Yeniden Minyeli Abdullah!

Bu sıralar İslam’da Sosyal Adalet üzerine bir yazı yazmakla meşgulüm. Yazı için oturdum epey bir şeyler okudum. Malumunuz bu konuyla ilgilenen herkes işe Seyyid Kutub’dan başlar.

Ben de Merhum Kutub’un “İslam’da Sosyal Adalet” kitabından başladım. Kitabın bendeki baskısı 2000 yılına ait. Meşhur California Berkeley Üniversitesi’nden Hamid Algar hoca, Seyyid Kutub’un bu meşhur kitabının ilk İngilizce tercümesini pek beğenmemiş anlaşılan çünkü yeniden tedkik edip epey düzeltmelerde bulunmuş ve kitabı baştan sona gözden geçirmiş. Algar hoca aslen İngiliz asıllı. Müslüman olduktan sonra da zannediyorum Sia’yi tercih etmiş çok değerli bir ilim adamı. Türkçesi, Farsçası, Arapçası anadili gibi. Üstad Said Nursi hakkında da güzel bir makalesi var. Algar, Seyyid Kutub’un kitabının çevirisini düzeltmekle kalmamış ayrıca kapsamlı bir giriş yazısı da yazıp çok enteresan şeylerden bahsetmiş. Sizlerle de paylaşayım dedim.

Giriş kısmında Algar, Cemal Abdul Nasır iktidarı zamanında Kutub’un ve İhvan hareketinin ortadan kaldırılması için nasıl bir siyaset izlendiğini anlatıyor. Malumunuz Nasır önceleri İhvan ile çok iyi geçinir, destek verir boylece de desteklerini alırdı. Ama iktidara geldikten sonra ilk yaptığı iş İhvani bitirmek oldu.

Bir sürü İhvan üyesi içeri atıldı, işkenceler gördü vs. Meşhurdur Kutub yapılan işkenceleri görünce, “Bu kadar gayri ahlaki ve gayri hukuki tavırları yapanlar nasıl Müslüman olduklarını iddia ederler ki” der. Ama Nasır’ın planı daha büyüktü. Algar hoca diyor ki, Kutub ve bazı arkadaşları önce hapisten çıkarıldı, onlara göreceli özgürlükler verildi, sonra da yaptıkları hareketlerden suç teşkil edecek bahaneler bulunup tekrar içeri alınıp idam mahkemeleri kuruldu. Hatta daha enteresanı, bu süreç olurken Mısır’da polis ile istihbarat arasında yaşanan rekabete değiniyor yazısında.

Hamid Algar bir başka araştırmacıya dayanarak diyor ki, aslında Mısır polisi, Kutub’un istihbarat birimlerinin iddia ettikleri kadar tehlikeli olduğunu düşünmüyorlardı. Yani istihbarat ile polis arasında anlaşmazlıklar vardı bu ve benzeri bir çok konuda. Ancak ülkede polisten daha çok söz sahibi olmak isteyen istihbarat yönetimi (muhaberat) Nasır’ın da desteği ile Kutub’un tehdit olduğu algısını kamuoyu ve siyaset nezdinde büyüterek etkinliğini arttırdı ve sonunda da idamına giden yolu açtı. Böylece Nasır’da iktidarının ustalık dönemini başlatmış oldu.

Kutub’un katili Nasr, malumunuz her Ortadoğulu zalim lider gibi camilerde cemaat arasında arziendam edip dinden diyanetten dem vururdu. Görkemli camiler yaptırır ziyarete giderdi vs. Hatta bir seferinde Meşhur Kur’an Kari’si Mustafa İsmail camide Kuran okurken sıra cehennemlikler ile alakalı ayetlere geldiğinde bütün avanesiyle Nasr camiye girdi. Mustafa İsmail hemen cehennemlikler ayetlerini bırakıp sonraki cennetlikler ayetlerini okumaya başladı. Bunu yıllar önce dinlediğim bir vaaz kasetinde Hocaefendi naklederken çok sevdiği Mustafa İsmail’e sitem etmişti. “A be üstad” demişti “Sen atladın ama Allah atlamayacak!”…

Bugün memlekette olanlara bakınca insan Turkiye’nin baskıcı ve zalim Ortadoğu ülkelerine ne kadar da benzemeye başladığını üzülerek görüyor. İçeriden düşman üreten de halkı galeyana getirip düşmanlara saldırtanlar da aynı kişiler. Çocuklarının hiç birisinin burunlarının bile kanamayacagi savaşlara, düğüne gider gibi kınalı kuzuları gönderiyorlar. İnsanin ülkesini meşru bir dava uğruna savunması ne güzel, birilerinin heva ve hevesi için ortaya çıkmış gayri meşru bir harbin uğrunda yerlere savrulmak ne acı!

Olanlara, geçmişe, ve geleceğe ibretle bakarken Minyeli Abdullah romanını Hekimoğlu İsmail’in yazdığı gibi, mesela, Nuveybea’li Muhammed Fethi diye bir kitap yazılsa da okusak diye geçiyor içimden. Romanlardadır yorgun zihinlerin tesellisi.

Write a comment

1 Comment

  1. Hasan Kaya August 24, 12:40

    Mustafa Gökhan Şahin’den çok kısa ama muhteşem bir nükte. Allah razı olsun.

Only registered users can comment.