Obama’nın İran’la dansı

Washington’da gündemin birinci maddesi, BM Güvenlik Konseyi’nin beş üyesi artı Almanya’nın İran’la yürüttüğü nükleer pazarlıkların ürünü olan çerçeve anlaşması.

Anlaşma, global ve bölgesel dengelerle ABD’deki iç siyasi dinamiklere muhtemel yansımaları nedeniyle yoğun tartışma konusu. İran’la barışmaya büyük siyasi sermaye ve mesai harcayan Başkan Barack Obama, gelinen noktadan memnun ve gururlu, ama her zamanki gibi temkinli. Detaylarda da fikir birliği sağlanıp öngörüldüğü gibi bu yaz nihai imzalar atılabilirse, rezümesine tarihi bir diplomatik başarı yazdırmayı hayal ediyor. Tabii başta İsrail olmak üzere, sevincini kursağında bırakmak isteyen iç ve dış oyuncuların üstesinden gelebilirse…

Önce büyük resme bakalım. Carnegie’den Karim Sadjadpour, İran’la çerçeve anlaşmasını ‘nişan’a benzetiyor: “Düğün tarihi haziran sonu olarak belirlendi. Önümüzdeki aylarda çeyizin miktarı ve evlilik sözleşmesi konusunda yoğun tartışmalar olacak. Eğer geçmişi referans alacak olursak, düğün tarihi pekâlâ ertelenebilir ve ABD Kongresi, İsrail, Arap dünyası ve Tahran’daki tarafların birçoğu sabote etmek isteyebilir. Eğer düğün gerçekleşirse, evliliğin başarısı ilerleyen yıllarda ölçülecek.” (Kaynak: Washington Post)

Evet, İran ile ABD arasında reelpolitik evlilik için henüz çok erken. Ancak Washington’un, hâlâ terör sponsoru devletler listesinde bulunan İran’daki Şii-İslamcı rejimle, İsrailli ve Arap dostlarının hatırını da kırarak yumuşamaya istekliliği, daha şimdiden Tahran’ın başarı hanesine yazılabilir. İran, uluslararası tecrid çemberini kırarak ambargo döneminde bile artırdığı bölgesel nüfuzunu daha da pekiştirebilir, ekonomisini iyileştirerek rejimini kuvvetlendirebilir.

ABD KONGRESİ VE İSRAİL LOBİSİ ENGELİ

Amerika’da anlaşmaya şüpheli yaklaşanlar, İran’ın bu kazanımlarına karşılık yeterince güçlü bir denetim mekanizmasına tabi tutulup tutulamayacağını, sözüne güvenilip güvenilemeyeceğini sorguluyor. Sorgulayanların başında da, İsrail yanlısı lobilerin büyük tesiri altında olan ABD Kongresi geliyor. Amerikan politik sistemindeki neredeyse aralıksız seçim havası, özellikle yaklaşan 2016 başkanlık seçimleri arefesinde, Obama yönetiminin İran’la dansını müşkülleştiriyor.

ABD Kongresi’ndeki Cumhuriyetçiler, yaptırımların kaldırılmasını iki ay geciktirecek ve nükleer anlaşmayı fiilen kendi onaylarından geçme şartına bağlayacak bir kanun hazırlığında. Obama, Kongre’nin Senato ve Temsilciler Meclisi kanatlarının kontrolünü elinde tutan Cumhuriyetçilerin liderlerini bizzat arayarak iknaya çalışıyor. Cumhuriyetçilerden adı başkan adaylığı için geçen bazı siyasi figürler daha şimdiden İran’la anlaşmayı iktidara gelirlerse ilga edeceklerini söylemeye başladı. Bu tür vaatleri eyleme geçirmek zor ama siyaseten alıcısı olan bir kitle de var. Demokratların başkanlık için favori isimlerinden Hillary Clinton bile, Amerikan Yahudi cemaatiyle yakın ilişkilerini bozmama kaygısıyla, İran’la nükleer anlaşmayı desteklerken dikkatli bir dil kullandı. Demokrat siyasetçiler, çoğunluğu kendi partilerine destek veren Yahudi cemaatini kaybetmek istemiyor.

Bu şartlarda, Başkan Obama’nın İran’la anlaşma vesilesiyle İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’yu araması çok doğal. İsrail, gerek bölgede gerek Amerikan iç siyaseti ve kamuoyunda etkili bir oyuncu. Obama, İran konusunda ABD’ye sert çıkışlar yapan, hatta işi Cumhuriyetçilerin davetiyle geçen ay Kongre’de yaptığı konuşmada Beyaz Saray’ı eleştirme noktasına tırmandıran Netanyahu’yu dizginlemek istiyor. Netanyahu’nun Kongre silahına karşılık, Obama da Birleşmiş Milletler kartını öne sürüyor. Yönetim, ABD’nin şimdiye dek BM Güvenlik Konseyi’nde Filistin konusunda sunulan İsrail aleyhtarı tasarıları otomatik veto etme politikasını yeniden gözden geçirme sinyalleri verdi. İsrail yönetimi Washington’u bu seçeneği hayata geçirmeye mecbur bırakacak derecede zorlar mı? ABD Kongresi, medya ve sivil toplumdaki dostlarını tam tekmil harekete geçirir mi? Bence zor. Çünkü İsrail’e ABD’yle bu ölçüde papaz olmanın stratejik maliyeti, İran’dan gelecek muhtemel tehdit riskinden daha yüksek olur.

HALK, BEYAZ SARAY’I DESTEKLİYOR

Obama’nın başta İsrail, İran’la anlaşma karşıtlarına karşı en büyük kozlarından biri de Amerikan halkının yaklaşımı. ABC News/Washington Post anketine katılanların yüzde 59’u İran’ı nükleer silah yapımından alıkoyacak bir anlaşma karşılığında ambargonun kaldırılmasını destekliyor. Siyaseten kutuplaşmış Amerika’da bu derece yüksek destek oranı Obama yönetimine nadiren nasip oluyor. Halk, Obama’nın ABD’yi savaştan mümkün mertebe uzak tutan politikalarına genelde olumlu bakıyor. Beyaz Saray, anlaşmayı çok eleştirenleri ‘daha iyi bir çözüm varsa konuş’ argümanıyla bastırıyor. Mükemmel olmasa da barışçı bir çözüm, savaş ihtimaline tercih ediliyor.

Şüphesiz anlaşmada ABD ve İran’ın şimdiye dek verdiği karşılıklı tavizler var ve arkası gelecek. Ancak iş bu noktaya geldikten sonra iki tarafın da masadan kalkma ihtimali artık düşük. Şu durumda, Türkiye dahil bölge kurulacak yeni dengelere şimdiden alışmalı. Amerika’da İran’la yakınlaşmanın bölgeleye stratejik yansımalarıyla ilgili değerlendirmelerde Türkiye bahsi pek geçmiyor. Bu da Ankara’nın iddia ettiğinin aksine bölgede ağırlığının ve kredisinin fazla yüksek görülmediğinin bir delili. ABD’yi en çok düşündüren, Suudi Arabistan ve başını çektiği Sünni Arap ülkeleri. Yemen’deki ortak operasyon sadece İran’a değil, ABD’ye de verilmiş bir mesajdı. Beyaz Saray’ın barış hedefi güzel ama Tahran’a pirince gideyim derken, evdeki bulgurdan olabilirler.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.