ÇOCUK PSİKOLOJİSİ – Rahat bir nefes mi? Buyrun size televizyon
Görsel medya hem büyükler hem de küçükler için en büyük eğlence kaynaklarından biri. Evimizin baş köşesindedir büyük ekran televizyonlarımız ve hatta mobilyalarımız bile ona göre yerleştirilmiştir. Büyükler, günlük planlarını izledikleri diziler, haberler, futbol maçları çerçevesinde şekillendirirken çocuklarının da günlük hayatını planlamayı ihmal etmezler. Evin küçüklerinin de çizgi film saatleri vardır ve bu çizgi film saatleri aslında ebeveynler için ‘rahat bir nefes’ alma anıdır. Anne-babalar rahat bir nefes alırken, küçük bir çocuk ekranın büyük, hareketli ve renkli cazibesine evin diğer bireyleri gibi kapılıp gider…
Şiddet içerikli çizgi filmlerin ne erkek ne de kız çocuklarına izlettirilmemesi gerekir. Bunun yanında çocuklarımıza, özellikle kız çocuklarımıza, Sindrella tadında sürekli pembeler giyen, süslenmekten başka bir şey yapmayan çizgi film karakterlerinin olduğu filmleri de izlettirmemeye özen göstermeliyiz. Zira, bu tarz çizgi filmler, yazar Peggy Orenstein’in ‘Cindrella ate my daughter’ adlı kitabında değindiği gibi kız çocuğunuzu manevi manada yer. Kız çocuklarınız, kendilerini akılları veya becerileri ile değerlendirmez de bir güzellik objesi, bir çekicilik objesi olarak algılar ve bu algı onların tüm hayatını şekillendirir.
Görsel medya için tamamen kötüdür de diyemeyiz, her şeyde olduğu gibi onun da fazlası zararlıdır. Neyin fazla neyin az olduğunu belirlemek ise kumandaya hükmedebilen aile bireylerine kalmıştır. Görsel medya ailecek zevk alınabilecek bir aktiviteye dönüştürülmelidir. Aile bireylerini suskunlaştıran, kanal kavgasına iten ve hatta onları ayrı odalara taşıyan bölücü bir eşya olmamalıdır. Mesela, şu an Olimpiyat 2012 yarışmaları ailecek zevkle, heyecanla izlenebilecek ve çocuklara her kim olursan ol, hangi ırktan, hangi dinden olursan ol, yaptığında başarılı olursan tüm dünya seni alkışlar imajı verecektir. Bunun yanında aileler çocuklarıyla bir şeyler izlerken 10 yaşından küçük çocuklarının kendileri gibi soyut düşünemediğini, izlediklerinin gerçek olmadığını anlayamadıklarını unutmamalıdırlar. Aksi takdirde, Örümcek Adam gibi uçmak için balkondan atlayan çocukların hastanelerde tüm vücudunu alçıya aldırmaması imkansızdır. Bunun için ailelerin yapması gereken: çocuklarını televizyon karşısına oturtup onları başı boş bırakmamaktır. Kendisi başka bir işle meşgul oluyor olsa dahi gözünü televizyondan ayırmamalı ve çocuğunun anlayamayacağı şeyleri ona izah etmelidir. Örneğin, çocuğunuz birbirini öldürenlerin olduğu çizgi filmi izlemek istiyor ve maalesef siz daha önce sadece bir kere izin verdiğiniz için söz geçiremiyor olabilirsiniz. Söz geçiremediğiniz durumlarda muhakkak çocuğunuza insanları öldürmenin hem insanlık, hem ahlaki, hem de dini bakımdan ne kadar yanlış olduğunu, herkesin birbirini sevmesi gerektiğini empoze etmelisiniz. Evet, empoze etmelisiniz hem de çocuğunuz izlediği an empoze etmelisiniz ki televizyonun empoze ettiği mesajı bastırabilesiniz. İnteraktif katılıma imkan veren çizgi filmlerin izlenmesine izin verebilirsiniz. Örneğin, eğer çizgi film çocuğu aktif tutuyor ve ona sorular sorup cevaplar bekleyerek çocuğu pasif izleyici olmaktan çıkarıp ona söz hakkı tanıyıp dikkatini toplama imkanı veriyorsa faydalı olabilir.
İlk çıktığından beri favori olan sinemalar ise bambaşka bir boyut ve büyük-küçük herkesin eğlendiği sosyal bir etkinlik. Yeni bir çizgi film çıktığında çocuklarımızı alarak onlarla bir anı paylaşmak adına sinemaya gitmek güzel olabilir. Eğer yapılabilirse ebeveynlerin gidilecek sinemayı önceden izlemelerini, en azından fragmanına bakmalarını tavsiye ederim. Çocukların oynadığı sinema filmlerine özellikle daha çok dikkat edilmeli, mesela Oscar ödüllerini toplayan Hugo adlı filmde en çok sahnenin çekildiği oyuncakçı dükkanın tezgahının altındaki tek resim olan sakallı, kavuklu, koca burunlu bir erkek resmi bilinçaltımıza sakince yerleştirilmektedir. Bunun yanında şu an sinemalarda olan Brave adlı çizgi filmde, erkekler kendilerini bir prensesi elde etmek için kanıtlayıp, onun için yarışmak zorunda kalıyorlar. İnsanların her konuda birbiriyle yarıştığı şu dönemimizde, evlilik için de sadece güçlü olan kazanır imajının çocuklara verilmesi, bir insanda daha önemli olan ahlak ve saygı gibi değerleri değersizleştirmektedir.
Çocuklarımızı doğdukları anda televizyonun ellerine teslim ediyoruz, sinema için ise biraz beklemek daha iyi olacaktır. Öncelikle sinemada çizgi film izlerken hayali ürünleri ona o an anlatamayacağınız için sinemadan çıktıktan sonra çocuğunuzla film hakkında konuşma yapabileceğiniz bir yaşta olması lazım. Bu çocuğunuzun anlama-konuşma kabiliyetine bağlı olsa da en azından 6-7 yaşında olursa daha iyi olacaktır. Bunun yanında Amerika’da sinemalarda film arası verme durumu olmadığı için çocuğunuzun tuvalet alışkanlığını da göz önünde bulundurmalısınız.
İyi yönleri olsa dahi görsel medyayı çocuklarınızı eğitici olarak görmeyin. Unutmayın ki çocuklarınızın eğiticisi, anne rahmine düstüğü andan itibaren anne ve baba olarak sizlersiniz. Her kötü olayda da sadece televizyonu ‘günah keçisi’ ilan etmek çözüm değildir. Çocuklarınızı televizyondan daha çok anne-baba olarak sizlerin etkilediğini, şekillendirdiğini ve televizyona bizzat kendinizin ‘rahat nefes almak’ için sığındığınızı unutmamalısınız.
Sorularınız için: zeynepderin@live.com
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment