Putin bu savaşı neden kaybedecek?

Putin bu savaşı neden kaybedecek?

“Realist” söylemler çoğunlukla, Putin’in bu savaşı zaferle sonuçlandıracağını öne sürüyor. Peki bu düşüncenin altı dolu mu?

Washington merkezli düşünce üretme kuruluşlarından Wilson Center’in Rusya uzmanlarından Kamil Galeev (https://twitter.com/kamilkazani) Twitter’dan yaptığı uzun bir paylaşımla bu realist söyleme sahip olanların 1) Rus ordusunu abarttığını 2) Ukrayna ordusunu küçümsediğini 3) Rus stratejisini ve siyasi hedeflerini yanlış anladığını öne sürüyor.

Bismarck Analysis’de (https://brief.bismarckanalysis.com/p/modern-russia-can-fight-and-win-land?s=r) “Modern Rusya savaşabilir ve kara savaşlarını kazanabilir” başlığıyla yayınlanan makalede Rus ordusunun kara tabanlı ve topçu merkezli karakterinin doğru bir şekilde ele alındığını, Savunma Bakanı Serdyukov’un 2007-2012 yılları arasında ordunun verimliliğini büyük ölçüde artırdığının da doğru olduğunu aktaran Galeev, ama yine de bu durumun yanıltıcı olduğunun altını çiziyor:

“Evet, Bakan Serdyukov gerçekten de orduda reform yaptı. Etkinliğini artırdı, ordunun ikmal gücünü artırmak için yozlaşmış ve ahbap çavuş ilişkisi içindeki silah üreticileriyle savaştı. Sonuç olarak, son derece sevilmeyen biri haline geldi, tonlarca güçlü düşman edindi ve 2012’de gücünü ve statüsünü kaybederek devrildi.

“Halefi Şoygu bundan daha iyisini biliyordu. Şoygu kim? Şoygu, Rusya Federasyonu’nun kurulduğu 1991’den beri kesintisiz olarak hükümette çalışan tek Rus bakanıdır. Tüm başkanlar ve başbakanlar için, böylece tasfiyelerden kaçındı

“Bu ne anlama geliyor? Uyanık bir politik girişimci, harika bir siyaset okuyucu, tanıtım ve imaj oluşturmada iyi olduğunu gösteriyor. Bu şekilde her hükümette ayakta kalmak için şansınızı en yükseğe çıkarırsınız. Ve bunu en üst düzeye çıkarmak için düşmanlığı en aza indirmeniz gerekir. Böylece güçlü çıkar gruplarına asla itiraz etmezsiniz.

“Serdyukov çıkar gruplarıyla savaştı ve yok edildi. Şoygu ondan daha akıllıydı. Kendisini Serdyukov’un mirasından ‘kurtarıcı’ olarak sunan bir PR kampanyası başlattı. Selefi ne yaptıysa ortadan kaldırdı. Medya alkışladı, insanlar alkışladı, çıkar grupları alkışladı.”

Galeev, Şoygu’nun Tuva asıllı olmasının da Putin tarafından korunmasının gerekçelerinden olduğunu, çünkü etnik Rus olmayan birinin başkanlık makamı için tehlike arz etmeyeceğinin düşünüldüğünü ifade ediyor.

Galeev’e göre Şoygu sadece Serdyukov’un atadığı kişileri tasfiye etmekle kalmadı, eski askeri düzen hakkında da kafa yordu ve ordu tedarikçileri ile ekipman maliyeti ve kalitesi hakkında tartışmayı bıraktı. Ayrıca Rusya’nın büyük stratejisiyle ilgili iyi hissettiren sayısız yalan için de kafa yordu.

Ordu ve donanma konusunun Avrupalı güçler için yüzyıllardır bir ikilem oluşturduğunu belirten Galeev, kural olarak bir ülkenin birinci sınıf donanma ve aynı zamanda birinci sınıf bir kara gücüne sahip olmayı düşünemeyeceğini, ikisinden birini seçmesi gerektiğini öne sürüyor. Galeev buna örnek olarak 17. ve 18. yüzyıldaki Fransa’yı örnek veriyor. Bu dönemde Prusya’nın ise rasyonel davrandığını belirtiyor.

17. yüzyılda Berlin merkezli Brandenburg Prensliği’nin küresel bir deniz gücü olmaya çalıştığını, kurduğu donanmalarla Karayipler ve Afrika’da kolonilere sahip olduğunu ancak tonlarca kaynağın bu kibirli, pahalı ve aptal projeye harcandığını aktaran Galeev, “18. yüzyılda bu durumu gözden geçirdiler. Kolonilerini sattılar, donanmayı dağıttılar ve kara gücünü maksimize etmeye başladılar. Kibirlerini bastırırlarsa ve donanmayı asgariye indirirlerse, kara güçlerini maksimuma çıkabileceklerini ve birinci sınıf bir ordu kurabileceklerini doğru bir şekilde anladılar. Bu şekilde Almanya’yı da birleştirdiler. (…) Kara gücünü maksimize etmek, denizcilik hırsını en aza indirmeyi gerektirir. Rusya denizcilik hırsını en aza indiriyor mu? Hayır. Mümkün olduğunca Sovyet deniz mirasını azami ölçüde sürdürmek zorunda hissediyor. Eski gemileri muhafaza et, yenilerini üret, okyanus donanması için altyapıyı koru ve genişlet” diyor.

Diğer bir ikilemin ise bölgesel filoların kara savaşlarında etkin bir şekilde kullanılması olduğunu söyleyen Galeev, “Örneğin Rusya deniz tatbikatları ilan etti ve ardından Ukrayna’ya denizden saldırdı. Bu ucuz ve etkili bir yöntem. Ancak bölgesel bir filo bulundurmak kulağa çok da çekici gelmiyor. Çünkü verimliliği maksimize ediyor ama PR çalışmalarını maksimize etmiyor” diyor.

Rusya’nın PR’ını maksimize ettiğini ve Putin’in yeni gemilerin payının 2027’ye kadar yüzde 70’e ulaşması gerektiğini açıkladığını belirten Galeev, ancak eski Sovyet tersanelerinin Ukrayna’da bulunduğunu, Rusya‘nın bu hedefe ulaşmak için tersane altyapısını genişlettiğini aktarıyor.

Galeev, Sovyet deniz mirasının Rus ordusuna yük olduğunu, bunun için de Rusya’nın eski Sovyet hırslarından vazgeçmesi, kibrini bastırması gerektiğini öne sürüyor.

Rus işgal gücünün, çok sayıda topçu birliği olsa da bu savaşı kazanacak kadar büyük olmadığını belirten Galeev bazı uzmanların bu operasyonu Nazi Almanyası’nın 1941’de Rusya’ya karşı başlattığı Barbarossa Operasyonu’na benzettiğini, Wehrmacht olarak adlandırılan ve Alman kara, deniz, hava güçlerinin bu kolektif saldırısından farklı olarak Rus işgalinin tek kademeli yapıldığını aktarıyor:

“Bir yıldırım operasyonu -Blitzkrieg- nasıl organize edilir? Kademeli olarak. Birinci kademede olabildiğince hızlı ilerlenir. Bu, çok sayıda düşman savunma birliğinin arkada bırakılacağı anlamına gelir. Ama sonra ikinci, üçüncü vs. gelir. Bu kademelerde düşman savunma birlikleri bitirilir, bölge işgal edilir, tedarik hatları kontrol altına alınır.

“Rusya, Barbarossa tarzı uygun bir Blitzkrieg başlatsaydı, bu şu ana kadar gerçekleşmiş olurdu – birinci, ikinci, üçüncü kademeler. Ama ikinci kademe gelmedi. Asla da var olmadı. Peki neden? Birincisi, Rusya kara gücünü maksimize etmedi ve bu nedenle kara savaşı için çok fazla kaynağa ve altyapıya sahip değil.

“İkinci olarak, birkaç kademe başlatmak uzun ve zorlu bir hazırlığı gerektirecektir. Onları harekete geçirmeniz, sınırlara taşınmanız, yerleşim, bakım ve tedarik gerekiyor. O kadar kolay değil. Bir Blitzkrieg yapmak için önceden yapılması gereken zor bir süreç var. Ve yapılmamıştı.

“Peki Rusya neden uygun bir Blitzkrieg hazırlamadı? Bunu izah için de şimdi üçüncü ve ana nedene geliyoruz. Blitzkrieg bir savaş stratejisidir. Blitzkrieg, savaşan düşmanı nasıl kırdığınız ve bastırdığınızdır. Rusya bunu planlamadı çünkü bir savaş planlamadı. Özel Harekat planladı.”

İkinci dünya savaşından sonra modern devletlerde liderlerin savaş sözcüğünü pek kullanmadıklarını bunun yerine ‘Pasifize etme’, ‘terörle mücadele’ vb. dediklerini aktaran Galeev, 1940’lı yılların sonundan itibaren savaş bakanlıklarının isimlerinin savunma bakanlığı olarak değiştirildiğine işaret ediyor.

Modern dünyanın, Roma Hukuku’nun temel fikirlerinden biri olan düşman ve suçlu arasındaki ayrımı ortadan kaldırdığını, ülkelerin savaş çıkarmak için düşmanlarını suçlu haline getirmeleri ve canavarlaştırmaları gerektiğine işaret eden Galeev, dolayısıyla terörist söyleminin kullanıldığını, bir anlamda Putin’in de benzer bir yol izlediğini öne sürüyor.

Putin’in Ukrayna’da bir savaş beklemediğini, bu yüzden planını bir operasyona göre yaptığını da aktaran Galeev, Putin’in hayatı boyunca hiç savaşmadığını, sadece özel operasyonlar gerçekleştirdiğini de ileri sürüyor.

Bir KGB memuru olan Putin’in 1990’larda suç dünyası ile yakından çalıştığını iddia eden Galeev, Rus liderin kariyerinin mafya dünyasının ünlü ismi Baba Gurgur ya da Dede Hasan lakaplı Aslan Usoyan ile olan yakın ilişkisi ile şekillendiğini öne sürüyor.

Putin’in, öldürmeye alışmış şiddete başvuran isimlerle çalıştığını ancak her zaman gücü elinde bulundurduğunu aktaran Galeev, Yeltsin’in özel operasyonlar yapan Putin’i bu kimliğinden dolayı kendisine halef olarak seçtiğini de belirtiyor.

Daha sonra, popülaritesini ve sert imajını güçlendirmek zorunda kaldığı her seferinde Putin’in çatışmalar başlattığına işaret eden Galeev şunları aktarıyor: “Çeçenistan, Gürcistan, Suriye. Ama bunların hiçbiri savaş değildi. Her çatışma yürütülen bir özel operasyondu. (…) Putin sadece küçük ülkelerle savaştı. Çeçenistan 1 milyon kişi, Gürcistan 4 milyon, Suriye’de ise daha fazlası vardı, ancak isyancılarla savaştı, uygun eğitimli ve silahlı ülkeler yoktu. Ayrıca ‘terörle mücadele’ söylemi, Rusların hiçbir sonucuna katlanmadan tüm şehirleri basitçe yerle bir etmesine izin verdi.

“Putin ne zaman alfa statüsünü takviye etmek zorunda kalsa, Özel Operasyonla küçük bir ülkeyi harap ederdi. Rusya ya da kendisi için varoluşsal bir risk taşımadıkları için uygun bir hazırlık gerektirmiyordu.

“Putin bu küçük numarayı bir kez daha tekrarlamaya karar verdi. Bu nedenle, büyük bir işgal ordusu değil, yalnızca bir öncü kademe vb. kullandı. Ama Ukrayna çok daha büyük, 44 milyonluk bir nüfusu var. Putin ne düşünüyordu? Görünüşe göre Ukrayna ordusundan sıfır direnç bekliyordu.”

Putin’in buna inanmak için iyi bir nedeni olduğunu, Rus ordusunun 2014’te Ukrayna kuvvetlerini Debaltseve ve Ilovaysk’ta kolayca yok ettiğini aktaran Galeev, Putin’in Ukrayna ordusunun zayıf olduğunu ve onları Rus düzenli askerlerini göndererek kolaylıkla yönlendirebileceğini düşündüğünü öne sürüyor.

Putin’in o zaman Ukrayna’yı bitirmeyerek hata ettiğini savunan Galeev, “Bundan sonra olanlar oldukça tahmin edilebilirdi. Düşmanınıza acı verici ama kritik olmayan bir yenilgi vermek risklidir. Evet, biraz zayıfladılar. Ama içlerindeki güç dengesi değişti. Çıkar gruplarını maksimize eden siyaset yerini verimliliği maksimuma çıkaranlar yeni bir şans elde etti” diyor.

“Kurumsal evrim = korkut + son darbeyi vurma” şeklindeki formülü dillendiren Galeev, “Napolyon, Prusyalıları Jena-Auerstedt’te ezdi, ama bitirmedi. Sonra Prusya evrildi. Amiral Perry, 1853’te Japonları korkuttu, ancak ABD İç Savaş’a girince onları yalnız bıraktı. Japonya evrildi” diyor.

Hiçbir şeyin varoluşsal bir tehdit kadar motive edici olamayacağını aktaran Galeev akabinde şu paylaşımları yapıyor:

“Birincisi, Ukraynalılar gerçeği kabul ettiler. 2014 yılında dönemin Ukrayna Savunma Bakanı şunları söylüyor: ‘Açık konuşacağım. Bugün ordumuz yok. Artık [kağıt üzerinde 125 bin askerden] en fazla 5 bin kişilik bir grup oluşturabiliriz.’

“2014’te Ukrayna ekipmanı da korkunçtu. Neredeyse savaş araçları ve mühimmatın tamamı  25+ yıllık Sovyet stoklarıydı. Üstelik çoğunun süresi dolmuştu. Kağıt üzerinde var olan ama 1991’den beri hiç kontrol edilmemiş veya kullanılmamış araçlar gibi. Radyatörleri, aküleri çürümüş ve tamir edilemezdi.

“O zamanlar Ukrayna ordusu böyle görünüyordu. Debaltsevo ve Ilovaysk’ta Rus düzenli orduları tarafından derhal ezilmesine şaşmamalı ve Putin’in, düzenli ordusunu topluca harekete geçirdiği anda direnişin kırılacağına inanmak için her türlü nedeni vardı.”

Daha sonraki süreçte Ukrayna’da çok şeylerin değiştiğini aktaran Galeev, özellikle Donbass bölgesine gönderilen Ukrayna askerlerinin büyük bir askeri tecrübe kazandıklarını, sürekli bölgede bulunan 60 bin Ukrayna askeri olduğunu, rotasyonlarla 400 bin Ukrayna askerinin savaş tecrübesi kazandığını ifade ediyor.

Savaş tecrübesi olan Ukrayna askeri sayısının muhtemelen Rusya’dan daha fazla olduğunu yazan Galeev, “Evet, Rusya Suriye’de savaşıyor. Ancak kara gücünün ne kadar olduğunu hiçbir zaman yayınlamadı ama bu sayının 2-3 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Rus askerlerinin çoğu savaş görmedi. (…) Ayrıca, gördükleri savaş farklıdır. Rus askerleri ancak mutlak üstünlük sağladıkları zaman savaşmaya alışkındır. Suriye’de şehirleri bombardıman uçaklarıyla yerle bir ediyorlardı. Ukraynalı askerler ise çok daha güçlü ve daha donanımlı düşmana karşı savaştı” diyor.

Bu savaşa Ukrayna ordusunun tam ikmalli olarak yakalanmadığını, kendisinin yeni silahlar ürettiğini, 48 adet Türk yapımı Bayraktar drone’u satın aldığını, ancak şu ana kadar bunlardan 12’sinin orduya teslim edildiğini aktaran Galeev, başka ülkelerden de silahlar alındığını, Ukrayna’nın Polonya’dakilere benzer askeri eğitim alan sivillerden 60 bin kişilik bölgesel savunma birlikleri oluşturduğunu da belirtiyor.

Rusya’nın bir Blitzkrieg operasyonu yapmayacağını Ukraynalıların tahmin ettiğini ve bu yüzden de yerel savunma güçleri oluşturduğunu öne süren Galeev, Rusya’nın neden böyle bir operasyon düzenlemediğinin gerekçelerini de şu şekilde izah ediyor:

“Birincisi, kara gücünü maksimize etmeyen bir ordu için bu tür bir savaş çok pahalı ve zordur. İkincisi, Putin ilk gün Ukrayna ordusunun kaçmasını veya teslim olmasını bekliyordu. Çoğu yabancı gözlemci de böyle düşünüyordu.

“Böylece Putin tek kademe ile saldırdı. Birlikler, pek çok tahrip edilmemiş Ukraynalı direnişçileri ve askerleri geride bırakarak ilerledi. Uygun bir Blitzkrieg’de ikinci ve üçüncü kademe Ukraynalı savunma birliklerini bitirmek için gelirdi. Ama yapmadılar. Bu ek kademeler mevcut değildi.

“Bu durum tedarik ve ikmal problemini yarattı. Birinci kademe ilerledi. Ancak cephane, yakıt ve tabi ki insan tedariki gerekiyordu. Ancak bu ikmal konvoyları, yok edilemeyen düzenli askerler ve savunma birlikleri tarafından saldırıya uğruyor.

“Özellikle silah dağıtılan bu gönüllü savunma birimleri her ne kadar düzenli askerlere karşı koyamasalar da konvoylara saldırabilirler.”

Putin’in 25 Şubat tarihli konuşmasında Ukrayna ordusunu darbe yapmaya çağırdığını, bunun da planının başarısız olduğunu gösterdiğine vurgu yapan Galeev, Rus askerlerinin moral üstünlüklerinin de abartıldığını şu ifadelerle dile getiriyor:

“Sosyolojik araştırmalara göre, Rusya’da askere gitmenin ana motivasyonu genellikle bir daire almaktır. Bu askerler, yaşamda gerçek bir umutları olmayan, temel sosyal haklardan mahrum genç erkeklerdir. Devletten konut alma şansıdır askere gitmek.

“Şimdi, eğer ölürsen, bir konut alamazsın. Belki de zaten Ukrayna’da bulunanların çok az seçeneği var ama direnişin sürmesi, savaşın kanlı olması ve kayıpların artması, savaşa gönderileceklerin moralini büyük ölçüde bozar. Rusya tarafında oraya gitmek için hiçbir heves kalmayacak.“

Bundan sonra Putin’in neler yapabileceğine dair de Galeev şu öngörülerde bulunuyor:

“1. Altyapıyı yok etmeye başlayabilir (başladı).

2. Şehirleri abluka altına alma (başladı)

3. Şehirleri, Çeçenistan veya Suriye’deki gibi bombardımanlarla yerle bir edebilir. (yapabilir)

İlk ikisi insani bir felakete yol açar ve Putin bununla direniş iradesini kırmak isteyebilir.

Ancak üçüncüsü daha sorunlu.

Açık bir soykırımı, ‘cihatçılarla savaştayız’ diyerek kendinizi kolayca haklı çıkarabileceğiniz Çeçenistan veya Suriye’den farklı olarak, burada bunu söylemek daha zor olacaktır ve bu NATO’nun tepkisini çekebilir. Ancak bunu da dışlamıyorum.

Dolayısıyla benim tahminime göre eğer savaş devam eder ve zafere ulaşılmazsa, Rusya’nın savaşma yeteneği ve isteği hızla ortadan kalkacaktır. Putin’in başka seçeneği yok ama ona bağlı olanların çoğunun var.”

TR724