Ahmet Kurucan
Eski Yazıları
- Yalan üzerine kurulu dünya yıkılmaya mahkumdur
- Hak ve batıl mezhep
- ‘Bugünden dünü okuyunca’
- İman, yanlışlık, farkındalık, yüzleşme, hesaplaşma ve helalleşme
- FG harfleri yeter mi?
- İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği ve Diyanet
- Ahiret çok şenlikli olacak?
- Habili cemaat öldürmüş!
- İlahi adalet
- Yalan
- Daha eski yazılarını gör...
Helal markası
15 yıldır yurtdışında yaşıyorum. Türk esnaf, tacir ve işadamları arasında -istisnalar tabii ki hariç- gördüğüm değişmeyen bir gerçek var; biz birbirimizin rakibiyiz.
Geçenlerde bir arkadaş meşhur bir sözü tüccar rekabeti diyebileceğim bağlamda çok farklı bir şekilde ele aldı ve dedi ki: “Hani derler Türk’ün Türk’ten başka dostu yok; hayır Türk’ün Türk’ten başka düşmanı yok.” Doğru söylüyor; yaşadığım tecrübeler bana da aynı şeyi söyletiyor. Bu yıkıcı rekabetin lokantacılık, kuyumculuk, mermer vb. sektörlerde onlarcasını gördüm ve her defasında kaybeden bizim insanımız oldu maalesef. Halbuki çok daha akıllıca projelerle herkesin kazanabileceği zemin oluşturulabilirdi ve hâlâ oluşturulabilir.
Bu girişi aklınızda tutun, yazının sonunda döneceğim. Helal gıda, yiyecek ve içeceklerle alakalı İslam’ın ayetiyle hadisiyle getirmiş olduğu ana prensipler ve içtihadî hükümlerden hareketle ortaya konulmuş câmi bir kavram. Sadece et ve et ürünleri için değil, ağzımıza giren her şey için kullanılıyor. Bu tarz bir yaklaşım ve kullanım doğru. Zira helal gıda sadece hayvan kesimi veya et ürünleri ile sınırlı bir kavram değil, olamaz da, olmamalı da. Hayvanî olmayan gıdaların da helal olması şart. Bu da en azından ürünün kaynağı, mahiyeti ve hijyen şartlarını nazara almalı.
Bizim 15 yıl önce yurtdışına çıktığımızda karşılaştığımız ilk sorun buydu. Bugün de değişen bir şey yok. O zamanlar sadece İslamî hassasiyetler zaviyesinden meseleye bakıyorduk; domuz eti, besmeleli kesim, gıdaların içine katıldığı söylenen alkol vs. Daha sonra öğrendik ki bir de katkı maddeleri gerçeği varmış. Böyle olunca sorunun çok daha geniş kapsamlı olduğunu ve Müslüman olan-olmayan demeksizin herkesin sorunu olduğunu gördük.
İslami hassasiyet özelinde sorun Amerika’da ve Avrupa’da kısmen aşılmış. Milyonlarca yerleşik Müslüman’ın bulunduğu bu iki kıtada helal gıda hassasiyeti devletin vatandaşına temiz ve sağlıklı gıda yedirme eksenindeki oldukça sert sayılabilecek kanunları ile birleştirilerek birtakım organizasyonları doğurmuş. Helal gıda sertifikası veren kurumlar mesela. Son tahlilde helal olduğunu ifade eden bir mührün ürünün üzerine vurulması ile son bulan bir süreçten bahsediyorum. Bununla beraber gerek içtihat farklılıkları, gerek bu sertifikayı veren bazı kurumların ciddiyetsizliği sorunu farklı bir boyuta taşımış. Onun için zaten kısmen dedim.
Geçenlerde yeni tanıştığımız ve hemen kaynaştığımız bir dost bana sorunun daha başka bir boyutunu anlattı. Şok oldum. Bu kadar olmaz ve olmamalı dedim. Mesele şu; bazı Müslümanlar “helal” lafzını şirket ismi ve ürün markası olarak kullanmaya başlamış. Helal Fried Chicken, Helal Restaurant gibi. Tek kelime ile yanlış. Yanlışın ilk ayağı, gayrimüslimler açısından. Onlar şu ana kadar helal kavramını “Halal Food” kapsamında daha kapsayıcı mahiyette biliyorlardı. Buna göre helal demek onlar için bütün gıda ürünlerini içine alıyor, ürün domuz ve alkol barındırmıyor, kısaca hijyen diyeceğimiz insan sağlığına zararlı unsurlar içermiyor. İkisi arasındaki farklılıklar mahfuz “Kosher Food” gibi görüyorlardı Halal Food’u.
Doğru olan bu yaklaşım nedeniyle bugün Batı ülkelerinde Müslüman olmadığı halde sırf bu yüzden normal gıdalar yerine ‘halal’ ve ‘kosher’ tüketen oldukça büyük bir kitle var. Büyük bir pazar bu. Bu pazarın farkında olan birçok firma şimdilerde ürünlerine helal mührü vurdurmak için sertifikası olan kurumlara müracaat etmiş durumda.
Tam bu aşamada helal kavramı “Helal Yiyecek” gibi cami ve oturmuş bir zeminde sadece işletme ismi veya ürün markası haline getirilirse kafalar karışır ve halk tabiriyle söyleyeyim kendi ayağımıza sıkmış oluruz. Bir de helal ismini taşıyan dükkânın iyi bir işletmecilik örneği sergilemediğini düşünün; ya da ürünlerinin bozuk çıktığını. Şu dijital çağda bir kereliğine uğradığı lokantanın web sayfasına girip değerlendirme yazan insanların varlığını da hesaba katın, bir insanın hatasının nerelere kadar uzanabileceğini hesap edin.
Teklifim şu; helal kelimesi ne dükkan ismi ne şirket ismi ne de ürün markası olmalı. O “Helal Yiyecek” de olduğu gibi şemsiye kavram özelliğini korumalı. Onun için tüccarlara sesleniyorum; lütfen maddi çıkarlarınız uğruna bu kelimeyi kullanmayın. Devletin yetkili organlarına sesleniyorum; helal’in şirket veya ürün ismi olarak verilmesini onaylamayın. Kanun mu, genelge mi ne çıkartılacaksa onu çıkarın, uzun vadede hem helal kavramına, hem de ‘Halal Food’ ile açılan dünya pazarının kapanmasına vesile olacak yanlış gidişata dur deyin.
1 Comment
Only registered users can comment.
Keşke esnaflarda bu yazıyı okusalar
Bizim problemimiz az okuyoruz