Tek takdir edilen bağımlılık: İşkolizm
İşkoliklik, bir diğer ifadeyle meslek âşıklığı; kişinin hayatındaki birçok faktörü göz ardı ederek yaşamını sadece işine sarf etmesi demektir. Aslında bir tür dengesizlik ve bağımlılık olarak görülebilecek olan işkoliklikle, alkolik olmanın arasındaki fark ancak ince bir çizgiden ibarettir. Alkolik olmak, insanlar tarafından ahlaksızlık olarak değerlendirilip, alkoliklere insanlar tiksinme ve acıma karışımı bir nazarla baksa da işkoliklik hak etmediği halde bir meziyet olarak kabul edilmekte ve işkolikler çevrelerinden takdir görebilmektedirler. İşkoliklere üzerine leke sürülmeyen tek bağımlılar da diyebiliriz. Gelişmiş ülkelerde çoğunlukla erkeklerde kendisini hissettirmeye başlayan işkolizmin farklı bir versiyonunu ülkemizin özellikle sahil kesimlerinde mevsimsel yoğunluklar karşısında evini, eşini ve çocuğunu ihmal eden insanların dünyasında görebiliriz.
Modern yaşam işkolikliği tetikledi
Modern hayat çağımızda şehirleşme oranını artırmış, tüketimi çoğaltmış, çekirdek aileleri yaygınlaştırmış, kadın çalışan oranını yükseltmiş, kısacası toplumda oluşturduğu bu yapısal ve zihinsel değişimle iş hayatını diğer bütün meselelerin önünde tutar hale getirmiştir. Tamamen faydacı bir zihniyetle, sonrası hesap edilmeden atılan bu adımlar sonuç alınırken hiç de beklenildiği gibi netice vermemiştir. Bu değişimin faturası milletler tarafından, insanının yepyeni problemlerle baş başa kalmasıyla ve baş başa kaldığı bu problemler altında ezilir olmasıyla ödenir olmuştur. İş hayatı, para kazanma ve harcama artık tartışmasız olarak günümüz insanının gündeminde birinci sıraya oturmuş ve her geçen gün ikinci sıradaki rakibiyle arasını daha çok açar hale gelmiştir.
Toplumlar, modern hayatın bu sağanak saldırısı karşısında hazırlıksız yakalanmışlardır. Üstüne üstlük onun işini kolaylaştırma adına insanları günümüzde nitelendirme aracı olarak meslekleri ve kazançları ölçü alır olmuşlardır. Böylece bu çarpık anlayış küresel boyutta insanlar arasında hızla yayılmaya başlamış, iyi ve güzel sadece para ile ölçülür olmuştur. Para kazanan ve kazandıran insanlar saygıya layık görülmüş, işyerinde haftalık mesaisini 40 saatin üzerine çıkaranlara, yıllık iznini eksik kullananlara terfi imkânları sunulmuştur. İnsanların gönlünde maddenin bu kadar çok yer bulması işkolizmin dallanıp budaklanabileceği vasatlar oluşturmuştur. Her şeyi paradan ibaret gören kapitalizmin küresel bazda insanları esir etmesinin tek neticesi işkolik bireylerin doğması değildir. Evrensel ahlaki değerlerin zayıflaması ve ailenin kan kaybetmesi de bu dönemin önemli sıkıntılarındandır.
Çalışıyorum, o halde varım
İşe gereğinden fazla yoğunlaşmanın sebebi ilk etapta saygı görmek düşüncesiyle para, statü veya takdir kazanmak olsa da zaman içerisinde dengesizce çok çalışmak kişilerde bağımlılık halini almaktadır. Artık bu insanlar için çalışmak bir tutkuyu yaşamak gibi görülmektedir. İşkolik birey çalıştığı zaman kendisini huzurlu ve mutlu hisseder. Çalışıyorum, o halde varım kanaatine sahip olurlar. Büronun dışı onun için bir azap yurdu gibidir. Çalıştığı masadan ayrılmak kendisine onu hayata bağlayan ana damarlardan birini koparmak gibi gelir. Ofis dışında da bu huzurdan mahrum olmamak düşüncesiyle eve dosyalarla gelir. Evine götürdüğü iş, suyun dışına çıkınca nefes almakta zorlanan balık gibi kendisine büro dışında teneffüs imkânı vermektedir. Bir nevi evdeyken de çalışarak ruhuna suni teneffüs yapmaktadır. Neticede ister istemez işkolikler için evleri birer mini ofis halini almaktadır. Zaten teknolojinin gelişmesiyle, internet ve cep telefonunun yaygınlaşmasıyla evler insanlar için bir çeşit çalışma ortamına dönüşmüş bulunmaktadır.
İşkolik kavramının en çok kullanıldığı ülkelerden biri Amerika’dır. O kadar ki artık işkolizm Amerikalıların yaşadığı önemli sorunlardan biri olarak kabul ediliyor. Amerikalı iş psikologlarının araştırmaları, bu ülkede işkolikliğin zararlarının bedensel sorunların ötesine geçip ruhsal düzeye ulaştığını dolayısıyla bu sebeplerle aile içerisinde eş ve çocuklara da sıkıntı yaşatmaya başladığını ortaya koyuyor. Yapılan çalışmalara göre, batıda işkoliklik kaynaklı boşanmalar son yıllarda hızlı bir artış göstermekte. Sorun ciddi boyutlara çıkınca, ABD’de çeşitli sosyal dayanışma dernekleri bu sıkıntıyı gündemde tutmaya başlayıp, kaybedilen değerlerin önemi üzerinde durarak farkındalık oluşturmaya başladılar. İnternet üzerinde işkolik ağları oluşturan, eşlerinin işkolik olmasından şikâyet eden ve buna bir çözüm bulmak isteyen kadın ya da erkekleri bir araya toplayan, işkolizmin niçin insanlar adına tehdit unsuru olduğunu vermiş oldukları seminerlerle topluma duyuran, bu konuda kitaplar yazan bu dernekler, insanları bekleyen tehlikenin büyüklüğünü vurgulamaya çalışmaktadır. Şu an ABD‘de, işkoliklik, alkol, sigara ya da uyuşturucu gibi ciddi bir bağımlılık olarak kabul edilmekte ve tedavisi adına özel klinikler tesis edilmektedir.
Ekonomisi gelişmiş ülkelerde çok sık görülen işkoliklik hastalığına ilişkin farklı türden bir tepki de Atlantik’in öte yakasından. Japonya’da bir grup erkek, hemcinslerini, eşlerine daha iyi davranmaya teşvik etmek düşüncesiyle salı günlerini “Sevgili Karım” günü ilan etti. “Japan Doting Husbands” (Eşlerine Düşkün Japon Kocalar) adlı örgüt, işkolik kocalardan en azından salı günleri eve en geç 20.00’da gelerek eşlerine minnetlerini sunmalarını istiyor. İşkolik Japon erkekleri, daha önce de 18 gün olan yıllık izinlerini kullanmamaları ile gündeme damgasını vurmuştu. Japonya’da da “karoshi” (çok çalışmaktan dolayı çatlayarak ölmek) nedeniyle yılda yaklaşık on bin kişi çok çalışmanın tesiriyle hayata veda ediyor. Japon Çalışma Bakanlığı, 1987’den beri yıllık karoshi istatistikleri yayınlıyor. Hem Çin’de, hem de Kore’de “aşırı çalışmaktan ölüm” anlamına gelen “guolaosi” ve “gwarose” olmak üzere iki kelime bulunuyor. Brezilya’da da artık işkoliklik resmen psikolojik bir rahatsızlık olarak kabul ediliyor.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment