Hepimiz sorumluyuz!
IŞİD terörü sebebiyle diken üzerindeyiz. Anavatanın karıştığına üzüldüğümüz yetmiyor gibi bir de içinde yaşadığımız topluma kendimizi doğru anlatabilme endişesi var yüreğimizde. Her an şuradan buradan üzerimize kapkara bir leke sıçrayabilir. Bastığımız yere dikkat etmemiz lazım! Bu gerçek her geçen gün ağırlaşarak çöküyor omuzlarımıza…
Geçen Cuma günü tüm öğleden sonra çocuklarla okul arkadaşlarına Kurban bayramımızı anlatabilmek için hediye çantacıkları hazırladık. Evimizi kuzucuklar, inekcikler ile süsledik. Yıllardır yapıyoruz bunu. Gittikleri devlet okulu Müslüman bayramlarını tanımadığından çocukların kendi bayramlarının sevincini, okul arkadaşları ile paylaşabilmeleri için bulduğumuz bir yol bu.
İşte aynı günün akşamı, önümde rengarenk hediye çantacıkları, bir yanımda yumuşacık inek şekilli yastık diğer yanımda bir kuzucuk oturmuş bayramda gelecek misafirler için son hazırlıkları tamamlarken HBO’ da ‘Gone Girl’ filminin yıldızı Ben Affleck’in Real Time sunucusu ve Bill Maher ile giriştiği İslam hakkındaki hararetli tartışmaya tanık olmak bayram sevincini kursağıma tıktı!
Maher ve program konuğu yazar Sam Harris, İslam hakkında birbirinden kırıcı ve sert yorumlarını sıralamaya hiç çekinmediler. Bu iki komik adam, “Müslümanlar Islamophobia’yı bahane edip hiç bir eleştiriyi kabullenmiyor. Bu yüzden de liberaler onları eleştiremez oldu.” diyorlardı. Harris “İslam’ı kötü fikirlerin anası” olarak tanımladığında zaten şok olmuştum ancak “İslam mafya gibi çalışan tek din. Yanlış bir şey söylersen, çizersen ya da yazarsan seni öldürüverir.” deyice kan beynime sıçradı.
Gerçi, heyecanla söze karışan Affleck’in bu suçlamaları ‘iğrenç ve ırkçı’ olarak tanımlaması ve Maher ile Harris’in küçük bir cihadist azınlığı ele alıp da dünyadaki 1.6 milyar Müslümanı zan altında bırakmasının yanlış olduğunu hararetle dile getirmesi azıcık içime su serper gibi oldu ama yine de mevcut İslam algısı ve bu gibi konuşmaların hala var olduğuna tanık olmak… Nasıl içim sıkıldı anlatamam…
O gün bugündür konu gündemde. Sanki IŞİD yetmiyormuş gibi bir de her gün bir yerlerde bu konuyla ilgili yeni bir makale gözüme çarpıyor. Belli ki, herkesin bu konuda söyleyeceği bir şeyler var. Programdan sonra değişik kanallarda Maher’e cevap veren İslam’ın gerçekten ne olduğunu açıklamaya çalışan bir dolu akademisyen oldu. Başı çekenlerden biri şüphesiz CNN’de Maher’in iddialarını cevaplayan Reza Aslan’dı. Reza istatistiksel gerçeklerle programda İslam’a atfedilen bir çok problemli iddiayı cevapladı ve tüm Müslümanları aynı küfeye koymanın yanlış olacağı gerçeğinin altına kalın bir çizgi attı.
Fakat bu tartışmaların kargaşası sürerken Michiganlı bir annenin 10’uncu sınıf öğrencisi olan kızına sosyal bilgiler dersinde dünyada en yaygın dinden biri olarak İslam öğretildiği için kopardığı yaygara Pandora’nın kutusunu tekrar aralayıverdi.
Jennette Hall adlı anne Facebook sayfasında kızına verilen ödevi utanmazca şöyle şikayet ediyordu, “Bu ödev beni Müslüman, Hırıstiyan ve Musevilerin aynı tanrıya inandıklarını öne sürdiüğü için çok üzdü.”
Aslında ödev Hırıstiyanlık, Musevilik, Hinduizm, Budizm ve İslam’ı kapsıyordu. Hall ve destekçileri bu dinlerin öğrenilmesine tepki vermiyordu. Tepkileri İslamofobik’ti. Hall Facebook sayfasında, “Çocuklarına İbrahim, İshak ve Yakup’un tek bir Yaratıcı’sı olduğunu öğreten bir anne olarak kızımın Allah’ı tanıtması midemi bulandırdı” diyerek tezini savunurken İşin daha da acı tarafı bu sözleriyle güçlü bir alkış toplamasıydı. Sosyal medyada ve haber sitelerinde konu hakkında yazılıp çizilen yorumlar yürek burkuyor. Yazılanları okurken dehşete kapılmamak imkansız… Yahu şu Amerikalılar İslam hakkında ne az şey biliyor!
Sonra… Sanki bir çok Müslüman organizasyon ve Müslüman din adamı IŞİD terörünü kınamamış gibi ya da Islam’ın güler yüzünü anlatmaya çalışmıyormuş gibi Müslümanlara soruyorlar: “Niçin gerçek İslamı anlatmıyorsunuz? Niçin terörizmi lanetlemiyorsunuz?..
Lanetliyoruz ama kim dinliyor?
Evet, bizi toptan IŞİD teröründen, Boko Haram veya El Kaide’den sorumlu tutmaya çalışan koroya karşı konuşmamız şart. Ama sormadan edemeyeceğim: “Bu olanların sorumlusu sadece Müslümanlar değil hepimiziz.” diyebiliyor mu Amerikalılar ve zat-ı muhterem Batı?
Tabi ki, IŞİD ve İslam’ın kötü temsiline karşı konuşmalıyız. Tabi ki, ‘tüm kötülüklere analık yapan zihniyet’in İslamla alakası olmadığını açıklamalıyız. Tabi ki en önemli önceliğimiz İslamın güzel temsili olmalı. Ama peki Amerika’nın, Irak ve Afganistan’da yaptığı hava saldırılarını da aynı kalp sızısı ile konuşacak mıyız? Kurban edilen 200 bin Suriyeli’yi de konuşmalarımıza ekleyebilecek miyiz mesela? Geçen ramazanda Gazze’de katledilen 500 masum yavruyu anacak mıyız? Myanmar’da soykırıma uğrayan Müslümanlardan bahsedebilecek miyiz ya da Çin’de şiddete maruz kalan Uygurları? Yoksa bu mevzular sadece Müslümanları mı ilgilendiriyor?
Olanlardan yalnızca bir grubu sorumlu gösterip kenara çekilmekle çözüm bulunamayacağını artık anlamış olmamız gerekmez mi? Ahlak nerede? Birbirimizi tanımak, bilmek, ön yargılarımızı kırmak için ne bekliyoruz? İnsanlığı yok eden bu sistemi ortadan kaldırıp atmanın zamanı geldi de geçmiyor mu?
Anlayalım artık insanlığın yüzü ancak birbirimizin derdiyle dertlenmeyi öğrendiğimizde gülecek!
1 Comment
Only registered users can comment.
Arzu Hanım makaleniz çok güzel olmuş. Kaleminize ve yüreğinize sağlık. İyiki varsınız ve hep var olun.
Selamatle