Fatih Behçet Çağlayan
Eski Yazıları
- Fatih Behçet Çağlayan-Kilisede bir iftar programı
- Fatih Behçet Çağlayan - Organik yaşam
- Fatih Behçet Çağlayan- Acil serviste bir gün
- Fatih Behçet Çağlayan-ABD’de nitelikli öğretmen sorunu
- Fatih Behçet Çağlayan - Ümitsizlik ve ülkemin hali
- Fatih Behçet Çağlayan - Bir dönemin iz bırakan melodileri
- Fatih Behçet Çağlayan - Gurbet
- Fatih Behçet Çağlayan - Yiyecek israfı ve üzerimize düşenler
- Güneydoğu meselesi ve Hocaefendi
- Fatih Behçet Çağlayan - ZAMAN’da kısa bir yolculuk
- Daha eski yazılarını gör...
Güneydoğu meselesi ve Hocaefendi
Doksanlı yıllar. Terörün iyiden iyiye azdığı, şehit haberlerinin ardı arkasının kesilmediği puslu yıllar.
Herkesin terör belasından kurtulmak istediği, siyasilerin de bunu hep bir seçim malzemesi yaptığı dönemler. Hükümetlerin değiştiği ancak şehit sayılarının hiç değişmediği karanlık günler.
Tüm bu çözümsüzlük ve çaresizliğin ızdırabını taa derinlere kadar hisseden bir çilekeş. O zamanlarda radikal sayılabilecek girişimlerle insanların önünü açan bir fikir ve düşünce adamı. Şimdilerde ne kadar eğreti durduğunu bile bile O’nun ismini terör kavramıyla yanyana getirmeye çalışıyorlar. Bakın, O bundan tam yirmi yıl kadar önce terör nasıl biterin reçetesini yazmıştı oysa:
İlk dönemler, Güneydoğu illerinden başarılı öğrencilerin Batı illerinde burslu olarak okutulması fikri. Bunun için yurtlara yerleştirilen yüzlerce öğrenci. Bu öğrencilerin bulundukları il ve ilçelerde kendilerine kucak açan yöre insanı ile kucaklaşmalarını, kaynaşmalarını sağlama gayretleri.
Ardından, daha çok öğrenciye ulaşabilme niyetiyle Güneydoğu illerinde açılan dershane, özel okul ve yurtlar. Bu okullarda çalışan öğretmenlerin bölge halkıyla olan kaynaşmaları ve bu vesileyle eriyen buzlar, kurulan dostluklar.
Sonrasında yardım dernekleri vasıtasıyla Doğu ile Batı insanı arasında kurulan kardeşlik köprüleri. Kardeş Aile müessesi vesilesiyle Batı insanını Doğu’nun gerçekleri ile yüzleştirme. Empati kavramının devreye girmesi, zamanla Doğu ile Batı arasındaki keskin çizginin erimesine vesile olan girişimler.
Tüm bu gelişmeler devam ederken sohbet ve vaazlarda çokça zikredilen temsil kavramı. Güneydoğu’da görev yapan devlet memurlarına oranın halkına insanca muamele edilmesi yönünde tavsiyeler, tenbihler.
Ve son olarak çözüm sürecine kurban edilen etüt merkezleri. Binlerce öğrenciyi malum örgütün kucağından alıp üniversite sınavlarına hazırlama. Bu vesileyle her birine vatandaşlık şuuru ve kardeşlik bilinci aşılama. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ferdi olarak geleceğe umutla bakmalarına vesile olma.
Listeyi uzatmak mümkün. Sanırım mevzu açık ve net. Yukarıda sözü edilen tüm bu teşebbüsleri tavsiye edip bu faaliyetleri teşvik eden bir insan nasıl olur da terör ile yanyana anılabilir. Eskiler boşuna “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” dememişler. Onca senedir yapılan icraatlar ortada iken böylesine akıl almaz bir iddiayı dillendirenlerin başka niyetleri olsa gerek. Yoksa benim havsalam bunu almıyor.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment