Terörün dini, rengi, ırkı olmaz

Terörün, seni beni, rengi, dindarı dinsizi olmaz. Bu sebeple, terörle mücadelede bütün çifte standartların ötesinde; ortak, tavizsiz ve içten bir tutum ve mücadele tarzı sergilenmeli. İnsanlığın ortak sorunu olan terör belasına karşı mücadele verilirken de ‘masuniyet karinesi’ gibi hukukun en temel umdeleri esas alınmalı, yeni mağduriyetler meydana getirmekten de özenle kaçınılmalı.

Geçen hafta, Kanada gazeteleri yeni bir cihatçıyı takdim etti okurlarına: Calgarili Salman Eşrefi. IŞİD’in intihar bombacısı olarak, Ekim 2013’te kendini öldüren Eşrefi, Kanadalıların son zamanlarda üzerinde düşündükleri bir meseleyi, tekrar gündeme getirdi: Bu teröristler bizim topraklarımızda doğuyor, bizim okullarımızda eğitim görüyor, sonuçta nasıl oluyor da terorist olabiliyorlar! Biz nerede yanlış yapıyoruz?

Bu sorular sıkça zihinleri meşgul ediyor şu sıralar. Kanadalıların elbette, kendi sınırları içinde nasıl bir tehlike ile karşı karşıya kaldıklarını, kalabileceklerini ve kendi devletlerinin bu konuda nasıl tedbirler aldığını bilmek istemeleri en doğal hakları.

Eşrefi, ismi terörizmle anılan ilk ve son Kanadalı değil. Ülkenin muhtelif şehirlerinde doğmuş büyümüş, sonra da bir şekilde adı Kanada sınırları dışında, Irak’ta, Suriye’de ve Cezayir gibi çoğunluğu müslüman olan ülkelerde, terör olaylarına karışmış müslüman kimlikli isimler var. Son on yıl içinde bu isimlerle ilgili yapılan haberlerden, ortalama bir Kanadalının etkilenmediğini söylemek zor. Artık cihadist, Selefi, mücahit gibi kelimeler Kanadalıların da günlük dağarcığında. En insaflı olanının zihninden, iyi ama neden bu isimlerin çoğu Müslüman sorusunun geçtiğini tahmin etmek güç değil.

Kanada gibi farklı etnik kökenlere ve dini anlayışlara saygı duyan, insan hakları konusunda son derece titiz olan bir ülkede doğan, ya da aileleriyle birlikte küçük yaşlarda buraya gelen, ülkenin vatandaşı olan, devletin eğitim sisteminden geçen bu ‘sıradan gençlerin’ belli bir zaman sonra öldürücü terör olaylarına bulaşabilmesi gerçekten de üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir sorun.

Terörizm küresel ve ulus ötesi bir sorun. Aslında, Kanada’daki bu durum, İngiltere, Avustralya ve İskandinav ülkelerine kıyasla daha az. Bununla birlikte, ülkenin, teröristler için bir “hot spot” haline geldiği yönündeki iddilar, halk arasında yüksek sesle dillendiriliyor. Bunda şüphesiz ulusal ve yerel medyada çıkan yazı ve haberler, radyo programlarında kimi muhafazakar yorumcular tarafından yapılan yoğun propagandalar etkili oluyor.

Burada makul her Kanadalıyı tedirgin eden husus, böylesine talihsiz vakalar bağlamında, kişiler üzerinden belli dini grupların töhmet altına alınması.

Evet, şurası kesin ki, Müslümanlar bugün gerek Amerika’da gerekse Kanada’da 11 Eylül olaylarının bedelini ödemeye devam ediyor; ki bu durum da elbette gerek bireysel hayatlarında, gerek toplumsal hayatlarında kendilerini içinde yaşadıkları çevreye karşı daha sorumlu kılıyor.

Kanadalılar, cihadist olduğu ileri sürülen terör olaylarına karışan kişilerin Kanada pasaportuyla rahatça seyahat etmelerinden çok rahatsız. Bu bakımdan, göçmenlik ve vatandaşlık politikalarının değişmesi yönünde son 10 yılda hükümete karşı yoğun baskı var. Gazeteler, Kanada’da gittikçe artan radikalleşme akımlarının sözkonusu olduğu, bu hususun asla ihmal edilemeyecek kadar önemli olduğu üzerinde ısrarla duruyor. Muhafazakar hükümetin de bu konularda tedbirli uygulamaları sözkonusu.

Burada müslümanlara düşen vazifeler üzerinde uzun uzun durmak gerekir. Ama özellikle iki hususun altını tekrar çizerek yazıyı bitirmek istiyorum. Öncelikle, müslüman olduğunu söyleyen kimselerin barış, selamet ve hoşgörü dini olan İslamı bu minvalde yaşamaya özen göstermeleri; bulundukları mahallede, iş yerinde, okulda, alışveriş yerlerinde güven telkin eden, içinde yaşadığı toplumun hakim değerleriyle barış içinde yaşamayı içselleştirmiş olmaları… İkinci olarak da, iki kültür içinde uyumsuz bir tavır edinen çocuklarını, nesillerini, yeni dünyanın ve coğrafyanın değerleri müvacehesinde, sağlam kimlik ve kişilik içinde eğitmeleri ve yetiştirmeleri…

 

 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.