Fatih Behçet Çağlayan- Acil serviste bir gün

Geçtiğimiz günlerde eşim soğuk algınlığına benzer bir şikayetle rahatsızlandı.

Bir kaç güne kalmaz geçer diye düşünürken birden durumu ağırlaştı. Acaba acile mi gitsek diye konuşurken aklıma “urgent care” olarak da bilinen bir kliniğe gitme fikri geldi. Acilde saatlerce beklemektense bu kliniğe gider, hızlı bir şekilde muayenemizi olur evimize geçeriz diye hesaplıyordum.

Öyle de oldu. Hiç sırada bekletmeden eşimi içeri aldılar. 20 dolarlık bir co-pay (hastanın ödemesi gereken miktar) ödeyip 15 dakika süren bir muayene sonrası elimizde reçeteyle klinikten ayrıldık. İlaçlarımızı da yol üzerindeki bir eczaneden alarak evimizin yolunu tuttuk. Tüm bu işlemler toplamda ya bir saat sürdü ya da sürmedi.

Buraya kadar her şey harika gözüküyordu. Sıra beklemeden muayene, ilaçların elektronik ortamla eczaneye iletilmesi ve müşteri memnuniyeti. Lakin bir kaç gün sonra eşimin durumu daha da ağırlaştı. Verdikleri ilaçlar adeta tesir etmiyordu ve üstelik bu sefer sırt ağrısı, baş ağrısı vb. gibi belirtiler de ortaya çıkmıştı. Artık normal bir doktora gitme zamanı gelmişti. Aile doktorumuzdan aynı güne randevu alamayız düşüncesiyle acil servise gitmeye karar vermiştik. Tabii ki saatlerce bekletilmeyi de göze alarak.

Saat sabah on bir sularında acil servise giriş yaptık. Yaklaşık yarım saat kadar bekledikten sonra eşimi çağırdılar. Kısa süreli bir şaşkınlıktan sonra meğer kayıt bilgilerini almak için çağırdıklarını öğrendik. Eşimin bütün bilgilerini alıp, bir sürü kağıt imzalattıktan sonra 100 dolar co-pay ödemesi gerektiğini söylediler. Neyse ki sağlık sigortamız bu gibi masrafları karşılıyordu. (Bir yıl içerisinde acil servise yapacağınız ziyaretler belli bir sayıyı aşarsa cebinizden ödemek zorunda da kalabilirsiniz).

Kayıt işlemleri bittikten sonra eşime tekrar beklemesi gerektiğini söylediler. Yaklaşık bir saat kadar bekleyen eşim daha fazla beklemek istemediği için kayıttakilere gidip sıranın ne zaman kendisine geleceğini sordu. Eğer daha çok beklemesi gerekiyorsa işlemi iptal ettirip eve döneceğini, çok yorgun olduğunu ve artık daha fazla dayanacak gücünün kalmadığını söyledi. Bunu duyan hastane görevlileri eşimi bu kez içeri aldılar ve bir yatağa uzanıp dinlenmesini söylediler. Ayrıca sıranın az sonra kendine geleceğini de hatırlattılar.

Biraz sonra bir hemşire gelip eşimden kan örneği aldı ve sonuçların doktorla paylaşılacağını söyledi. Aradan bir yarım saat kadar daha geçti ve bu kez doktor çıktı geldi. Elindeki kan tahlili sonuçlarına bakarak eşime, “urgent care” de konulan teşhisin tam olarak doğru olmadığını, verdikleri ilacı da değiştirmesi gerektiğini anlattı. Hastaneden ayrılmadan önce bir saat kadar serum verip müşahide altında tutmak istediğini, sonrasında durumunu iyi görürse eve gönderebileceğini söyledi.

Doktorun ardından bir saattan biraz fazla serum için bekledik. Serum bittikten sonra yetkililere haber vermemize rağmen yarım saat kadar da hemşirenin gelip serumu çıkarmasını bekledik. Hemşire serumu çıkardıktan sonra da eşimin çıkış işlemleri yapıldı ve nihayet evimizin yolunu tuttuk. Eve vardığımızda saat öğleden sonra dördü gösteriyordu ve hepimiz bitkin bir vaziyetteydik.

Tüm bu işlemler süresince hastane görevlileri bize karşı hep nazik davrandılar. Orta gelir seviyesinin üzerinde bir muhitte yer alan bu hastane, oldukça ileri seviyede imkanlara sahip olmasına karşın, acil servisteki bu bekleme süresine bir türlü çözüm bulabilmiş değil. İşlerini aşırı bir itina ile yaptıklarından mıdır bilinmez, acil servisler hep bu saatler süren beklemeleriyle bilinirler. Ne diyelim, Allah kimseyi Amerika’da acil servise düşürmesin.

Write a comment

1 Comment

  1. Dervis June 20, 12:52

    Urgent care kullananlardanim. Verdikleri ilaclarin hic bir faydasini gormedim. Urgent care zaman acisindan kisa surede mudahale ediyor ama hic olumlu yanini gormedim. Bu guzel yazinizdan dolayi tesekkurler behcet Bey. Amerika hayatimizda bizlere tecrubeleriniz paylasarak yardimci oluyorsunuz.

Only registered users can comment.