Eğitim … Eğitim … Eğitim …
“Eğitim, dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silahtır.”
Nelson Mandela
Medeniyetler arası bilgi paylaşımı için gerekli bir araç olan eğitim, bize bildiğimiz ve bilmediğimiz şeyleri ayırt etme yeteneği kazandırırken aynı zamanda farklı nesiller ve farklı kültürler arasında köprüler inşa etmek için gereken en önemli etken.
Ancak, günümüzde, eğitim eksikliği çoğu ülkelerde yükselen bir problem halini aldı. En gelişmiş ülkelerden biri olan ABD’de bile günün en temel problemleri arasında eğitim başı çekiyor. ABD, lisede okulu bırakan öğrencilerin yükselen artışıyla adeta dünyanın en iyi yarı eğitimli ülkesi haline geliyor.
Belki kulağınıza çılgınca gelebilir ama ABD’de dördüncü sınıf öğrencilerinin yüzde 33’ünün temel düzeyde okuyamadığını biliyor muydunuz? Ya da her gün 7,000 lise öğrencisinin okulu bıraktığına inanabilir misiniz?
Hatta, College Board adlı kurumun son açıkladığı rapora göre, bu sayı cok daha yüksek görünüyor: ABD’de her gün saat başı 857 lise öğrencisi okulu bırakıyor. Haziran ayında, Washington’da başkan adaylarının yapılacaklar listesinin başına eğitimi koymaları için büyük bir çaba harcandı. Herkesin ve en çok da başkan adaylarının eğitim sorununun ne kadar büyük olduğunu kavraması için problemi görselleştirmek adına okulu terk eden her öğrenciyi temsilen 857 okul sırası Washington Anıtı’nın önüne sıralandı.
Ancak, ABD Başkanı Barack Obama ve rakibi Mitt Romney’nin konuşmalarına bakıldığında, her iki adayın da, genellikle eğitimden sadece ABD ekonomisini düzeltme veya üniversiteyi daha uygun fiyatlı yapma bağlamında bahsettiği görülüyor. Ancak, eğitimin geleceği için sağlambir plan kulağımıza çalınmıyor.
ABD’deki istatistiklere baktığımızda Victor Hugo’nun eğitimin toplumdaki rolünü vurgulamak için söylediği “Kim, bir okul kapısını açarsa bir hapishane kapatır,” sözünün ne kadar yerinde olduğunu anlıyoruz: ABD’de, lise terkler suçların yüzde 75’ini taahhüt ediyor.
Northeastern Üniversitesi’nin araştırmalarına bakıldığında, liseyi terk eden her 10 genç erkekten biri hapise girerken lise mezunu 35 genç erkekten birinin hapiste olduğu gözleniyor. Araştırmalar, okulu bırakma ile cezaevindeki nüfusun artışı arasında doğrudan bir ilişki olduğunu gözler önüne seriyor ve bu Amerika’nın ekonomisini de kötü etkiliyor. Yani, ABD’de eğitim probleminin ciddi bir şekilde ele alınmasının zamanı geldi de geçiyor.
Mars’a Curiosity’yi gönderen veya diğer ülkelere demokrasi getirmek adına savaş yapacak bütçeyi bulabilen ABD, okuldaki öğrencileri tutabilmek için yeterli bütçeyi nasıl bulamıyor anlamak zor, değil mi?
Öte yandan, terk oranlarına bakıldığında yüksek gelirli ailelerden gelen öğrencilere göre düşük gelirli ailelerden gelen öğrencilerin altı kat daha fazla okulu bıraktıkları gözleniyor. Ayrıca, yoksulluğun yüksek olduğu bölgelerde 12 veya biraz daha büyük yaştaki çocukların küçük kardeşlerine bakmak ya da aile işlerinde çalıştırılmak için okuldan alı kondukları ve aynı zamanda, bu gençlerin çeteler, suç faaliyetleri ve uyuşturucu gibi konulada daha korumasız olduğu görülüyor.
Son yıllarda yapılan kimi filmler ABD’nin eğitim krizi için tek çözüm olarak “Charter” denen yarı özel okulları gösteriyor Eylül ayı sonunda piyasaya çıkan Viola Davis ve Maggie Gyllenhaal’ın oynadığı “Won’t Back Down” adlı sinema filmi çözüm olarak “charter” okullarının sayısını artırmayı salık veriyor ve bunun için velileri “ana tetikleyici” yasaları kullanmaya teşvik ediyor. 2010’da gösterime giren belgesel “Superman” I beklemek” de çözüm olarak bu okulları göstermişti.
“Bu okulların gerçekten gereği nedir?” diye sorduğumda New Jersey’de en iyi “charter” okulların birinde okul yöneticisi olarak görev yapan Nihat Güvercin, bu okulların kamu eğitimi için kesinlikle gerekli olduğunu söyledi ve “Bu tip okullar, rekabeti teşvik etmek, yenilikçi fikirler sunmak için lazım. Gelecekteki okulların yeniden yapılanmasına da yardımcı olacakları kesin. Ayrıca teknoloji entegrasyonu için öncülük de ettiklerinden, günümüzde çok popülar hale geldiler. Bu okulların hedefi tüm öğrenciler için yüksek standartlar belirlemek ve düşük performans gösteren öğrenciler için de kapsamlı destek sağlamak.”diyor
Obama ve Romney’e hatırlatmak isterim ki, iki hafta önce 2012 lise mezunları, SAT sınavının “okuma” bölümünde, son kırk yılın en düşük skorunu göğüsledi. Ayrıca, en son yapılan Rasmussen anketine göre, seçmenlerin yüzde 61’i eğitimin kendileri için önemli olduğunu vurguluyor. Başkan adaylarına sormak istiyorum, “eğitimi duzeltmek için çözüm önerileri ne? Daha fazla charter okulu açılmasına destek mi olacaklar yoksa devlet okullarını iyileştirmek için herhangi bir planları var mı?
Eğitimin ABD’de ve dünyadaki her ülkede iç politikanın odak noktası olduğunu hayal edin. Bu, bugünü ve dünyanın geleceğini nasıl etkilerdi? Işsizlik, küresel rekabet ve toplum hayatı için nasıl sonuçlar verirdi? Zaten, okuma yazma bilmeyenlerin, eğitimden yoksunların ve ceza evlerindeki sayının yükseldiği bir dünyada ekonomiyi ve işgücünü güçlü tutabilmek nasıl mümkün olur ki?
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment