Fatih Behçet Çağlayan
Eski Yazıları
- Fatih Behçet Çağlayan-Kilisede bir iftar programı
- Fatih Behçet Çağlayan - Organik yaşam
- Fatih Behçet Çağlayan- Acil serviste bir gün
- Fatih Behçet Çağlayan-ABD’de nitelikli öğretmen sorunu
- Fatih Behçet Çağlayan - Ümitsizlik ve ülkemin hali
- Fatih Behçet Çağlayan - Bir dönemin iz bırakan melodileri
- Fatih Behçet Çağlayan - Gurbet
- Fatih Behçet Çağlayan - Yiyecek israfı ve üzerimize düşenler
- Güneydoğu meselesi ve Hocaefendi
- Fatih Behçet Çağlayan - ZAMAN’da kısa bir yolculuk
- Daha eski yazılarını gör...
Fatih Behçet Çağlayan-ABD’de nitelikli öğretmen sorunu
Geçen günlerde Türkiye’deki eğitim sisteminin geldiği içler acısı durumu ortaya koyan bir yazı yayınlandı bir internet sitesinde.
Liselerde artık sınıfta kalmak diye bir şeyin olmadığı, öğrencilerin düşük notla derslerden geçtiği, liseden mezun olup üniversiteye kadar gelebildiklerinden söz ediliyordu. Sonuç olarak da üniversiteye gelmiş ancak çok basit konuları dahi bilmeyen, anlayamayan bir nesil yetiştiği, bu ortaya çıkan durumdan da en çok üniversite hocalarının dert yandığı vurgulanıyordu.
Eğitim sistemi artık yaz boz tahtasının da ötesine geçmiş bir Türkiye’de bu sonuç benim için hiç şaşırtıcı olmadı. Hele hele, hemen her gün “kayyım ha geldi, ha gelecek” korkusuyla faaliyetlerine devam eden okullar/üniversiteler olduğu sürece eğitim kalitesinin artmasını beklemek boş bir hayal olsa gerek.
Peki ya Amerika Birleşik Devletleri? Türkiye’de bugünlerde yaşanılan ders geçmeden sınıf geçme mantığı Amerika’da da oldukça sık karşılaşılan bir durum. Hatta kimi zaman öğrencilerin çarpım tablosu bilmeden liseden mezun oldukları da bilinen bir gerçek. Dünyanın süper gücü diye anılan bu ülkede üniversitelerin ne kadar kaliteli eğitim verdiği herkesin bildiği bir realite iken aynı kalite ilköğretim ve liselerde yakalanamıyorsa bunun sebebi ne olabilir?
Milyonlarca öğrencinin eğitim gördüğü bir ülkede topyekun eğitim sistemini tek bir potaya atıp değerlendirmek isabetli olmayabilir. Neticede her eyaletin kendine has müfredatı olan bu ülkede böylesine bir kıyaslamayı yapmak hiç de adil olmayabilir. Ancak ülke genelinde uzun yıllardır konuşulan bir mevzu var ki o da öğretmenlerin istenilen kalitede yetiştirilemediği.
Amerika’da eğitim sistemi bugüne kadar pek çok reform hareketine sahne oldu. En son Başkan Bush döneminde ortaya atılan ‘No Child Left Behind’ yasaları da aslında istenilen başarıyı elde edemedi. Ortaya çıkan tabloya bakıldığında öğrencilerin hala ‘matematik ve fen bilimleri’ alanlarında istenilen seviyeye ulaşamadıkları görülüyor. Amerika hala ülkeler sıralamasında en yukarılarda değil. (Meraklısı için not: Türkiye bu listede çok daha gerilerde yer alıyor).
Her ne kadar son yıllarda bu branşlarda öğretmen yetiştirme noktasında bir takım somut adımlar da atılmış olsa, hala bu alanlarda ciddi açıklar var ve arz talebi karşılayamıyor. Bu nedenle pek çok eyalette eğitim bakanlıkları bu açığı kısmen de olsa yurt dışından öğretmen alımıyla kapatmayı bile göze almış durumdalar. Ancak istenilen kriterlere uygun adaylar da çok değil.
Yetkililerin ıskaladıkları -daha doğrusu- mevcut şartlarda henüz eğilemedikleri bir alan daha var: İlkokul öğretmenleri. Türkiye’de olsun Amerika’da olsun bir öğrencinin çarpım tablosu öğrendiği yıllar ilkokul yıllarına rastlar. Eğer çocuk ilkokulda gerekli olan temel altyapıyı alamamışsa bunda ilkokul öğretmeninin payı büyüktür.
Amerika’da sayıca branş öğretmenlerinden çok ilkokul öğretmeni olması da bu sorunu çözmeye yetmiyor. Pek çok üniversitenin müfredatına baktığınızda ilkokul öğretmenlerinin neredeyse yok denecek kadar az seviyede matematik eğitimi aldıkları gerçeği karşımıza çıkıyor. Bu eğitimin de çoğu zaman yüzeysel kalması problemi daha da derinleştiriyor. İlkokul öğretmeni olmak isteyenlerin geçmeleri gereken sınavlarda da matematik konularından zor sorular sorulmuyor.
Bu bariz soruna çözüm arayışı içinde olan yetkililerin de aslında bir anlamda elleri kolları bağlı. Şayet öğretmen yeterlilik koşullarını zorlaştırsalar bu sefer de öğretmen bulamamak gibi bir sorunla karşı karşıya kalacaklar. Buna bir de halihazırda öğretmenlik mesleğinin toplum içindeki prestijinin arzu edilen seviyede olmadığını da eklerseniz daha bu sorun uzun yıllar Amerikan kamuoyu gündemini meşgul edecek gibi görünüyor.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment