Son pişmanlığa doğru!
“Gel ey Muhammed bahardır…/ Dudaklar ardında saklı aminlerimiz vardır./ Hacdan döner gibi gel;/ Mi’rac’dan iner gibi gel;/ Bekliyoruz yıllardır!” A.N.A.
Bu coğrafya yıllar değil asırlardır tebessümü unuttu. Bizler seni unuttuğumuzdan beri seninle elde ettiğimiz bütün değerleri de unuttuk Ya Resulallah! Asırlar var ki kan kokusu ile karışık bir cehennem hali yaşıyoruz. Ümit bağladıklarımız sadece ümitlerimizi değil asırlık beklentilerimizi de darmadağın ederek gelecek adına bütün hayallerimizi de yıktılar.
Müslümanlık adına ortaya konan manzaralar senin şefkat ikliminden öyle uzakta ki, utancımızı ifade etmeye utanıyoruz.
Müslümanlardaki haset, kin ve nefret her gün devamlı köpürtülüyor. İnsanımız sanki “Babil Kulesi’nin harabiyeti” zamanındaki karışıklığı yaşıyor. Aynı dili konuşup bir türü anlaşamayanları anlamak mümkün değil. Nefret çarşılarda tek geçer akçe oldu. Nezaket, yumuşak huyluluk, şefkat ve herkesi kendi konumunda kabul etmek artık hayallerde bile zor görülüyor. “Evrensel insani değerler” demeye kalkan birisi anında Vatikan işbirlikçiliği, Yahudi uşaklığı ile yaftalanıyor.
Kendi şahsi hükümranlıklarını zulüm ile devam ettirme adına; bu güzelim ülkenin ve hatta muazzam bir bölgenin ateşe atılması umurlarında olmayan insanlar idarede söz sahibi.
Her ağızlarını açışlarında alevler fışkırtan ejderhalar gibi etraflarını yakıyorlar.
Gıybet, yalan, iftira, hakaret tarihte böylesine rahat ve pervasızca kullanılmadı.
Dünün mağrur ve müstebitleri yaptıklarını dine karşı ortaya koydukları duruş gereği yapıyorlardı. Bugün müslümanlık adına yaptıklarını söyleyenler sadece kendilerini değil muhteşem bir dini de kendileri ile beraber bataklığa sürüklüyorlar.
İnşa ve imar deyince, sadece elde edecekleri rant akıllarına gelenler; yeni bir medeniyet inşası adına olumlu tek bir şey ortaya koyamıyorlar. Varsa yoksa hasımlarını yok etmek düşüncesi…
Fikirlerin sadece sindirmek ve yok etmek üzerine inşa edildiği böyle bir dönem; Haçlı seferleri ve Hülagü istilasından bu yana bu denli etkili ve yok edici olmadı. Birinci Dünya Savaşı bile Anadolu coğrafyasında böylesine yakıcı tesir bırakmadı. Zira saydıklarımızın hepsi harici düşmanların saldırılarıydı ve Anadolu halklarını birbirine kenetlemişti.
Ama bugün geldiğimiz noktada; öyle bölünmüş bir toplum yapısı ortaya çıktı ki; zemindeki bu zehrin temizlenmesi ve başta Anadolu olmak üzere Orta Doğu coğrafyasının tekrar eski haline gelebilmesi onlarca senede bile çok zor olacağa benziyor.
İktidardan şöyle böyle nemalananlar, bugün yaşananlar karşısında bir kısmı itibarı ile ateşe odun taşıyor, bir takım korkaklardan başka, bir de neme lazımcılar var. Ancak bu yakıcı ve ayrıştırıcı atmosfer onları da boğucu tesiri altına alacak ve onlar da keşke diyecekler. Ama iş işten geçtikten sonra pişmanlıklar fayda vermeyecek.
Hele bir de; AKP ve Cemaat birbirlerini yesin, biz de neticeye göre konumumuzu belli ederiz diyenler var ki; siyaseti ütmekten ibaret gören siyasetçi esnafından, elde ettikleri dünyalıklarını kaybetmekten endişe duyan hoca kisveli ‘din simsarlarına’ kadar hepsi rezil ve rüsvay olacakları günü beklemekteler.
Halbuki mesele ne bir parti ne de bir cemaat meselesidir. Defalarca söylenip yazıldığı gibi bir ülke ve belki de bir bölgenin istikbali meselesidir.
Dolayısıyla; evvela ortaya çıkan tabloda her ne kadar sorumluluk birinci derecede iktidarı paylaşanlarda olsa bile; gelinen süreçte gerek iktidar nimetlerinden faydalananlar, gerek korkup tek kelime edemeyenler ve gerekse neme lazım diyenler tarih ve hakikat karşısında kıyamete kadar mesul olacaklardır.
Saniyen; yukarıda da ifade edildiği gibi bu mesele birilerinin iktidarının istenmemesi, onlar gitsin de kim gelirse gelsin düşüncesi falan da değildir. Bu mesele apaçık ve besbelli bir şekilde ülkenin geleceği ile ilgili bir endişedir. Binaenaleyh bu oligarşik azınlığın iktidarda kaldığı her an ülkeye gelecek adına kayıp yaşatmaktadır.
Bu gün sesini yükseltmeyenler yarın içinde bulundukları bu pislikte boğulurken imdat çığlıkları fayda vermeyecektir.
Şimdilerde tek ümit kaynağımız olan Yüce Yaratıcımız’dan sebepler üstü bir çıkış yolunu bize lütfetmesini, bu mübarek günler ve senin mübarek adın hürmetine istiyoruz Ya Resulallah!
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment