Ahmet Kurucan
Eski Yazıları
- Yalan üzerine kurulu dünya yıkılmaya mahkumdur
- Hak ve batıl mezhep
- ‘Bugünden dünü okuyunca’
- İman, yanlışlık, farkındalık, yüzleşme, hesaplaşma ve helalleşme
- FG harfleri yeter mi?
- İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği ve Diyanet
- Ahiret çok şenlikli olacak?
- Habili cemaat öldürmüş!
- İlahi adalet
- Yalan
- Daha eski yazılarını gör...
Acılar Birleştirmezse
Geçenlerde okuduğum güzel bir beyana göre “küçükken aynı beşiği, aynı yatağı, aynı odayı, aynı sofrayı paylaşan kardeşler büyüyünce kocaman dünyayı paylaşamaz hale gelirler.” Doğru mu bu yargı? Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Budist, Türk, Kürt, Arap, kadın, erkek, işçi, memur, zengin, fakir dini, ırkı, cinsi ve mesleki kimliklerden bağımsız adına insan ve hayat dediğimiz gerçeğe bakınca doğru.
Miras mi buna sebebiyet veren? Evet. Kardeş kavgalarının, anlaşmazlıklarının, ayrılıklarının baş sıradaki sebeplerinden biri bu. Ticari anlaşmazlıklar; aile içi gelin-görümce-elti-kaynana kavgaları; ailenin yüzünü yere baktıracak gayri ahlaki davranışlar vs. onlarca-yüzlerce sebep sıralayabilirsiniz. Fakat sebep ne olursa olsun, netice değişmiyor; küçükken aynı odayı paylaşanlar, büyüyünce kocaman dünyayı paylaşamıyor.
Yazıya böyle giriş yapmamın altında yatan mesele abisinin cenazesine katılma konusunda şimdiden tereddüt yaşayan bir insanın varlığı. “Cenaze namazını kılmasam ne olur?” diyor. Ne diyebilirim veya ne denebilir ki? “Acıların birleştiremediği aile parçalanır” demek geliyor içimden ama daha o ölüm acısı yaşanmadan zaten aile parçalanmış durumda.
“Hanefi mezhebindenim. Dini açıdan mesul olur muyum?” diyor. Aradığı cevabı aslında biliyorum ben okurun. “Hanefilere göre cenaze namazı kılmak farz-ı kifayedir. Farz-ı kifaye, cemaatten bazılarının yerine getirmesi ile mükellefiyetin toplumun üzerinden düştüğü ibadettir. Ağabeyinin cenaze namazını başkalarının kılacağı var sayımından hareket edersek mesul olmazsın.” Adım gibi eminim, benden beklediği ve almayı ümit ettiği cevap bu.
Hayır, ben o cevabı vermeyecek, meseleye acıların birleştiremediği aile söyleminden bakmaya devam edeceğim. Başkasına ait acıyı, üzüntüyü, elemi, kederi, ıstırabı hissetmek son tahlilde insani bir haslettir. Böylesi anlarda insanın acısını, üzüntüsünü, elemini, kederini, ıstırabını azaltan ve dindiren en önemli vasıtalardan biri, kendisi ile bunu paylaşan dostunun varlığıdır. Mesafelerin acımasızlığı nedeniyle bedenen yanında olamasa da böyle bir dosttan alınan bir telefon mesajı hatta varlığını bilmek bile insanın acısını hafifleştirir. Asırların tecrübesini içinde barındıran “İyi gün dostu, kara gün dostu” söylemlerini hatırlayın, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Henüz gerçekleşmemiş abisinin vefatına ve vefat sonrası kılınacak cenaze namazına şimdiden katılmayı düşünmeyen ve ihtimal vicdanını rahatlatmak dini meşruiyet arayışı içine girişi giren okuyucuya geri dönelim. Ya tersi olursa diye insan düşünmeden edemiyor. Ağabey değil de soruyu soran küçük kardeş önce vefat ederse ne olacak? Müthiş bir çelişki işin aslına bakarsanız. Hz. Peygamberin (sas) Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarını beyan ettiği beş temel esastan biri zira cenazeyi teşyi etme. Kaldı ki burada bir kan kardeşliği ve sıla-yı rahim de söz konusu. Her neyse…
Acıların birleştiremediği ailelerin parçalanması aynı zamanda sosyolojik bir gerçekliktir. Devreye sosyoloji girince halkayı genişletebiliriz; acıların birleştiremediği toplumlar da, milletler de, devletler de parçalanır ve bölünür. İsterseniz özellikle son 3-4 yıldır Türkiye’de yaşanan ve siyasetin birinci dereceden rol oynadığı hadiselere bu gözle bakın. 7 Haziran 2015 seçimlerinden bugüne ülkemizi esir alan terör hadiselerinde şehit olan, hayatlarını kaybedenler özelinde yandaş olan ve olmayan diye ortadan ikiye bölünen basınımızdaki gazete manşetlerine, TV programlarındaki konuşmalara, yapılan yorumlara bakın. Hatta o kadar uzağa gitmeye gerek yok. Yazının mihverini oluşturan çerçevede kendimize bakalım. Hangi ölçüde o insanların acılarını yüreğimizde duyduk. 42 kişinin olduğu yüzlerce insanın yaralandığı Atatürk Havaalanı saldırısı akşamı en çok izlenen TV programı Survivor imiş. Başka söze hacet var mi?
Sonuç; fetva terminolojisinin sürekliliğine inanan bir insan olmakla beraber o terminoloji ve kavramlarla değil, Alvar İmamının dasitani dua cümlesiyle cevap vereceğim soruya: “Allah biz insan eyleye!”
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment