İftiranın itirafı

15 Nisan 2016 Cuma günü Sivas’ta görülen cemaat davasında bir esnaf çıkmış ve açıkça itirafta bulunmuş. Gazetelerin yazdığına göre demiş ki esnaf İ: “Hakim bey, bu adamlardan ne hırsız olur, ne arsız olur, ne tecavüzcü olur, ne de terörist… Beni kandırdılar, zorla belge imzalattılar. ‘Senin arsayı ticari olarak kullanmışlar, seni kandırmışlar’ diyerek belge imzalattılar.”

Neyin itirafıdır biliyor musunuz bu? Ben söyleyeyim; iftiranın itirafı. Yazın bu sözümü bir kenara; bu itiraf nefret operasyonları kapsamında görülen davalarda bir ilk midir bilmiyorum ama bana inanın son olmayacak. Çok yakın bir gelecekte işte bu esnaf İ gibi kalbi ölmemiş insanlar, vicdanına, ahlakına, insafına, imanına, insanlığına mağlup olup masum insanlara iftira attıklarını, onların yaşam alanlarını daralttıklarını, rızıklarını kazanmalarına engel olduklarını, özgürlüklerinin kısıtlanmasına yani hapse atılmasına ve ülkelerinden göçe zorlanmaya götüren sürece kendilerinin sebebiyet verdiklerini ve belki de hepsinden önemlisi bu masumların can güvenliklerinin tehdidine kadar uzanan süreçte iftiralarının en azından katkısı olduklarını hem idrak hem de itiraf edecekler.

Nitekim esnaf İ, mahkeme heyetine bunu söyledikten sonra iftirası ile sanık olmuş masumlara yüzünü dönmüş ve demiş ki: “Hakkınızı helal edin, benim yüzümden 4 aydır boşu boşuna yatıyorsunuz.” Söylemesi dile kolay, tam 4 ay yani tam tamına 120 gün eşinizden, çocuğunuzdan, işinizden ayrısınız ve işlemediğiniz bir suçtan dolayı. O insanların ruh halini düşünebiliyor musunuz? Ya dışarıda kalan eş, çocuk ve akrabaları?

Şimdi buradaki asıl soru şu; onlar ne yapacaklar? Esnaf İ’ye haklarını helal edecekler mi? “Madem böyle bir civanmertlik gösterdin, hakkımız sana helal olsun mu diyecekler? Bence meselenin iki yanı var. İlki ahirete bakan vechesi. O zatın vicdanını harekete geçiren ve yukarıdaki iftira itirafını yaptıran da zaten bu. Yoksa ahirete inanmayan bir insanın “helallik” arayışı içinde bulunması garip olur. O masumlar imanın ortak paydasında buluştukları bu kişiye haklarını helal edebilirler. Kendilerini bileceği bir şeydir. Vicdanlarının enginliğine kalmış bir hadise bu. Ya da helallik isteğine sükût edip “Allah’ından bulsun!” diyebilirler. Veya “Hayır, etmiyoruz; ahirette, mahkeme-i kübra’da Allah’ın huzurunda seninle hesaplaşacağız.” demek de bir başka ihtimal.

Meselenin diğer yönü ise ahiret değil dünya. Buradaki soru ise; dünyada ne yapacaklar? İftira itirafında bulunan kişiyi mahkemeye verecekler mi? Hakim karşısında pozisyonların değişmesine sebebiyet verecek ve ceza hukukumuzda bunun karşılığı olan iftira davası açacaklar mı? Türk Ceza Kanununun 267. Maddesi çok detaylı bir düzenlemelerde bulunmuş bu konuda. 1 ila 4 yıl arası hapis cezası öngörüyor böylesi kişilere. İftira ile hukuki sürecin işlemesi, mağduriyet, mahkumiyet, cezasını çekme vb. hallere göre ceza oranının yarısı veya üçte ikisi nispetinden artırımlarından bahsediyor.

Ben açsınlar ya da açmasınlar diyemem. Onlara tavsiyede bulunacak makamda değilim. Ama şahsen ben, benim davam sonuçlandığında, bana terörist iftirasında bulunan herkesi, dava süreci içinde evrensel hukuki değerlere ve kanunlara aykırı karar veren, kanunları ideolojik bir bakış açısıyla yorumlayan ya da korku rüşvet gibi saiklerle keyfi içtihatlarda bulunup hükümler veren savcısından, hakiminden, bakanına hatta bir tweetle bile olsa buna destek veren herkesi ve Adalet Bakanlığı başta ilgili her kurumu yasal haklarımı kullanarak dava edeceğim. Başka bir ifadeyle bağımsız yargı zemininde tarafsız hakimler ve adil yargılamalar eşliğinde adil hükümlerin verileceği günler geldiğinde herkese ve her kuruma dava açacağım. Sonuna kadar da takipçisi olacağım. Ta ki iftiraları karşılıksız kalmasın. Kalmasın ki ibret-i alem olsun. Masum insanlara iftira atmanın cezasız kalmadığını, kalmayacağını başkaları da görsün. İmanlarının, vicdanlarının, ahlaklarının yetmediği yerde kanuni yaptırımlardan korksunlar böyleleri ve iftira atma eylemine geçmeden niyet aşamasında son versinler niyetlerine. Kur’an’ın adalet ile alakalı hükümleri, Peygamber Efendimizin (sas) beyanları da böyle davranmayı gerektirir. O hükümler ve bu beyanlar dünyada uygulansın diye var; yoksa ahirette zaten Allah “Ahkemü’l hakimin” olarak adaletliyle tecelli edip hükmünü verecek.

Meselenin bir başka yönü da bu iftiraların uzantıları. Acaba mezkur iftira sadece ve şimdilik tahliyelerine karar verilen 13 kişinin 4 aylık hapse girmesini mi netice verdi yoksa okulları, yurtları gasp ile eş değer bir mana taşıyan kayyim atamasından, o kurumların faaliyetlerine son verme, kapılarına mühür vurmaya uzanan yaptırımlara mı? Gazetelerin verdiği bilgilere göre bu iftiraların rol oynadığı davada onlarca eğitim kurumuna kayyim atanmış. Bu da gösteriyor mağdur olan, işini gönül rahatlığı içinde yapamaz hale gelen yüzlerce öğretmen, işçi ya da barınma imkânlarından mahrum kalan, rahatı bozulan, moralleri alt üst yüzlerce talebe, binlerce aile  var. Onların hakları ne olacak? Bu kılıfına uydurulmuş gayri hukuki kanuni uygulamaların başka yerlerdeki nefret operasyonlarına emsal teşkil etmesi ne olacak? Dolayısıyla nihai karar verilirken meselenin uzanmış olduğu hak ihlal ve mağduriyetlerin kapsamını da düşünmek lazım. Uzun sözün kısası, mesele dünyevî bağlamda şimdilik tahliye edilen o 13 kişinin, bu 13 kişi de dahil davası görülen toplam 38 kişinin hakkımı helal ettim demesi ile bitmiyor. Zira o iftiranın sebebiyet verdiği veya katkıda bulunduğu şahsi, ailevi, kurumsal ve toplumsal mağduriyetler onlarla sınırlı kalmıyor.

Dikkat ederseniz meseleyi ahirete bakan veçhesiyle “helallik”, dünyaya bakan veçhesiyle de direkt veya dolaylı mağduriyetleri merkeze alan hak, adaletin tahakkuku açısından ele aldım. İsterseniz bunu Fethullah Gülen Hocaefendi’nin tasnifi içinde  şahsi hukuk ve amme hukuku –ki İslam hukukçuları buna Allah hakki derler- diyerek değerlendirebilirsiniz. Hocaefendi de bunu söylüyor zaten. Mealen ‘Şahsıma raci yönüyle hakkımı helal ederim ama ammeye, kamuya, Allah’a bakan yönüyle hak helal etme, haktan vazgeçme beni aşar.’ diyor.

Bitiriyorum, böylesi iftiraların itirafı bir ilk mi değil mi bilmiyorum ama Allah’a olan imanım katiyetinde inanıyorum ki bu itiraf son olmayacak. Gündelik yaşamda, dost meclislerinde yapılan bu itiraflar davaların seyrini etkileyecek ölçüde mahkeme salonlarında yapılacak. Ömrü olan da bunu görecek.

“Ey iman edenler, adaleti ikame etmek/uygulamak için öncülük edin. Kendiniz, anne-babanız, akrabanız aleyhine olsa bile; zengin-fakir ayrımı yapmaksızın, Allah için şahitlik yapın. Adaleti yerine getirmede nefsiniz size engel olmasın. Eğer, eğilip-bükülür, hakikati söylemekten kaçınırsanız, bilin ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”(4/135)

Write a comment

2 Comments

  1. Halit April 16, 21:42

    Allah-u Teâla sizlerden razı olsun inşallah.Hukuksuzluklar ve zulüm arttıkça sona da yaklaşıyoruz.Allahım bizi Senin ,Rasulünün(s.a.v)ve de hakiki murşidlerin kölesi eylemeni başka türlü esaretlerden korumanı kurtarmanı diler ve dileniriz.

  2. Erkan April 28, 14:25

    Hak için yürütülen her dava zor imtihanlara tabi olmuştur. Sabredip imtihanın neticelenmesini bekleyeceğiz.

Only registered users can comment.