NYT- “İstanbul’daki sergi Orta Doğu Sanatları’na yeni bir ışık tutuyor”

NYT- “İstanbul’daki sergi Orta Doğu Sanatları’na yeni bir ışık tutuyor”


Ürdünlü sanatçı Halit Hreys çağdaş Orta Doğu sanatındaki indirgemecilik (reductionism) sorunu ile mücadele ediyor.
Sanatçı İstanbul’daki Pera Müzesi’nde gerçekleştirilen ve Nisan ayının 21’e kadar devam edecek olan bir sergi organizasyonunu üstlenmiş. Sergi, 44 sanatçının değişik stillerde ürettikleri resim, heykel, oyma, ve seramik eserleri sanat severlere sunuyor.
Ürdün Ulusal Güzel Sanatlar Galerisi yöneticisi Hreys, Fas, Libya, Lübnan, Mısır, Tunus, Ürdün ve Filistin’li sanatçının İstanbul’da sergilenen çalışmalarını kendi müzesindeki 3,000 eser arasından seçti.
Hireys sergi kataloğunda “Bu sergide, çeşitli etnik gurup, dini inanç, gelenek ve kültürü içinde barındıran Arap Dünyası’nın zengin medeniyeti sanatseverlerle tanıştırılıyor. Türk halkına hediye edilen bu serginin sanatsal paylaşımların insanlar arasındaki eksik bilgilenme ve yanlış iletişimden kaynaklanan önyargıları sona erdireceğini umuyoruz.” diye belirtiyor.
“Çöl ve Deniz Arasında: Ürdün Ulusal Güzel Sanatlar Galerisi’den Seçmeler” isimli sergi kültürel kimlik, popüler direniş veya kadın formu gibi konulardan ilham almıyor.
Hreys Pera’da yapılan bir röportajda serginin ana temasının “siyasi ve sosyal konulara” Arap hattı, motifleri ve sembollerini kullanarak değinmek olduğunu belirtti.
“Sanatçıların çoğu batı ülkelerinde eğitim almış kimseler. Dolayısıyla, batı kurallarına göre çalışmışlar. Fakat, ülkelerine geri döndüklerinde kendi kimliklerini aramaya başlıyorlar. Bazıları sosyal sorunlara, bazıları İslami sanatlara ve bazıları ise popüler sanatlara yöneliyor.” dedi.
Hreys katalogda Batı stili resim sanatı uygulamalarının Arap Dünyası’na 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında tanıştırıldığını ve güzel sanatlar okullarının bu modayı takip ettiğini belirtiyor. Örneğin, Kahire 1908, Cezayir 1920, Tunus 1937, ve Bağdat 1941 yıllarında yabancı eğitimcilerle doldu ve yerli sanatçılar tıpkı Paris ve Roma’daki sanatçı adayları gibi batı tekniklerine göre yetiştirildi diye ekliyor.
“Nitekim, erken dönemde yetişen Arap sanatçılar realizm, romantisizm, empresyonizm, daha sonraları kübizm ve daha nice “–izm”li akımlardan etkilendi.” diye açıklıyor.
Ancak 1950’lerden itibaren “bir takım Arap sanatçılar” kendi kimliklerini kendi öz kültürlerini ve geleneksel sanatlarını keşfederek kendi sitillerini oluşturmaya başladı. Böylece bu sanatçılar, bölgesel ve uluslararası olaylara tepki göstermeye başladılar diye ekliyor. Kendi eserlerinden birisi de bu duruma tam bir örnek. İtalya, Meksika ve İspanya’da eğitim gören Hreys tahta üstüne akrilik boya ile noktalama tekniği kullanarak yaptığı “Arap Baharı 2” isimli eserinin “politik bir mesaji” olduğunu söylüyor.
“Noktalarla başladım” diyerek 2011 yılında Kahire’nin Tahrir Meydanı’nda Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’i protesto eden insan kalabalığını resimlemeye çalıştığını söylüyor. “Pek çok insan görüyorsunuz, pek çok gösteriye sahit oluyorsunuz. Bu durumu farklı şekillerde okuyabilirsiniz, tıpkı kainatı değişik açılardan okuyabileceğiniz gibi. Yoruma açık bir şey.” diye belirtiyor.
Sergide bazı eserler “hands-on”, yani interaktif teknik uygulamalarını da içeriyor. Örneğin, Faslı Ömer Yusufi Orta Doğu’da zamanın kumları ve medeniyetlerin katmanları çalışmasıyla katılıyor.
Çalışma seramik oyma ve nazarlıklardan oluşan cam kapaklı tahta bir kutu. Kum kutu döndürüldükçe bir bölümden diğerine akıyor. Müze sergilerindeki genel uygulamadan  farklı olarak bu gösterimde izleyicilerin dokunması ve katılması teşvik ediliyor.
Hreys kutuyu döndürürken “Bu hareketli bir çalışma. Hareket ettiriyorsunuz, keşfediyorsunuz. Adeta bir arkeoloji kazısı gibi pek çok şeyi keşfediyorsunuz. Tıpkı medeniyetler gibi, değil mi? Kazdıkça başka bir medeniyeti keşfediyorsunuz.” diye yorum yapıyor.
Sergiyi Türkiye’ye getirme amaçlarını açıklarken “Biz kültürel ve coğrafi komşularız. Ayrıca, İstanbul çağdaş sanatların ortaya çıkışıyla önemli bir sanat merkezi haline geliyor.” diye belirtti.
Fahrelnisa Zeyd’in yağlı boya tablosu Türkiye ve Ürdün arasındaki bağları sembolize ediyor. Zeyd, İstanbul ve Paris’te güzel sanatlar okumuş bir Türk ve Arap bir prensin eşi. Soyut resimler üreten bir ressam olarak tanınan Zeyd Amman’da 20 yıl yaşadıktan sonra 1991’de öldü. “Çölde Bayram” isimli eseri naïf sitilinde yapılmış. Sarı çadırlar altında toplananları tasvir eden bu resim Osmanlı dönemi minyatürlerini andırıyor.
Sergide Suriyeli sanatçıların da pek çok eseri yer alıyor. Adeta savaştan tahrip olmuş ülkenin kültürel zenginliğini ortaya koyan acı-tatlı bir hatıra gibi. Hreys, Suriye’nin modern sanatının önderi Fetih Muderris’in “Filistin’in Çocuğu”; Mustafa Ali’nin “Tersine Zaman” adlı bronz heykeli; Suriye sanatına hattı tanıştıran Mahmut Hamad’in “Hatt” isimli yağlı boya eserinin bunlardan bazıları olduğunu söylüyor.
Koleksiyonda kadın sanatçıların çesitli eserleri yer alıyor. Neval Abdullah’in akrilik çalışması “Çıplak (Nude)” gibi.
Ürdünlü sanatçı Abdullah “İnsan vücuduna hayranım. Özellikle de kadın vücuduna. Erotik değil, saf nude eserler üretiyorum.” dedi.
Mavi ve pembe renkle işlenmiş dört gövde çalışmasını anlatırken “kadınların birçok yüzünü temsil ediyor. Tıpkı maskeler gibi, bazı yüzleri görüyorsunuz, bazılarını göremiyorsunuz.” dedi.
“Anlaşılmaz birsey, pek ortada ve açık değil. Bizler, erkek veya kadın hepimiz, gerektikçe maske takıyoruz.” dedi.
Maskenin artılarını ve eskilerini konu eden bir diğer eser de Filistinli Leyla Sava’nın “İmkansız Rüya”sı. Sanatçının neon eseri, ellerindeki cezbedici dondurmaları tadamayan peçeli kadınları resmediyor.
Amman Kraliyet Güzel Sanatlar Derneği kurucusu ve başkanı prenses Vicdan bint Fevaz el-Haşimi sergi kataloğuna Orta Doğulu sanatçıların İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sömürgeci devletlerin bölgeden çekilmesiyle köklerine dönmeye başladıklarını yazdı. “Ne kadar Batılı olmaya çalışsalar da batılıları koşulsuz takip edemeyeceklerini algılayan Arap sanatçıların sayıları giderek artıyor.” dedi.
Bu sanatçılar “entellektüel olarak açıkça batıdan etkilenmis bugünkü hayatları, ve geçmişleri ve gelenekleri arasında parçalanmış durumdalar.” diye ekledi.
Bölgesel trendlerin “globalleşme” akımı içinde çözüldüğünü belirtirken, bu durumun kendi eserlerine de yansıdığını söylüyor.
Prensesin “Çöl ve Deniz Arasında” sergisinde hatt sanatına çağdaş yaklaşımını gösteren iki eseri var. Murano usülü kullanarak hazırladığı “Aşk” isimli cam bir heykel ve karışık malzemeler kullandığı (mixed media sitili) “Ben Senim” isimli bir eserle sergiye katkıda bulunuyor.
http://www.nytimes.com/2013/03/07/arts/07iht-m07-jordan-art.html?adxnnl=1&pagewanted=all&adxnnlx=1362805100-TIDSqFGHQ1KM36UiNsbveg

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.