Related Articles
ABD Dışişleri Bakanlığı 31 kez “Gülen hareketi” dedi, Erdoğan iktidarı kızdı
ABD Dışişleri Bakan Anthony Blinken tarafından salı günü bir basın toplantısıyla dünyaya duyurulan 2020 insan hakları raporunun Türkiye bölümünde, terörle mücadele yasalarının kötüye kullanımı sonucu temel hakların kısıtlandığı ve hukukun üstünlüğünden ödün verildiği eleştirilerinde bulunulurken en fazla hak ihlaline maruz kalan grupların başında Gülen hareketinin olduğunun belirtilmesi ve raporda 31 kez “Gülen hareketi” ibaresini kullanılması Erdoğan hükümetinin kızgınlığına yol açtı.
Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada “Gülen hareketi” yerine, grubu tanımlamak için “Fetö” tabirinin tercih edilmemesi, ABD devletinin resmi raporunun Gülen hareketinin etkisi altında hazırlandığının bir kanıtı olarak gösterildi.
RAPORDA NELER VARDI?
Uluslararası basında da büyük ilgi gören sözkonusu raporda Erdoğan hükümetinin 2020 yılı boyunca yol açtığı tüm insan hakları ihlalleri tek tek sıralanıyor. Raporun Ankara’yı kızdıran bölümlerinde şu çarpıcı ifadeler yer aldı:
– 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrasında 60 bini aşkın polis ve asker ile 125 bin memur meslekten ihraç edildi ya da memuriyeti askıya alındı. 90 binden fazla vatandaş gözaltına alındı ya da tutuklandı, başta Gülen hareketiyle bağlantılı görülenler olmak üzere bin 500’ü aşkın sivil toplum kuruluşu kapatıldı. Darbe girişimi sonrasında keyfi gözaltı ve tutuklama uygulamalarıyla cezaevinde kötü muamele ve adil yargılanma hakkının ihlali gibi vakalarda artış kaydedildi.
– ABD’nin de bir terör örgütü olarak tanıdığı PKK’ya karşı yürütülen savaşta şüpheli sivil ölümleri, kaybolmalar, keyfi alıkoyma, işkence, kötü muamele gibi uygulamalar yaşandı, bu suçlamaların üzerine gidilmedi.
– Yürütme yargı üzerinde büyük baskı kurmakta, yargıçlara gözdağı verilerek yargı bağımsızlığı zedelenmektedir. Alt mahkemeler Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını, Türk hükümeti de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamayarak sorumluluklarına aykırı şekilde davranmaktadır.
– Yargı mensuplarının üçte biri Gülen hareketiyle bağlantılı oldukları iddiasıyla açığa alındı, tutuklandı ya da ihraç edildi. Erdoğan hükümeti görevden alınan yargı mensuplarının yerine yeni atamalar yaptı, ancak bu geniş çaplı tasfiyenin etkileri yargıda hâlâ hissediliyor. Reuters ajansının Türk Adalet Bakanlığı verilerine dayandırdığı haberine göre Türkiye’deki savcı ve yargıçların yüzde 45’inin yargı alanındaki deneyimi üç yıl ve altında bulunmaktadır.
– Çoğu Gülen hareketiyle bağlantılı oldukları iddiasıyla 53 gazete, 20 dergi, 16 televizyon kanalı, 24 radyo istasyonu ve altı haber ajansı olmak üzere toplam 119 medya kuruluşu kanun hükmünde kararnamelerle kapatıldı, bağımsız kaynaklara göre bu sayının aslında 200’ün üstünde bulunmaktadır.
– Erdoğan hükümeti 2020’de de akademik özgürlükleri sınırlandıran, akademik kurumlardaki ifade özgürlüğünü kısıtlayan ve kültürel etkinliklere sansür getiren uygulamalarına devam etti. Devlet ve vakıf üniversitelerine rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından atanması, bu kurumların akademik ve siyasi bağımsızlıklarını tehlikeye attı. 2016-2018 yılları arasındaki OHAL döneminde 7 bini aşkın akademisyen ihraç edildiği için nitelikli personel sıkıntısı ve eğitimde kalitenin düşmesi yaşandı.
– Toplanma ve gösteri özgürlüğü anayasada güvence altına alınmasına rağmen hükümet bazı kanunları kullanarak ve pek çok gösteriyi devletin güvenliğine yönelik tehdit olarak göstererek bu özgürlükleri kısıtladı ve bunu yaparken sıklıkla orantısız güç kullanımına başvurulması yaralanma, gözaltı ve tutuklamalarla sonuçlandı. Koronavirüs önlemleri de muhalif gösterileri engellemek için kullanıldı.