İngiltere’nin yeni başbakanı Liz Truss kimdir? Solcu aileden ‘şahin’ muhafazakarlığa

İngiltere’nin yeni başbakanı Liz Truss kimdir? Solcu aileden ‘şahin’ muhafazakarlığa

TR724- İngiltere’nin yeni başbakanı, Muhafazakar Parti başkanlığına seçilen Liz Truss oldu. Geleneğe göre, Truss yarın Kraliçe II. Elizabeth’ten yeni kabineyi kurma görevini alacak. İngiltere, Margaret Thatcher ve Theresa May’den sonra üçüncü kez bir kadın başbakan tarafından yönetilecek.

Liz Truss, parti üyelerinin 1,5 aydır internet üzerinden veya mektupla yaptığı oylamada 81 bin 326 (yüzde 57) oy aldı, rakibi Rishi Sunak ise 60 bin 399 oyda kaldı. Katılım oranı yüzde 82,6 olarak gerçekleşirken toplam 172 bin 438 oy kullanıldı, 654’ü geçersiz sayıldı. Oysa Sunak, Muhafazakar Parti milletvekilleri arasında yapılan aday belirleme seçimlerinde hep önde gitmiş, 20 Temmuz’daki son turda Truss’tan 24 oy fazla almıştı.

Muhafazakar Parti’de yeni lideri belirleme süreci, Başbakan Boris Johnson’un (Covid yasaklarını çiğnediği için) 7 Temmuz’da parti başkanlığından istifa etmesiyle başladı. 359 milletvekiline sahip partide liderlik için 8 aday yarıştı. Önce milletvekilleri arasında eleme usulü seçim yapılarak adaylar 2’ye düşürüldü. 20 Temmuz’daki son oylamada Rishi Sunak 137, Liz Truss 113 oy aldı. Ardından, 2 Eylül’de sonuçlanan seçim süreci başladı.

Muhafazakar taban Hint asıllı Sunak’ı tercih etmedi

Parti üyelerinin, milletvekillerinin öne çıkardığı Rishi Sunak yerine Liz Truss’ı tercih etmesi sürpriz gibi görünse de (geçmişte hep milletvekillerinin öne çıkardığı isim seçildi) aslında şaşırtıcı değil. Seçimler sürerken yapılan anketlerin tümünde Truss önde çıkıyor, siyasi yorumcular Sunak’a pek şans tanımıyordu. Zaten asıl şaşırtıcı sonuç muhafazakarların İngiliz Truss yerine Hint asıllı Sunak’ı seçmesi olurdu.

Sunak’ın parti lideri, yani İngiltere başbakanı seçilmesi tarihsel açıdan ironik bir tablo ortaya çıkaracaktı. Zira Hindistan geçmişte yaklaşık 100 yıl (1858-1947) İngiltere’nin boyunduruğu altında yaşadı. İngilizlerin kurduğu Doğu Hindistan Şirketi’nin ülke yönetimindeki rolü hesaba katılırsa bu süre 1750’lere kadar gider. Rishi Sunak, 1980’de İngiltere’de doğsa da anne ve babası ondan 20 yıl önce Doğu Afrika’dan gelen Hindistanlı bir çiftti. Sunak’ın eşi Akshata Murthy de Hint asıllı milyarder Narayana Murthy’nin kızı.

Peki muhafazakarların tereddütsüz tercih ettiği yeni başbakan kim ve nasıl bir kariyeri var? Bir cümlede özetlemek gerekirse, Liz Truss solcu bir ailenin çocuğu olmakla beraber üniversite yıllarında kısa süre liberal demokrat takılmış, sonra muhafazakarlığa kaymış ve bugün partinin en ‘şahin’ isimleri arasında gösterilen bir isim.

Çocukken ‘Demir Leydi’ Thatcher rolünü oynamış

Tam adı Mary Elizabeth Truss, matematik profesörü bir baba ve hemşire bir annenin kızı olarak 1975’te Oxford’da doğdu. Çocukluğu İskoçya, Leeds gibi Birleşik Krallık’ın kuzey bölgelerinde geçti. Erkek kardeşi BBC radyosuna verdiği bir demeçte onun çocukken oyunlarda kaybetmeyi hiç sevmediğini, hatta kaybetmemek için bazen oyunlara katılmadığını söylemişti.

Evli ve iki çocuk sahibi olan Truss, anne ve babasını ‘sol görüşlü’ olarak tanımlıyor. Bazı haberlere göre, küçükken annesi onu Muhafazakar Partili Margaret Thatcher hükümetine karşı yapılan yürüyüş ve etkinliklere götürmüş. BBC’nin o döneme dair verdiği bilgilerde ise ilginç bir ayrıntı var: Liz 8 yaşında iken İskoçya’nın Paisley kentinde gittiği okulun tiyatro koluna girdi ve bir seçim oyununda dönemin başbakanı Thatcher’ın rolünü üstlendi. Oyundaki seçimde hiç oy alamadı, çünkü kendisine bile rey vermemişti!

Bugün ailesinin aksine savunduğu politikalar sebebiyle hem basın tarafından ‘Demir Leydi’ lakaplı Thatcher’e benzetiliyor, hem de kendisi Thatcher’a olan hayranlığını dile getirmekten çekinmiyor. Ve 39 yıl önce tiyatro oyununda başaramadığı işi şimdi başarıyor.

Üniversite yıllarında Liberal Demokrat Parti için çalıştı

Liz Truss, üniversite için tekrar Oxford’a döndü, Merton College’da felsefe, politika ve iktisat okudu. O yıllarda bir süre ‘liberal’ takıldı ve Liberal Demokrat Parti öğrenci kulübünün başkanlığını yaptı. 1994’te, parti konferansında monarşinin kaldırılmasını bile savundu. Fırsat eşitliğinden yana olduğunu söyleyerek, “Biz (liberaller) insanların yönetmek için doğduğuna inanmıyoruz.” dedi. Fakat ‘liberal demokrat’ duruşu uzun sürmedi, rotasını 1996 yılında Muhafazakar Parti’ye çevirdi.

Truss, mezuniyetinden sonra hemen iş hayatına atıldı. Shell ve Cable & Wireless gibi şirketlerde mali müşavirlik yaptı ama politikayı aklından hiç çıkarmadı. 2001 ve 2005 genel seçimlerinde Muhafazakar Parti’den Batı Yorkshire bölgesi için milletvekili adayı oldu, ikisinde de kazanamadı. 2006’da ise Londra’daki Greenwich Belediyesi’ne meclis üyesi olarak seçildi. 2008 yılında aynı zamanda ‘Reform’ adlı ortanın sağındaki düşünce kuruluşunun başkan yardımcılığını üstlendi.

2010 yılında Muhafazakar Parti lideri David Cameron, Truss’ı kazanabileceği Güney Batı Norfolk’dan aday gösterdi. Ancak bu sırada partili bir başka milletvekili Mark Field ile önceki yıllarda ilişki yaşadığı ortaya çıktı. Bunun üzerine kendisini saf dışı etmek isteyenlerle girdiği yarışı 13 bin oy farkla kazandı.

 ‘Kabinedeki gerçek birkaç kapitalistten biri’

Parlamentoda iken dört milletvekili ile birlikte ‘Britannia Unchained’ (Zincirlerinden Kurtulan Britanya) adlı kitabı yazdı. Kitap, devletin uluslararası arenada güç kazanması için ekonomik hayata müdahalesinin minimuma indirilmesi gerektiği tezini işliyor. Muhafazakar Parti’de serbest piyasa ekonomisinin en güçlü savunucularından biri olarak tanınıyor. Bazı destekçileri onu ‘kabinedeki gerçek bir kaç kapitalistten biri’ diye övüyor.

Truss, geçen yıl eylül ayında hükümetin açıkladığı sosyal güvenlik primlerini yükseltme adımına itiraz etmiş ve Muhafazakar Parti’nin ‘devleti ölçüsüzce büyütmek’ yerine ‘özel girişimciliği kucaklaması’ gerektiğini savunmuştu.

2012’de, yani milletvekili seçildikten 2 sene  sonra eğitim bakanı yardımcısı olarak kabineye girdi. Hükümet ortağı Liberal Demokrat lideriyle eğitim reformu konusunda ayrı düşünce 2014’te Çevre Bakanı yapıldı. 2016’da Theresa May hükümetinde Adalet Bakanı olarak atandı. Bir yıl sonra hükümetin ekonomik programının kalbi sayılan Hazine Başmüsteşarlığı’na getirildi.

Boris Johnson, risk alarak önünü açtı 

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılması için yapılan referandum (Brexit)  sürecinde “AB’den çıkmayalım” diye kampanya yürüttü. Sun gazetesine yazdığı makalede Avrupa’dan ayrılmanın ‘üçlü bir trajedi’ olacağını belirtti. Referandumda tam tersi sonuç çıkınca ‘u dönüşü’ yaparak Brexit’in her şeyi yeniden başlatacak bir fırsat sunacağını savundu.

Boris Johnson, 2019’da başbakan seçilince onu küresel siyasi ve iş liderleriyle tanışma imkanı sağlayan Uluslararası Ticaret Sekreterliği görevine getirdi. Bu görevde kaldığı iki yılı boyunca İngiltere’nin yeni konumunu tanımlamaya dönük açıklamalar yaptı. İmzaladığı her ticaret anlaşmasını ilan ederken Brexit sonrasına uygun olarak milliyetçi bir söylem kullandı, hem de coşkulu bir tavırla.

Liz Truss 2021’de Dominic Raab’dan boşalan Dışişleri Bakanlığı görevine yükseldi ve İngiltere’de bu makama gelen ikinci kadın oldu. Ülkenin ilk kadın dışişleri bakanı 2006 ve 2007 yıllarında görev yapan İşçi Partili Margaret Beckett idi. Truss’un hızlı yükselişi siyasi çevrelerde ‘geleceğin başbakan adayı’ olarak yorumlanıyordu. Bu sebeple Johnson’un onu kabinedeki en önemli makamlardan biri sayılan dışişleri bakanlığına getirmesi şaşkınlıkla karşılandı. Ancak Johnson’un Truss’a diplomatik görevler vererek iç politikadaki etkisini azaltmaya çalıştığını ileri sürenler de oldu.

‘Peynir ithalatı’ çıkışı alay konusu oldu

Liz Truss, milletvekilliği ve bakanlığı sürecinde birçok tartışmalı açıklamayla gündeme geldi. 2015 yılındaki parti konferansında beklenmedik bir şekilde peynir ithalatı konusunu ortaya attı. Birleşik Krallık’ın peynirin üçte ikisini ithal ettiğini ve bunun utanç verici bir durum olduğunu anlatan uzun ve hararetli bir konuşma yaptı. Bu çıkışı siyasi mahfillerde ve medyada uzun süre alay konusu yapıldı.

Dışişleri bakanı olduktan sonra Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline Muhafazakarlar arasında en sert tepki gösteren isim oldu. Bütün Rus kuvvetlerinin Ukrayna’dan sürülmesi gerektiğini savundu. Dahası İngiltere’den savaşmak için Ukrayna cephelerine gidebilecek kişileri teşvik edici sözler dile getirdi.

AB ile bir türlü çözülemeyen Kuzey İrlanda Protokolü konusunu, Brexit sonrası kurulan ilişkiler anlaşmasının bazı hükümlerini çiğneyerek çözmeye çalıştı. Bu tavır özellikle AB tarafından şiddetle eleştirildi.

Göçmenleri Türkiye’ye göndermeyi savundu 

Truss, Muhafazakar Parti hükümetinin Manş Denizi’nden gelen göçmenleri Ruanda’ya gönderme planının ateşli savunucularından. Hatta geçen ay The Times gazetesi Truss başbakan olursa Ruanda programına yeni ülkeler ekleyebileceğini Türkiye’yi de bir alternatif gördüğünü yazdı. Truss’a yakın kaynakların doğruladığı habere Türkiye Dışişleri Bakanlığı “Böyle bir şey olmayacak” diyerek cevap verdi.

Liz Truss, Mevlüt Çavuşoğlu”na ‘Parasını verir mültecileri Türkiye’ye göndeririz’ demesiyle gündem olmuştu.

Geçen günlerde ise Fransa lideri Emmanuel Macron hakkında yaptığı bir yorum dikkat çekti. “Macron’u dost mu yoksa düşman mı görüyorsunuz?” sorusuna Truss, ‘henüz belli değil’ manasında “Jüri hala izliyor” diye cevap verdi. Truss bu yaklaşımı ile hem muhalefetten hem de kendi partisinden eleştiri aldı. Macron bu sözlere, ‘liderlerinin hatalarına rağmen İngiltere’nin daima Fransa’nın dostu olduğunu’ söyleyerek karşılık verdi.

Lliz Truss, dışişleri bakanlığı koltuğuna oturduktan sonra İran cezaevlerinde tutulan iki Britanya vatandaşının serbest bırakılması konusunda büyük çaba gösterdi. Sonuç alması bu makamda elde ettiği başarılar hanesine yazıldı.

Masasındaki en önemli sorun enerji krizi ve enflasyon 

Peki yeni başbakan Liz Truss’ı hangi sorunlar bekliyor? İngiltere’de öncelikli sorun enerji krizinden kaynaklanan hayat pahalılığı ve enflasyon. 40 yıl sonra ilk kez iki haneye çıkan enflasyonla mücadele ve ekonomi politikaları liderlik yarışının da bir numaralı tartışma konusuydu.

Son yirmi yıldır izlenen ekonomi politikalarının büyüme sağlayamadığını savunan Truss, ciddi oranlarda vergi indirimleri vadediyor. Bunun alım gücünü artırarak boğulan ekonomiye nefes aldıracağını ileri sürüyor.

Truss’ın önündeki diğer sorunlar ise Ukrayna savaşı. Onun, selefi Boris Johnson gibi Ukrayna’ya siyasi, askeri ve mali desteği sürdürmesi bekleniyor. Truss ayrıca Brexit karşıtı olan Kuzey İrlanda ile ilgili sorunlar, İklim değişikliğinde hedeflerin tutturulması ve ülkenin aksayan sağlık sistemi konularında mücadele edecek.