İşkolikler işleri değil, kendilerini tüketir

İşkolizm gelişmiş ülkelerde sorun olarak kabul ediliyor. Çünkü kişi başta kendisi olmak üzere bütün yakın çevresine zarar veriyor. İşkolik insanlarda kalp damar hastalıkları, yüksek tansiyona bağlı rahatsızlıklar, şeker ve yoğun stresin sebep olduğu bir kısım psikolojik problemler sıkça görülmekte.

İşkolikler en büyük sıkıntıyı eşlerine ve çocuklarına yaşatmaktalar. Kendi soy ismini taşıyan, dünyaya gelmesine vesile olduğu, aynı evi paylaştığı aile fertleri onun için çalışmanın verdiği hazla anlamsızlaşır, değersizleşir. İşkolik birinci eşi ve ailesi olarak hep işini ve iş ortamını görmeye başladığından dolayı eş ve çocuklar hiç bitmeyecek bir ihmale mahkûm edilir.

İşkoliklerin freni yoktur

Böyleleri eş ve çocuklarının ihmalinin ruhunda oluşturduğu acıyı onlar için sağladığı imkânların arkasına sığınarak hafifletmeye çalışmaktadırlar. Hatta çok çalışmasının sebebini bile ailesinin varlığına bağlarlar. Sizin ihtiyaçlarınızı karşılamak için bu kadar çalışmaktan kendimi alamıyorum, sizin ihtiyaçlarınızı karşılama adına çok çalışmaktan başka yol da bilmiyorum diyebilirler. İşkolikler kendilerini meslek aşığı olarak değil çalışkan insanlar olarak nitelendirirler. Hâlbuki çalışkan insanlar nerede durmaları gerektiğini bildikleri halde işkolikler duracakları noktayı asla kestiremezler.

İşkoliğin eşi, onun adına kendi dünyasında çocuk bakıcısı ve hizmetçiden farklı bir role sahip değildir. Çocuklarına karşı da sanki hiç yakınlığı yokmuşçasına, başkasına aitmişçesine ilgisizdirler. Eşine ve ailesine karşı hissettiği duygular, sulanmadığı için ölen çiçekler gibi zamanla zayıflayıp etkisiz hale gelmiş hislerdir. İşkolikler eşine ve çocuklarına aile hayatında etkisiz ve önemsiz elemanlar gibi davranmaktadırlar. İnsanlar kendisinden kendisini istediklerinde yani ilgisini talep ettiklerinde bu yoğunluk yakında bitecek tamamen sizinle olacağım, diye cevap vermektedirler. Ama o yoğunluğun biteceği zaman asla gelmemektedir.

Çocuk eğitiminde işkolik eşlerin yaklaşımı aynı eşlerine karşı olduğu gibi ya ilgisiz anne baba rolü ya da aşırı hoşgörülü anne baba tutumu şeklinde olmaktadır. Her ikisi de temelde çocuğun kontrolsüz yetişmesine sebep olan disiplinler veya disiplinsizliklerdir. İlgisiz anne baba rolünde çocuğun bir ebeveyni olup olmadığı şüphelidir. Çocuk kendisini takip eden, kontrol eden bir ailevi denetimden yoksundur. Çocuk arkadaş grubunun insafında ve annenin yetersiz kontrolü altında büyür. Zamanla suça da yönelen çocuklar toplum için önemli bir sıkıntı kaynağı halini almaktadır.

Daha çok tercih edilen ikinci yaklaşım, maddi imkânların da genişliğiyle paralel aşırı hoşgörülü anne baba tutumudur. İşkoliklerin para problemi yoktur. Dolayısıyla eksikliğini parasıyla kapatmaya çalışır. Maddi hoşgörüyü zirvede tutar. Bu tutumda ise çocuğun her isteği yerine getirilmekte ve her davranışı alkışlanmaktadır. Takip edilmeyen çocuğun, en iyisini yapacağı inancı temelsiz bir güvenle işkoliğin dünyasında hayat bulabilmiştir. Benim çocuğum yanlış yapmaz düşüncesi, “Ona ayıracak vaktim yok, yanlış yaptığını kabul ettiğimde kendisine vakit ayırmam lazım.” mantığının gereğidir. İşkolikler ihmalin tesirini azaltmak düşüncesiyle maddi imkânlara ailesini boğarlar ve sınır koymadan çocuklarını yetiştirirler. Çocuk ergenlik çağında doyumsuz, merhamet duygusundan yoksun ve pasif bir kişiliğe bürünür. Madde bağımlılığına ve zararlı alışkanlıklara yatkın bir yapıya sahip olur. İlgisizlik zamanla kendisine en küçük ilgiyi gösteren kişiye bağlanmasına sebep olabilir. Zararlı alışkanlıklarda biraz bu bağlılığın neticesidir. Netice itibariyle bu yaklaşım diğerinden çok farklı değildir. Her ikisi de ihmal edilmiş eş ve problemli çocuk üretmektedir.

Çocuğum hata yapıyorsa suçlu okulu ve öğretmenidir

Okulda ciddi bir disiplin problemiyle karşılaşıldığında işkolik ebeveyn, çocuğuna süreli ilgi gösterebilir. Bu ilgi esnasında evladım için ne yapabilirdim düşüncesine değil de; daha çok okulu, öğretmeni çocuğum için ne yapabilirdi, neyi yapmadılar düşüncesine odaklanır. Okulu, öğretmeni bazen eşini suçlayıp, “İşte çocuğumla ben de ilgileniyorum” diye düşünür. İşadamı bir babanın okulda sigara içerken yakalanan oğlu ile alakalı okul idaresi ile yaptığı görüşmede “Oğlumun okul idaresi ve öğretmenleri tarafından gerekli ilgiyi gördüğü kanaatinde değilim. Öğretmenin vazifesini ihmalinin neticesini biz çekiyoruz. Ben okulunuza çok farklı düşüncelerle geldim, ama beklediğim ilgiyi kesinlikle bulamadım.” diyerek çocuğun bu zararlı alışkanlığa müptela olmasının faturasının tamamını okula ve öğretmene kesme yaklaşımı sergilemiştir.

Bu veli ile görüşmenin ilerleyen kısımlarında oğluyla çok fazla ilgilenememesinin temel sebebinin o anki iş yoğunluğu olduğunu, kısa zaman sonra bu yoğunluktan kurtulacağını, annenin üzerine düşen görevi tam yapamamasının da probleme kaynaklık teşkil ettiğini söylemiş, dolaylı olarak ta olsa çocuğun bu davranışında ailevi ilgisizliğin payı olduğunu kabul etmiştir. İlk etapta eksikliğini kabul etmeyen işkolikler makul ve mantıklı izahlar karşısında hakikati kabul etmekten başka yol bulamazlar.

İşkolik eşin çocuk yetiştirmedeki ilgisiz anlayışına genelde diğer eş aşırı koruyucu anne baba veya otoriter anne baba tutumuyla karşılık verir. Yani çocuk ve ebeveyn arasındaki sevgi bağı derinleşip sürekli çocuğu için endişe eden bir ebeveyn ve ebeveyninden ayrı kalmak istemeyen bir çocuk veya eşinin çocuk eğitimindeki eksikliğini giderme adına sert ve otoriter tavır takınan eşinin eksikliğini de kendisi tamamlamaya çalışan müsamahasız ebeveyn tavrı şeklinde olur. Bazen her ikisinin yerine diğer eş de ilgisiz anne baba tutumuna bürünebilir. Eşinin çocukla ilgilenme ölçüsünü kendisi adına standart kabul eder. Babasının ilgilenmediği bir çocukla annesi ilgilense ne olur? diyebilir. Bu durumda çocuk tamamen kontrol dışı kalacaktır.

Zaman tanzimi nasıl yapılmalı?

İnsanların bir hafta içerisinde toplam zamanını şu dört sahaya eşit bölüştürmesi ve kendisini bu dört kısma eşit miktarda tahsis etmesi dengeli bir hayatının olduğunun göstergesidir.

1. Şahsi hayatı: Uyku, temizlik gibi bedenine ait ihtiyaçlara ayrılan zaman

2. Aile hayatı: Eşi ve çocuklarına ayırdığı zaman

3. İş hayatı: Mesaisine ayırdığı zaman

4. Sosyal hayatı: Arkadaş grubu, ibadetler, bir kısım sosyal etkinlikler ve hobilere ayırdığı zaman

İşkolikler, bu hayatın içerisinde iş hayatı dışındaki ünitelerden zamanı kesebildiği kadar kesip iş hayatına aktarma azmi içindedir. Bu açıdan bu bağımlılığa bir denge problemi nazarıyla bakabiliriz. Kişinin işinin gereği zaman zaman dönemsel yoğunluklar yaşaması elbette normaldir. Fakat bu kesinti tek bir kalemden değil yukarıda saydığımız bütün kalemlerden eşit olarak yapılmalı daha sonra da bu kayıp mutlaka telafi edilmelidir.

Toplumda dahil olduğumuz üniteler içerisinde üzerimize düşen sorumluluğu ihmal ettiğimizde telafisinin mümkün olmayacağı tek ünite aile ünitesidir. O gün işe gidemezsek birisi bizim işimize bizim yerimize refakat edebilir. Ama eşlik, babalık veya annelik görevini ihmal ettiğimizde bunu bizim yerimize kimse telafi edemez. Çocuğumuzun öğretmeni görevini yapmazsa dışarıdan bir öğretmen tutup onun açığını takviye edebiliriz. Onun asıl öğretmeni ona öğrenmesi gerekeni öğreten olur ama ihmalkâr olan bir eş, bir baba, bir anne ise onun oluşturduğu boşluk dışarıdan takviyeyi asla kabul etmez. Kimse onun yerine geçemez onun boşluğunu dolduramaz.

Aslında işkolikler mesleklerine yoğunlaşınca ailelerini kaybetmesine değil ailelerini feda etmesine sebep olur. Ailesini feda eden para, statü, takdir kazansa, herkes ne kadar çalışkan adam diye onu parmakla gösterse ne olur göstermese ne olur. Keşke o iş dünyasında sürekli çalışa çalışa keskinleşmiş olan idrakleri şu basit gerçeği görebilse.

 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.