Ali Emir Pakkan
Eski Yazıları
- Bayram, yeni sayfa
- TSK’nın genleri
- Devlete etki eden ajanlar, PKK, IŞİD ve diğerleri
- Turgut Özal ve karartma
- O bürokrat hapiste
- 93 Sivas, Başbağlar projeleri!
- Etlik’te mezarın bile hazırlanmışlardır senin!
- 24 Haziran seçimi ve kamyonlar
- Demirel ve demokratik kazanımlar
- Atıf Hoca’dan Ahmet Tuan Hoca’ya: Türkiye’nin utanç günleri
- Daha eski yazılarını gör...
Devlet idaresinin yönü nasıl değiştirildi?
Bu üçüncü yazı, biliyorum uzun oldu ama derin devlet operasyonu Malatya Suikasti (1952) ve sonrasındaki gelişmeler bir süreçti!
Bediüzzaman ve talebelerinin üzerine dikkatler çekildi. Dindarlar aleyhinde bir sürü yalan, iftira ve tezvir propagandası başlatıldı. Malatya hadisesi bahanesiyle hiç olmazsa faal ve etkili Nur talebelerini tutuklama planı yapıldı.
Nurculuğun ülkede yayıldığı, tehdit ve tehlike olduğu algısı oluşturuldu.
600 kişilik bir fişleme listesinden bahsediliyordu. 25 yerde soruşturma açıldı, bir kısmı davaya dönüştü.
Diyarbakır, Rize ve Mersin’de evlere, işyerlerine baskınlar düzenlendi, gözaltılar oldu!
Isparta’da ana dava açıldı! 80 Nur talebesi hakkında iddianame hazırlandı! Emniyet ve istihbarat tam bir cadı avı başlattı. Ankara, istanbul, Adapazarı, Safranbolu, Karabük, Dinar, İnebolu, Van’da onlarca kişi sorgulandı! Suç bulunamadı!
Elbette Bediüzzaman Said Nursi, davaların baş sanığıydı. Oysa Çağın Alimi, İstanbul’daki bir davadan beraat edip Emirdağ’a yeni dönmüştü! Bu sefer kumpas dava Samsun’da açıldı. Bilgisi dışında Büyük Cihad’ta yayınlanan yazısı bahane edildi!
Büyük Cihad Gazetesine baskın düzenlenmiş, sahibi ve yazı işleri müdürü Hüseyin Yücel ile Risale-i Nur talebesi Mustafa Sungur gözaltına alınmıştı. Emirdağ’da yaşayan Said Nursî de mahkemeye çağrılıyordu. Çok rahatsız ve ihtiyar olması sebebiyle ilçe doktorundan aldığı rapor dikkate alınmadı.
Savcının ısrarı üzerine Said Nursî, Samsun’da mahkemede bulunmaya karar vererek İstanbul’a kadar geldi. Fakat sıhhati daha da bozulunca yola devam edemedi; bir sağlık raporu daha alıp mahkemeye gönderdi. Raporda, Said Nursî’nin vücudunun ne karadan ne denizden ne de havadan Samsun’a gitmeye tahammül edemeyeceği yazıyordu. Mahkeme heyeti, rapora istinâden, Bediüzzaman’ın İstanbul mahkemelerinden birinde istinabe sûretiyle ifâdesinin alınmasına karar verdi. Bediüzzaman, hakkındaki suçlamaların yeni olmadığını belirtiyor, bütün mahkemelerde verilen beraat kararlarını gösteriyordu!
1953’te Samsun mahkemesi, dava mevzuu yazıda mahkûmiyeti icap ettirecek bir kasıt görmediğinden, Said Nursî’nin beraatına karar verdi. Mustafa Sungur’la gazetenin yazı işleri müdürü Hüseyin Yücel ise hapis cezasına çarptırıldı. Diğer Nur talebeleri hakkındaki davalar da delil bulunamaması üzerine beraat ile sonuçlandı.
Said Nursî, Malatya hadisesi ve sonrası estirilen devlet terörüne şöyle değinecekti:
“Düşmanlarımız suç bulamıyordu. Malatya hadisesi bahanesiyle, hiç olmazsa Nur talebelerinden altı yüz faal ve muktedir olanlarını mahkemeye vermek planı yapıldı.” (Emirdağ Lâhikası)
Mustafa Sungur da, Yalman’a suikastin devlet idaresinin yön değiştirmesine sebep olduğunu söyleyecekti:
“Malatya hâdisesinin tepkileri mukaddesatçı muhitte, yani umumiyetle Türk milletinde büyük oldu. Bir tek Ahmet Emin Yalman’a kurşun sıkılması, sanki hükümet siyasetinin ve devlet idaresinin yön değiştirmesine sebep olup 27 yıllık ceberut idareden sonra bir parça nefes alarak varlığını duyurmaya kalkışan milliyetçi, mukaddesatçı, hürriyetçi çevreler, susturulmaya başlandı. Gözdağı verildi. Tevkifler başladı. Ve Başvekilin o malum Gaziantep nutku, Demokrat Parti’de bulunan dindar Demokrat mebusları da hedef alan ve milliyetçi çevrelerde, 180 derece yön değiştiren bir üslûp ve davranış olarak kabul edildi. Zaten idarî iktidardan düşmemiş olan eski zihniyet, Demokrat reislerin bazı desise ve iğfalata, tahrikata kapılarak yaptıkları hareketler ve galeyanları neticesi, tekrar kuvvet buldu. İrtica irtica diye vaveylaya başlayan solcular, dindarlara ve dolayısıyla Demokrat idareye karşı hücuma geçti.”
2002’de Demokrasi vaadi ile iktidara gelen siyasi İslamcılar da bir süre sonra yön değiştirdi? Ceberrut devlete döndüler? Bir savcı, iki polis ve bir hakimle masumları, “terörist ” ilan sürecindeyiz! Hamile kadınlar, bebekli annelere kadar inildi! Zalimlerin sonu ne olur? Tarihin sayfaları arasında cevabını aramaya devam edeceğiz! Sürpriz yok! zulüm sürmez! Acıyın onlara!
Not: Bazı okurlar, mağdurlara nasıl yardım edebiliriz, diye soruyor! Bazıları mağduriyetleri anlatıyor ve duyurulmasını istiyor! Bu mailleri tek tek değerlendireceğim. Duyarlı okurlara teşekkür ederim.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment