Hangi ‘Yeni Türkiye?’
Yeni yılın ilk ayını uğurlamaya hazırlanıyoruz. 2015’i daha hazırlıklı ve daha donanımlı yaşamak için -eğer henüz yapmadıysak- bu günler, geride kalan yılı acısıyla tatlısıyla, hatasıyla doğrusuyla şöyle bir gözden geçirmek için en iyi zaman dilimi. “Ne yaptım? Ne yapamadım? Ne yapmak istedim de olmadı?” ya da “Yapmak istediklerimin ne kadarını başarabildim?” diye sorabilmeliyiz ki, yıl boyunca yeni projelere başlarken ya da yeni sözler verirken devam eden sorumluluklarımızı da unutmayalım.
“Değişimi, yeni bir düzen kurma ihtiyacının bilinci değil; hayatımızdaki gerçeklerle yaşamanın imkansızlığı getirir.” diyor ünlü yazar Leo Tolstoy. Yani hedef koyarken yapmayı arzu ettiğimiz şeyin ne denli gerekli olduğuna tüm kalbimizle inanmalıyız yoksa hayallerimizi gerçekleştirecek gücü kendimizde bulamayız.
Bunu sadece bireyler değil ülkeler de yapabilmeli
Okyanusun diğer kıyısından bakışla Türkiye’nin böyle bir değişim sürecinin başında olduğu görülüyor. Zira, bitip tükenmek bilmeyen tartışmalar bölünmeyi derinleştiriyor ve kutuplaşma toplum hayatını zorlaştıyor. Bu da dış ilişkiler açısından Türkiye’nin güvenilirliliğini ve saygınlınlığını zedeliyor.
Akıllara zarar bir yılın ardından Türkiye çatışmalar arasında kalmaya devam ederse 2015’in farklı geçeceğini söylemek gerçekçi olmaz. Geçen yıl, yaralı bir demokrasi ve çözümsüz kalmış bir yolsuzluk skandalı ile ardında skandala yönelik bir dolu cevaplanmamış soru bırakarak son buldu. Ama gelin görün ki, yeni yılın ilk bir ay bitti bitecekken bu soruları gündeme getirerek onlara cevap aramak bile artık bir suç. Her ne kadar Erdoğan Türkiye’deki gazetecilerin dünyanın bir çok yerindeki gazetecilerden özgür olduğunu iddia etse de, Freedom House’un geçen yılki raporunda, Türkiye basın özgürlüğü konusunda Tanzanya, Bangeledeş, Mongolya ve Uganda gibi ülkelerin ardında yer aldı. Yine de bu yıl aynı tutumu sürdürecek mi?
Öte yandan, Türkiye’nin AB ve Batı dünyası ile süre gelen anlaşmazlıkları gitgide çığrından çıkıyor. Eğer, Türkiye artık partizan eğilimlerden arınmış, yapıcı bir demokrasiyi öne çıkaran yeni bir uslup edinmezse, Batı dünyasının olumlu bir tona ulaşmasını beklemek yanlış olur.
Bununla birlikte, Türkiye’nin NATO’yu bırakmaya niyeti yoksa terör örgütü İŞİD ile başa çıkmak için farklı bir strateji yakalaması lazım. Bugüne kadar olanlara bakılırsa Türkiye sadece bölgesel gerçeklere göre hareket etti ancak bu tutumu uluslararası kamuoyu açısından hayli yanlış bulunuyor ve artık sürdürülemez bir noktaya geldi.
Bunların yanı sıra, yeni yılda Türkiye devletinin farklı dinlere ve azınlıklara eşit yaklaşması gereğini uygulamalarla ortaya koyması lazım. Artık Alevi probleminin sağduyulu bir şekilde çözülmesi gerekiyor. Bu yıl, Diyanet İşleri Bakanlığı’nın söz verdiği üzere Aleviler için özel bir bütçe hazırlaması ve cemevlerinin ibadethane olarak tanınması konularının nasıl gerçekleşeceğini ve bu yeniliklerin toplumdaki yansımalarını göreceğiz.
Öte yandan, Recep Tayyip Erdoğan son bir yıldır ülkede meydana gelen kaostan sürekli “paralel terörist örgütü” ve “dış mihrakları” sorumlu tutuyor. Yani, “Yeni Türkiye” fikrini savunmasına rağmen, eski moda komplo teorilerinden vazgeçemiyor. Kendisiyle farklı görüşte olan herkesi -ama herkesi- derin güçler ya da dış mihrakların kandırdığı provakatörler olarak tanımlıyor.
Tüm bu tuhaflıklar olup biterken Erdoğan, Haziran ayında yapılacak olan seçimlerin ardından yeni bir anayasa sunma hazırlığı içinde. Bu koşullar altında meclisten ne kadar destek alabileceğini kestirmek zor. Her ne kadar görmezden gelinmeye çalışılsa da büyük bir çoğunluk yolsuzluk soruşturmaları sürecinde ortaya çıkan bir dolu sorunun cevaplanmasını istiyor.
Tabi, bu olup bitenler Türkiye’nin uluslara arası kamuoyunda prestijini düşürüyor. Yeni Türkiye’de neler olup bittiğini anlamak için eski moda politik vizyonlara ya da eski komplo teorilerine veda etmek şart. Türkiye’nin son resmi gösteriyor ki, değişimle gelen problemleri çözebilmek için insanların binlerce yıl boyunca kendilerine neyin şekil verdiğinin farkında olması gerek.
Türkiye 10 yılda çok değişti
Türkiye 10 yıl önceki Türkiye değil. Değişti. Artık Türk insanı şeffaf ve açık demokrasi istiyor. Mentalitemizi değiştirme zamanı geldi de geçiyor. Sağlam ve olgun bir demokrasi istiyorsak hakkını vermeliyiz. Halen Yeni Türkiye’yi göremedik ama Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti’nin ve Erdoğan’ın eski problemlere yeni yöntemlerle yaklaşabilmesi için hala şans var.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment