Keşke sadece sıfırlasaydı!
Malum sıfırlama meselesini hepimiz, -montaj mıydı, dublaj mıydı ne idi- meşhur bir tapeden öğrenmiştik. Neticede hayal mahsulü(!) bir konuşmaydı. Ortada sıfırlanamayan paralar falan yoktu tabii. Herşey bir hayalden ibaretti. Vakta ki o mütevazi(!) konaklar damat beyin üzerine geçirildi, o zaman anladık işi.
Hasılı hayaldi gerçek oldu. Aynen “Yeni Türkiye” sloganında olduğu gibi.
Bu “Yeni Türkiye” dedikleri şeyin en bariz özelliği işte bu sıfırlamalar olmuştur. Eskiye ait her şeyin sıfırlandığı bir “Yeni Türkiye”.
Hatırlayalım, bir “Eski Türkiye” vardı, içerisinde her türlü hukuksuzluğu, hak ihlallerini, faili meçhülleri, rüşveti, devlet malını zimmete geçirmeyi, adam kayırmayı, yandaşlığı, organize suç örgütlerini, askeri vesayeti, terörü, ekonomik krizleri, fakirliği, trafik canavarını v.s. barındıran bir ülke idi o “Eski Türkiye”.
Sonra, 28 Şubat süreci ile askerin müdahalesi, irtica yaygaraları, ekonomik krizler derken halk yeter artık dedi ve şu andaki kadroları işbaşına getirdi.
Zira bu kadrolar yukarıda saydığımız bütün kötülüklerden ülkeyi kurtarma vaadi ile ortaya çıkmışlardı. Mazlumların ve ezilen bütün sınıfların haklarını alacaklarını, rüşvet, yolsuzluk ve adam kayırmayı (yandaşlığı) tarihe gömeceklerini, bütün demokratik hakları şartsız olarak herkese ve her kesime sunacaklarını vaad etmişlerdi.
Daha sonraki seçimlerle kıyaslandığında en düşük oylarını aldıkları 2002 genel seçimlerinde baraj altında kalan partilerin sayısı da çok olunca, tek başlarına ve oldukça yüksek sayıda temsilci ile meclise girdiler.
En düşük oylarını almışlardı ama o günkü şartların zorlaması ile en geniş tabanlı kitleleri kucaklamışlardı.
Her seçimde oylarını artırdılar ancak ne garipdir ki her geçen yıl daha da radikalleştiler. Her geçen zaman daha da güçlü çıktılar sandıktan ve bu güç onları zehirlemeye başladı.
Belli ki sadece iktidarlarını muhafaza adına, daha öncekilerden aldıkları dersle, her kesime bir parça taviz, biraz hak, azıcık hoşgörü sundular. Bu arada tolumsal destekle ve –daha sonra kumpas diyecekleri davalarla- askeri vesayeti de kırdılar.
Derken 2010’lara kadar gelindi. Önce referendum, sonra da 2011 seçimlerinde elde ettikleri başarıdan sonra artık kendilerini sağlama aldıklarını düşündüler. Daha önceleri arka planda çevirdikleri oyunları gözler önünde yapmaya başladılar.
Kendilerine destek verenlerden güçlü olduklarına inandıkları bütün kesimleri kendilerine rakip gördüler. Bilinen bir ifade ile “yolda bulduklarını beraber yola çıktıklarına tercih ettiler”.
Cemaatleri dizayndan, toplumsal ayrılıkları kaşımaya kadar pek çok kirli oyunu aleni oynamaya başladılar. Bu arada dış politikada çevirdikleri kirli işler de az değildi.
Yolsuzluklarla mücadele sloganı ile gelip de, neredeyse tümü ile yolsuzluklara bulaşan bu kadro, “hedefi ve gayesi belli olmayan dar bir oligark klik” tarafından yönlendirilmeye başlandı.
Ne zaman ki “rüşvet ve yolsuzluk operasyonu” oldu, işte o zaman “ya herrü ya merrü” diyerek devletin adeta düzenini yerinden oynatacak icraatlarla kendilerini kurtarma çabasına giriştiler.
İktidarlarını sona erdirecek çapta kirli işlerin içine bulaşanlar, ölüm pahasına kendilerini savunmaya geçtiler ve bu uğurda ülkeyi ateşe atmaktan çekinmediler.
Hasılı yaklaşık 11 yılda elde edilen bütün kazanımları hızla sıfırlamaya başladılar. Kendileri adına hayırla yadedilebilecek ne varsa yıktılar.
Artık öyle bir noktaya gelindi ki, gayri bundan öte elde avuçta onlar hakkında hayırlı bir iş diyeceğimiz bir şey kalmadı. Yaptıkları her icraat artık şer hesabına geçer oldu.
Öyle anlaşılıyor ki millet adına hayırlı diyeceğimiz hiç bir icraatte ve kazanımda onların samimi bir gayretleri ve payları yokmuş. Bütün güçlerini kendi şahsi menfaatlerini temine hasretmişler.
Sadece -onlara aldanan- bir grup vatansever bürokratın gayretleri ile elde edilmiş pek çok kazanım. ( O samimi insanların hepsini görevden alıp, bazılarını memuriyetten men ettiler.)
Ülkeyi bugün getirdikleri nokta, aldıklarının çok gerisinde kaldı.
Keşke sadece herşeyi sıfırlasalardı…
Ülke öyle bir batağa doğru gidiyor ki, onların “Eski Türkiye” dedikleri şeyi mumla arar olduk ve öyle görünüyor ki; bugünler daha iyi günlerimiz ve henüz tam dibe vurmadık.
Burada tek tek saymaya gerek yok, biraz akıl sahibi herkes temel haklardan, demokrasiye, ekonomiden dış politikaya Türkiye’nin düşüp yuvarlandığı yerin farkında.
Hasılı paraları sıfırlayıp saklayamadıkları için ülkenin bütün kazanımlarını sıfırladılar hatta sıfırın altına indirdiler.
Şimdilerde bize ülkemiz adına çok dua etmek düşüyor, zira bu böyle devam ederse; yolun sonu umumi çapta büyük bir musibete çıkar. Allah milletimizi ve ülkemizi muhafaza buyursun.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment