Superbowl’u ekran başında izlerken
Bir yıl aradan sonra yeniden yazarken ilk konu olarak Las Vegas’ı seçmiştim. Niyetim bu hafta da oradan devam etmekti. Ancak geçtiğimiz Pazar günü ABD’de sokakların boşalmasına sebep olan bir spor olayı vardı ve ben de onu yazmadan geçemezdim.
Superbowl adı verilen Ulusal Futbol Ligi (NFL) finalinden bahsettiğimi konuya uzak olmayanlar anlamışlardır. Her sene olduğu gibi bu sene de milyonları ekran başına bağlayan Superbowl’un 49 uncusu oynandı. TV canlı yayın tarihinin her zaman en çok seyirci çeken programı olan bu maça ilgisiz kalmam beklenemezdi. Uzun süre sonra ilk defa TV karşısında yerimi aldım, kahvemi hazırladım, laptopu açtım, sonra da sizin için bu yazıyı kaleme aldım. O kadar abiliğimiz de olsun artık dedim.
Final maçı Arizona’nın en büyük şehri Phoenix’de idi. Arizona yaz-kış uygulaması yapmayan bir kaç eyaletten biri. Komşusu ve benim de bu yazıyı kaleme aldığım California ile yılın bir yarısında aynı saat dilimini uygularken diğer yarısında 1 saat önden gidiyor. New York saati ile akşam 6.30, Phoenix’e göre 4.30 ve Los Angeles’a göre öğleden sonra 3.30 da başlayan maç 3 saati aşkın sürdü.
14 bin arabalık parka sahip, 78 bin seyirci kapasiteli stadyumda oynanan maçın biletleri günler önceden satıldı. Otellerde yer kalmadığından evinin bir odasını geceliği 300 dolara kiralayanlar oldu. Açılıp kapanabilen stadyum çatısı maç esnasında açık tutuldu. Çünkü ABD’nin doğu yakası kar fırtınaları ile boğuşurken Arizona’da günlük güneşlik bir hava vardı. Phoenix şehrine yıllar evvel ilk gidişimde mevsim yazdı. Havaalanında kapıdan dışarı çıktığımda yüzüme çarpan sıcak hava çöle geldiğimi hatırlatmıştı. Kısa bir süre sonra da bu şehrin klimanın icadından sonra kurulduğuna dair kanaate kapılmıştım.
Bu sene maçın yayın haklarını NBC kanalı aldı. Maçtan saatler öncesinde başlayan yayınlara göz atanlar hem ABD’de eğlence-spor kültürünün nasıl olduğunu, ne kadar önem verildiğini hem de TV yayınlarının ne kadar güzel hazırlandığını anlayabilirler. Her iki takımın detaylı analizleri, yıl boyunca yaşanan olaylar, taraftar grupları, oyunculardan öne çıkanlarla ilgili yapılmış röportajlar ve daha bir çok olay son derece hareketli programlarla sunuldu.
Maçta en ufak ayrıntı ihmal edilmemişti. Takımların sahaya çıkışları her zaman olduğu gibi görkemli bir hale dönüştürülmüştü. Milli marşlarını söylemek üzere mikrofonun başına gelen ise Tomy Ödülü Sahibi (Müzikallerin Oscar’ı) İdina Mendez idi. Marşın kahramanlık cümleleri söylendiği anda hemen yakındaki Hava Kuvvetleri üssünden kalkan askeri jetler stadyumun üstünden geçti.
İster vefa diyelim, isterse basit bir anma… Ama büyük spor karşılaşmalarından Oscar gibi ödül törenlerine kadar her yerde ihmal etmedikleri bir uygulamayı burda da yaptılar; yıl içinde kaybettikleri futbol dünyasından önemli isimleri saygı duruşu ile andılar. Maçın başındaki para atışında da finali oynayacak olan iki takımın yani Seattle Seahawks ile New England Patriots’un emekli olmuş eski kaptanları yer aldı. Hakem bile özel anonsla duyuruldu. Her hareket, her kural adeta asırlardır yapılagelen gelenekler gibi son derece dikkatli ve titiz bir şekilde uygulanıyordu.
Stadyumda bunlar olurken TV ekranında son derece renkli bir yayın yapılıyordu. Her sene saniye başına maliyeti artan TV reklamlarının bu sene yayın ücreti 30 sn için 4 milyon doları buldu. Reklamların bir çoğunun ciddi prodüksiyon masrafı da düşünülürse o akşam sadece bir defa yayınlanacak reklam için firmaların nasıl bir bütçe ayırdıklarını anlayabilirsiniz. NBC araya kendi dizi reklamlarını da koysa tahminlere göre 360 milyon dolarlık bir reklam geliri elde etti.
Uzun süreli, son derece iyi şekilde senarize edilmiş, duygusal tarafı ağır basan bir kaç reklam öne çıktı. Baba-oğul ilişkisini ve aile bağlığını son derece güzel veren Nissan reklamı, engelli bir çocuğun ayağına taktığı protezlerden yola çıkarak hazırlanmış Microsoft reklamı ekran başındakileri o kısa sürede bile hislendiren görüntülerle dolu idi. JEEP’in yaşadığımız dünyanın bize bir hediye olduğunu vurgulayan mottosu ile oluşturduğu reklam filmi ise sosyal medyada epey konuşuldu. Filmdeki güzel manzaralardan daha çok ilgi çeken ise filmde başı kapalı bir bayanın da olması idi.
Devre arası show ise başlı başına bir kareografi gösterisi idi. Aslında o show da kimin ne söylediğinden daha çok inanılmaz sahne düzeni ilgimi çektiğini ifade edeyim. Nedense izlerken aklıma Türkçe Olimpiyatları final gösterileri geldi.
Maç nasıl mı oldu? Bu spordan hoşlananlar zaten takip ediyordur. Meraklısı olmayana da bu kadarcık bir yazıda anlatmam imkansız. Sadece son yılların en heyecanlı finali olduğunu ve kupayı da New England Patriots’un kaldırdığını ifade edip geçeyim. Anlayanlar anlamayanlara anlatsın.
1 Comment
Only registered users can comment.
Tebrik ederim. Guzel yazı tasvirlerde hoş; hem de bilgi verici olmuş. Uslup da çok iyi kolay gelsin.