Nerede kalmıştık?
Allah affetsin, bir aralık kendisini izliyordum. Uzun zaman oldu ne dinlerim ne de merak ederim doğrusu.
Bir kere ortaya koyduğu yeni hiç bir şey yok, sonra insandaki tefekkür mekanizmasını çalıştırıcı bir fikirden de yoksun. Ayrıca kullandığı dil ve üslup bize ters. E daha ne olsun bu kadar sebep bir insanı takipten vazgeçmek için yetmez mi?
Veya şöyle söyleyeyim. Bir insanı neden takip eder, dinler veya okursunuz? Yeni bir şeyler öğrenmek, ufuk açıcı fikirleri ile düşünce dünyanızın hareketlenmesini sağlamak ve dinledikleriniz veya okuduklarınız aklınıza yatıyorsa onları uygulamak, kendisinden beslendiğiniz zatın önünüze açtığı yolda yürümek için. Bir ihtimal daha var, belki eğlenmek için. Zira bazen öyle absürt şeyler duyarsınız ki sizin için bir nevi eğlence olur.
Ancak bu zat bana yukarıdakilerden hiçbirini vermiyor. Son olarak, hakaret ve küfür dağarcığımı geliştirmek için iyi bir fırsat diyesim geliyor ama zaten bunlar için ‘usta’yı dinlemeye gerek yok. ‘Akçırak’lar pardon Aktroller o işte daha mahir. Öyle bir niyetim olsa kulağı çoktan geçen boynuzları takip ederdim. Hem zaten Usta öyle açıktan –affedersiniz- sinkaflı konuşamıyor, bu hususta çırakları onu geride bırakmış olduğu için arkadaşı dinlemeye yine ihtiyaç kalmıyor.
Gel gör ki, dün gece bir dostum; “Bu akşamki büyükelçiler iftarında neler dediğini duydun mu?” diye sorunca, önce hafiften bir fasıl geçtim. Boşa vakit öldürmenin gereksizliğinden, mübarek Ramazan ayında bir kaç sayfa Kur’an okumanın faziletinden falan da bahsedecektim ama dostum, “Fakat bu bildiğin gibi değil. Resmen kendi insanına savaş açtığını, bu savaşta yabancı ülkelerin büyükelçilerine de çok önemli görevler düştüğünü, bağlı oldukları ülkelerde bu insanları nasıl şikayet etmeleri gerektiğini anlattı” deyince; “Yok artık. Bu kadar da olmaz” dedim. Dedim de Allah affetsin, bakalım işin aslı nedir diye gazetelere bir göz attım… ve kanım dondu! Resmen kanım dondu.
Bu nasıl bir kindir? Bu nasıl bir nefrettir Allah aşkına? Adam resmen diyor ki; sizin ülkenizde olup da, bizim dilimizi ve kültürümüzü öğreten o okullar var ya, onların topunu kapatın. Bizim kültürümüz, dilimiz sizin oralarda bilinmesin. O benim vatandaşlarımın hepsi ajan v.s. Bu kadar olur.
Hızını alamıyor, “Bunlar sizin ülkelerinizin de ajanları olabilir ha!” yollu acayip şeyler söylüyor. Uluslararası istihbarat örgütleri ile işbirliği yaptıklarına göre orada bulunan bazı büyükelçilerin de hoşuna gitmiştir bu.
Ortada ne somut tek bir delil, ne de bir mahkeme kararı var ama her ortamda ve her fırsatta yalan yanlış ortalığa bir sürü kazuratı boca ediyor. Yedi aydır etmediği hakaret, atmadığı iftira, kullanmadığı ayrıştırıcı ifade kalmadı. Tehdit etmediği belediye başkanı, parmak sallamadığı parti üyesi, kızmadığı devlet memuru yok ama yine de somut delilleri ile bir suç bulup ortaya koyamadılar. Varsa yoksa hukuksuz uygulamalarla yıldırma çabaları.
Bütün bunlara rağmen utanmıyor kendi vatandaşını başka ülkelere tamamen uydurma iddialarla şikayet ediyor. Öyle bir gözü dönmüşlük sergiliyor ki, tarihte eşi benzeri ne görülmüş, ne duyulmuş.
Resmen kendi vatandaşına savaş açıyor. Bu savaşın, yabancı ülkelerin büyükelçileri vasıtasıyla yurtdışında her yerde başlamasını istiyor.
Sonra da “Ben yetmiş yedi milyonun başbakanıyım. Kimseye ayrımcılık yapmıyorum” teraneleri. İnsaf!
Bak gördüğünüz gibi bu zatı dinlemek, söylediklerini okumak insanın kimyasını bozuyor. Haksız mıyım ey ihvan takip etmemekte?
Takip etmeyeceğim işte!
Bu arada bir yerlerden ‘Usta’nın da çok umrundaydı’ gibi laflar işitmekteyim. Söylemek istediğim tam olarak bu işte. Bu yüzden bu Usta 77 milyonun başbakanı/cumhurbaşkanı olamaz.
Tam böyle bitirecektim ki, Yeni Şafak diye maruf bir mevkutede İstanbul’un suyunu bitirmek için gezicisinden, komünistine ne kadar vatan haini varsa bir savaşım vediklerini okuyuverdim. Bir gülmek geldi sadece…
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment