Artık, Turco-Tweetish konuşmak zorlaşıyor

Artık, Turco-Tweetish konuşmak zorlaşıyor

Geçen yıl Duke Üniversitesi’nin mezuniyet töreninde konuşan Washington Post yazarı Fareed Zakaria, “Artık cep telefonları Apollo uzay kapsülünden çok daha fazla işlem yapma gücüne sahip. Uzay kapsülü çok zor işler yapabiliyordu ama bir Tweet bile atamıyordu. Dolayısıyla, bu anlamda sahip olduğumuz imkanları bir düşünün. Üstelik henüz sadece işin başındayız.” diyordu.

Zakaria’ya tüm kalbimle katılıyorum. Twitter sağlam bir haber kaynağı ve farklı konularda görüş alışverişinde bulunabilmek için geniş bir platform. Twitter’ın ifade özgürlüğünü temsil eden küçük mavi kuşuna da bayılıyorum. Ancak, kimileri cıvıl cıvıl şakıyan bu şirin kuşu kafese tıkmaya çalışıyor.

E-marketer  firmasının araştırmasına göre, Türkiye Tweeter’ın en önemli katılımcılarından. Son verilere göre, Türkiye’de internet kullanan 36.4 milyon kişiden 11.3’ü Twitter kullanıyor. Yani  internet kulananların yüzde 31.1’ i Tweeter’da.  İnanıyorum ki, geçen kasım ayından beri bu istatistiklerde gözle görülür bir yükselme olmuştur!

Zaten, Twitter’ın ifade ve konuşma özgürlüğü açısından önemini geçen baharda, medyanın genel olarak kör sağır ve dilsiz olduğu o dönemde, Gezi süreci ile toplum olarak kavramıştık.  Başbakan Erdoğan ve AK Parti’ye karşı çıkan bu sivil toplum hareketiyle, Türk insanı sözünü 140 karaktere sığdırmak için icat ettiği kısaltmalarla, etiketlerle, fotoğraf, video ve mesajlarla adeta yeni bir dil icat etti: Turco-Tweetish!…  Ve şakır şakır konuşmaya başladı…

Tabi bu durum Başbakan’ın da dikkatini çekti ve yaptığı celalli konuşmaların birinde Twitter’ı milletin başına gelmiş bir “bela” olarak tanımladı. Derken, kasım ayında hükümetin dershaneleri kapatmaya yönelik girişimini eleştirmek için Tweeter’da inanılmaz bir kampanya başlatıldı ve kampanya 17 Aralık sonrası ortaya çıkan yolsuzluk iddialari ile yükseldi. 150 ülkede aktif olan Hizmet hareketi gönüllüleri her gün yeni etiketlerle gündeme yeni konuları taşıyarak uluslararası benzeri görülmemiş bir kampanyanın mimarı oldular ve Twitter’da o gün bugündür ivme kaybetmeyen güçlü bir patlama yaşanıyor.

Patlamanın etkisiyle dünya sarsılırken geçen cuma paylaştığı Tweet dolayısıyla sınır dışı edilen Today’s Zaman Gazetesi’nin Azeri yazarı Mahir Zeylenov’un hikayesi tüm dünyada şaşkınlığa sebep oluyor. Today’s Zaman Gazetesi’nin  açıklamasına göre, Zeylenov Türkiye’ye girişi engelenen yabancılar listesinde de yer alıyor. Tüm bu olaylar zinciri Erdoğan’ın, yolsuzluk iddialarına yönelik makalesi sebebiyle Zeyanov’a bir ay önce açtığı dava ile başlıyor.

Zeylanov, teknik olarak Türkiye’de sınır dışı edilen ilk yabancı gazeteci ama son olmayabilir. Zeylanov’un sınırdışı edilişinden sonra Taraf yazarı Hayko Bağdat, “Bu hükükümet Zeylanov’u sınırdışı ediyorsa Türkiye’deki bütün yabancı gazetecilere gözdağı vermek istiyor. Bravo. Doğru yoldayız” diye Tweet atarak bu konuya dikkat çekti.

Öte yandan, Zeylanov’un sınırdışı edilmesinin başkanını hükümetin atadığı TİB’e içeriğe erişimin engellenmesi hakkını veren 5651 nolu yasanın meclisten geçmesinin hemen ardından gelince tüm dünyada büyük tepkiyle karşılandı. Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Washington merkezli Özgürlük Evi (Freedom House) Uluslar Arası Af Örgütü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yeni internet yasasını veto etmesi çağrısında buluyorlar.

Bunca yaşananlara rağman kimileri hala bu yeni yasayı nasıl savunabiliyorlar anlamıyorum! Sonuçta yasa, ifade özgürlüğünün uluslar arası standartlarına uymuyor. İnternet, özgür medyanın bir gereğiyken yetkililerin interneti bir tehdit olarak gösterip susturmaya çalışması, üstelik tüm bu olanların yolsuzluk söylentilerinin ardından gelişmesi şüphesiz rastlantı değil. Hükümet şunu anlamalı ki, küçük mavi kuşu kısa bir süre kafese tıkabilirler ancak insanlık tarihi bize düşüncenin, inancın ve keşfetme arzusunun hapsolunamayacağını defalarca gösterdi. Yine gösterecek. Gerçeği ne kadar zincirleyebilirsin ki? Bu ancak eğitim, doğru ve yanlışı birbirinden ayırabilme yetisi ve iyi kötü ayırmadan bigiyi ulaşılabilir kılmakla mümkün. Hükümetlere düşense bilgi ile halkın arasını açmak değil bilakis bilgiyi halka ulaşılabilir hale getirmek.

Financial Times’ a konuşan, Twitter’ın CEO’su, Dick Costolo’nun,”Mahlasa izin vermemizin sebebi, özgürce konuşmayı mümkün kılmaktı çünkü dünyanın bir çok yerinde hala özgürce konuşabilmek için kimliği saklamak tek çıkar yol.”dediğini anımsıyorum. Yoksa artık Turco-Tweetish konuşabilmek için uyduruk bir fotoğrafa ve rumuza mı ihtiyacımız var? Eğer öyleyse hemen kendinize bir rumuz düşünmeye başlayın!

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.