Günlerden Turuncu
Bugünlerde en çok sevdiğim renk turuncu. Birleşmiş Milletler Barış Örgütü’nün çevreyi turunculaştırma kapsamında yapılan etkinlikleri gerçekten umut ve heyecan verici. Bilmeyenler için açıklamak gerekirse 25 Kasım Uluslararası Kadına Karşı Şiddetle Mücedele Günü’ydü. 10 Aralık ise İnsan Hakları Günü. Birleşmiş Milletler yeni bir kampanya ile şiddetin her türlüsüne karşı farkındalık uyandırmak için bu iki tarih arasındaki 16 gün boyunca “Yaşadığınız çevreyi turunculaştırın kampanyası” düzenledi. Dünya kadınları, bu 16 günlük etkinlikler zinciriyle cinsiyet ayrımcılığından kaynaklanan her türlü şiddete karşı “hayır” demek için biraraya geliyor.
Günlerdir kadına karşı şiddeti durdurmak için yapılan birbirinden etkileyici etkinlik haberlerini okurken içten içe umut kıpırtıları yaşayıp keyiflenmeye meyil etsem de, bir yanım kadına karşı şiddeti konu alan bir dolu yürek burkan haberle karşılaştıkça için için yanmaya devam ediyor. Mesela, ABD basının en güncel haberlerinin başında haftalardır Cosby Ailesi’nin sevilen babası Bill Cosby’nin (77) dava haberleri var. Cosby, yarım düzine kadın tarafından kendilerine uyuşturucu verip tecavüz ettiği gerekçesiyle suçlanıyor. Öte yandan, NFL’in başarılı oyuncusu Ray Rice, şimdiki eşi Janet Rice’ı nişanlıyken acımasızca dövdüğü görüntülerin ortaya çıkmasıyla bir süredir dillerde. Benim için son günlerin en yaralayıcı haberi ise Almanya’daki göçmen bir Türk ailesinin kızı olan Tuğçe Albayrak’ın, saldırıya uğrayan iki genç kızı korumasının bedeli olarak hayatını trajik bir şekilde kaybettiğine dair haberler!
Bunlar, kadına karşı bitmez tükenmez şiddeti konu alan geçen haftanın haberlerinden sadece bir kaç başlık. BM istatistiklerine göre, her üç kadından biri şiddet kurbanı. Her gün kadınlar ve kız çocukları, babalarından, eşlerinden, abilerinden ya da bir yakınlarından şiddet görüyor ve hiç bir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyor. Şiddet, adeta kadının hayatının bir parçası. Kadınlar evde, okulda, iş yerinde, sokakta her yerde dayak yiyor ya da cinsel tacize uğruyor.
Kadına karşı şiddetle savaşta bazı kadınlar, kadın hakları ve cinsel ayrımcılık için farkındalık uyandırma mücadelesi veriyor. Dünya liderleri de bu barış sürecinden sorumlu hiç şüphesiz. Zira, toplumun bir bölümü eziliyorsa orada adalet olduğundan bahsetmek mümkün değil. Liderlere de bu konuda önemli bir rol düşüyor. Farklı sorumlulukları var. Bunların başında nerde ne söyleyeceklerini iyi bilmek geliyor. Güzel bir örnek teşkil etmek ve rol model olmak zorundalar. Bu bağlamda geçen hafta TC Cumhurbaşkanı sıfatıyla Recep Tayyip Erdoğan’ın Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nde yaptığı konuşma çok yanlış ve gereksizdi.
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz
Erdoğan ağzını açmadan önce Türkiye’de kadının içinde bulunduğu fotoğrafa uzaktan geniş açıyla iyi bakmalıydı çünkü durum içler acısı. İstatistikler yüksek düzeyde cinsiyet ayrımını ortaya koyuyor. Dünya Ekonomik Forumu 2013 raporuna göre, Türkiye’de kadının ekonomiye katılımı 135 ülke içinde 124’ncü sırada yer alıyor; eğitimde fırsat eşitliği konusundaysa 108’nci sırada. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün Kuruluşu verilerine göre, Türkiye’de okuma yazma bilmeyen 4 milyon kadın var.
Haber sitesi Bianet’e göre sadece 2014’ün ilk 11 ayında erkekler 253 kadın öldürdü, 98 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etti, 523 kadına şiddet uyguladı, 104 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulundu.
Uluslar Arası Stratejik Araştırma Kurumu verilerine göre Türkiye’de çocuk gelin sayısı ülke genelindeki evliliklerin yüzde on dördünü oluşturuyor.
Kadının durumu böyleyken ülkenin cumhurbaşkanı konuşmasına “kadın erkek eşit değil” diyerek başlarsa bu kadına karşı cinsel, fiziksel, duygusal tacize çanak tutar, sadece besler; önünü kesmez. Erdoğan’ın konuşmasından akılda kalan tek şey bu cümlesi ve feministlerin anneliği anlamadığı iddiası oldu.
Erdoğan’ın konuşmasının savunulabilecek bir yanı yok. Yeri, zamanı, uslubu kesinlikle konuya hassas yaklaşmadığının açık bir göstergesi. Erdoğan feministler konusunda da çok büyük bir yanılgıda. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de eğitimli, bilinçli kadın, kadınlığıyla barışalı kadınlığının önemini keşfedeli yıllar oldu! Bugünün kadını, erkeklerin dünyasına girebilmeyi değil, erkeklerin ablukasında olan dünyayı kendi ölçülerine göre değiştirerek varolmanın savaşını veriyor. Tıpkı Nil Karaibrahimgil’in şarkısında söylediği gibi “Çocuk da yaparım kariyer de” diyen kadının, nasihate değil, cesaretlendirilmeye ihtiyacı var.
Erdoğan ille de birilerine nasihat edecekse bu nasihati erkelere etsin
“Mutlu çocuklar yetiştirmek istiyorsanız, çocuklarınızın annelerini çok sevin” desin mesela! Ya da Kasımpaşa raconuyla şöyle bir klark çekip “Delikanlı adamın eli kadına kalkmaz” desin. Veya ille de İslami bir referans verecekse “Allah’ın nazarında, kadın ve erkek eşittir. Sizin en hayırlınız takvaca en ileri olanınızdır.” desin ama lütfen kadınlara ilk görevinin ne olduğunu dikte etmeye kalkmasın!
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment