sorum şöyle; Hz. Muhammed (sas) bugün yaşıyor olsa, başkanı olduğu devletin kanunlarını hiçe sayarak, bırakın sarayı bir kulübe inşa eder ve içinde oturur muydu? Cevabınız çok önemli Sayın Müftüm! Siz sarayda hissettiğiniz sünnetten emareler diyorsunuz, ben meseleyi kökeninden ele alıp kaçak bina diyor ve size sünnetten kaçak binaya emare diye soruyorum. Ne dersiniz?
İkincisi; israf. Türkiye ölçeğindeki bir ülkede her köşesinden tel tel israf dökülen böylesi bir binaya gerek olmadığını aklıselim sahibi herkes söylemekte. Bunun için israf sarayının açılışından sonra gelen tepkilere bakmak kâfi. İlginçtir o zaman israf sarayına haram saray diyerek tepki verenlerden biri de Sayın Özkes. Şöyle demiş: “Cumhurbaşkanı’nın Atatürk Orman Çiftliği’nde yaptırdığı ‘Ak Saray’ aslında ‘Haram saray’dır’. Çünkü her bir köşesinde vatandaşın cebinden alınmış paraların izi vardır.”
Bu hatırlatmaların ardından Sayın Müftü’ye genel bir soru sorayım; israfın Efendimiz’in (sas) hayatındaki yeri nedir? Sünnette israfın delilleri nelerdir? Bu delillerden hareketle israfa verilen hüküm nedir? Tek kelimeyle israf helal mıdır haram mı? Cevabınız helal ise bu sizin sünnete, delillere ve hükümlere vukûfiyetiniz hakkında bizlere yeterli bir fikir veriyor. Teşekkür ederiz; biz almayalım. Siz onu satacak başka müşteriler arayın lütfen.
Gelelim kaçak ve israf sıfatlarıyla sıfatlandırılan saray’a. Sosyal medyada Efendimiz’in (sas) hücre-i saadetlerini temsili olarak gösteren resimler dolaştı. Fazla söze hacet yok, o resimlere bakmak kâfi. Allah Resulü (sas) işte böylesi bir hücrede ömrünü geçirmişti. Hatta mezkur mekân ‘hane’ ya da ‘ev’ ismini bile almayacak derecede küçük olduğu için tevazuun değil hakikatin ifadesi olarak hücre denmişti oraya.
Yanlış anlaşılmasın, bu sözlerle bugünkü devlet başkanlarının evleri de böyle olmalı, devlet işlerini Efendimiz (sas) misali mescitlerde sürdürmeli demek istemiyorum. Şartların değişmesine bağlı olarak tabii ki içinde yaşanılacak evler de, devlet işlerinin yürütüleceği kurumlar da mimari ve inşâî planda değişikliklere uğrayacaktır. Ama ne kadar değişikliğe uğrarsa uğrasın, son tahlilde değişmeyecek bir şey vardır; o da Efendimiz’in (sas) koymuş olduğu değerler, ilkeler ve prensipler. İşte bu değerler, ilkeler ve prensipler herkesin bildiği gibi her köşesinde israfın enflasyonunun göründüğü kaçak saraylara hayır diyor. Hasılı; sünnette kaçak binayı, israfı ve sarayı meşru kılacak hiçbir emare yoktur. Aksine bunların gayri meşru ve haram olduğuna dair yüzlerce müşahhas delil vardır.
Sayın mütekait Müftüm! Siz hissettiğiniz o emareleri gösteremezsiniz ama ben var dediğim müşahhas delilleri hem de sadece ayet ve hadislerle sınırlı kalmak şartıyla gösterebilirim. İster misiniz? İstemezsiniz; çünkü siz de benim bildiklerimi biliyorsunuz? O zaman gelin açık yüreklilikle şu sorulara cevap verin; bu U dönüşü niye? Bu savrulma neden? Niçin dün saraya girmez dediğiniz Efendimiz’i (sas) bugün girer diyorsunuz? Daha da önemlisi neden Hz. Muhammed’i (sas) bu işe karıştırıyorsunuz? Unutmayın, bu ve benzeri soruların cevaplarını dünyada bize vermeseniz de ahirette Allah’a ve adına konuşmuş olduğunuz Hz. Muhammed’e (sas) vereceksiniz.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment