Ego-nomik problemler
20. asır insanına pompaladığı ölçüsüz egoyla her biri birer küçük Firavun misali milyarlarca canavar doğurmuştur. Bugün yaptığı hatanın büyüklüğünün farkına varan milletler maalesef kendi elleriyle oluşturdukları bu marazı iyileştirebilecek kürden yoksundurlar. Artık pek çok toplumda fert hastadır, aile hastadır, öğretmen hastadır, toplum hastadır, işin kötüsü toplumu ıslah vazifesiyle sorumlu olan aydın kesim de hastadır. Toplum insani değer üretememekte ancak var olan erdemleri insafsızca tüketmektedir. Bu haliyle insanlık doğurganlığını kaybetmiş olan yaşlı ve hastalıklı bir kadını andırmaktadır. Bu kadar çok hastanın ızdıraptan inim inim inlediği o dünyaya nispet edercesine bizim toplumumuzda bu amansız marazın belirgin emareleri maalesef görülmeye başlanmıştır.
Onca kültüre, bilime ve teknolojiye sahip olan batı, toplum yapısı bu kadar büyük birikimiyle her ikisi de yüksek tahsilli iki insanı aynı çatı altında bir arada tutmaya muvaffak olamamaktadır. Eşler arası diyalog eksikliğine ek olarak aynı insanlar akrabalar arası, komşular arası diyalogsuzluklar yaşamakta beraber mesai yaptığı arkadaşlarıyla geçinememekte öz anne babalarıyla iletişim kuramamakta kendi çocuklarının kahrını belli bir yaştan sonra çekmek istememektedirler. Artan intihar vakaları kendileriyle de geçimde problem yaşadıklarını bütün dünyaya haykırmaktadır.
Egolarına yem olmuş zavallılar
Bir insanın kendisi dâhil herkese bu şekilde soğuk ve mesafeli davranmasının sebebi sahip olduğu yüksek egodan kaynaklanmakta, kimseyi kendisiyle muhatap olacak liyakatte ve keyfiyette görmemekte, kimsenin derdine ortak olmayı da düşünmemektedir. Herkese kapılarını kapatan fildişi kulelerde yalnız yaşayan ama aynı zamanda yalnızlığın verdiği sıkıntılarla boğuşan bu insanlar bizlere en azından şu an için durduğumuz yerden oldukça çaresiz görünmektedirler. Şişirilen egosuyla küçük bir Firavun edasıyla bu kuleden etrafını süzmekte olan egosu yüksek insanların hali bir diktatörün kendisini zarar görürüm düşüncesiyle veya acaba bana denk mi ki ben onunla muhatap olayım kanaatiyle yaşadığı sarayda çevresinden soyutlamasına benzemektedir.
Ego başta yakın çevremizin ruhumuza bir tohum gibi bıraktığı ve arkasından içinde bulunduğumuz sosyal çevrenin suladığı sonrasında kişinin tüm bakımını kendisinin üstlendiği zamanla ruhumuzun tamamını kaplayacak kadar gelişebilen bir sarmaşık gibidir. Evlerin duvarlarında var olan bazı sarmaşıklar ev sahibi tarafından kontrol edildiği müddetçe evin letafetini artıran bir unsur olarak kabul edilebilir. Çevremizdeki insanlar evimize bakıp o haliyle gıpta edebilirler. Eğer ev sahibi tarafından bu sarmaşıklar kontrol altına alınmazlarsa binanın tamamını sarıp camlarını kapatıp içeriye ışık girmesine mani olduğu gibi, sokak kapısını da kaplayıp şahsın çevresiyle olan irtibatın kesilmesine neden olabilirler. İçinden çıkamadığı kapkaranlık bir mekânda mülk sahibini tek başına bırakabilir. Kişiyi yalnızlaştırır. Kişi hayatını artık sarmaşığın müsaade ettiği ölçüde yaşamaya mecbur hale gelir.
Beni kimse benim kadar sevemez
Ölçülü ego kişinin kendisine saygı duymasına, özgüven sahibi olmasına, başkaları için ifade ettiği önemin büyüklüğünün farkındalığına vesiledir. Ölçülü egoda kişi benliğini peşinde sürükler. Bu tür ego kontrol edebileceği evsafta bir binek gibidir. Direktifleri doğrultusunda kendisini hedefine hızla götürür. Şahsın istediği şekilde egosu hayatı yorumlar. Doğru davranışlarının devamına sağlam bir destekçidir. En iyi yardımcılardan biridir o.
Ferdin kendisini peşinden sürükleyecek kadar güçlü egoya sahip olması durumunda mesele tamamen farklı hal alır. Nereye gideceği bilinmeyen, bizim kontrolümüze tabi olmayan, o nereye giderse peşinden bizi de sürükleyen bu ego türü kendi anlayışına göre kişinin hayatı yorumlamasını ister. Asabi bir boğa ya da vahşi bir goril gibidir. Hayatı yorumlarken temel mantığı kendisini merkeze alması her şeye ve herkese de olumsuz nazarla bakmasıdır. Sürekli ben dediğini duyarsınız. Burnu havada, kendini beğenmiş tavırları ön plandadır. Sevdiği tek varlık kendisidir. Eleştiriye tahammülü hiç yoktur. Kimseye güvenemez. Hedefe ulaşmak için her şey mubahtır mantığına sahiptir. Sadece kendisini sever. Hiç bir kutsalı yoktur. Hayır, unuttuk bir tek kutsalı vardır, bu kutsal şahsi menfaatleridir.
Dostlarımızla olan bütün ilişkilerimizde özellikle eşler arası iletişimde asıl suçlu kendisini dev aynasında gören egolardır. Madem suçlu odur,arı o bizi sorumsuz davranışlarla kendi dünyamıza hapsedip yalnızlaştırmadan önce onu içinden çıkamayacağı kadar sağlam bir kafesin içerisine koyup kilitlemeli ve kafesin anahtarını da denizin tekrar gün yüzüne göremeyeceği kadar derin sularına bırakmalıdır.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment