Obama, Erdoğan ve Kürtler
‘Obama Erdoğan’a tokat attı’. Washington’daki duayen bir Türkiye gözlemcisi, ABD’nin Ankara’nın yoğun itirazlarına rağmen PKK’nın uzantısı PYD’ye Kobani’de havadan silah yardımını böyle değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet bozuntuya vermemeye çalışadursun, Obama yönetimi Kobani’de Ankara’ya ciddi tavır koydu. ‘Siz istediğiniz kadar konuşun, biz doğru bildiğimizi yapacağız’ mesajını verdi. Türkiye’nin uluslararası camiada prestijini sarsan bu olay, dış politikada elini fazla zorlamanın son bir örneği.
Obama’nın Erdoğan’a açtığı telefon, rızasını alma değil, bilgilendirme amaçlıydı. ‘Siz karadan Kürtlere ikmal koridoru açmadığınız için Kobani’ye havadan yardım yapmak zorundayız’ demek için aramıştı. Erdoğan’ın PYD ile PKK’yı aynı kefeye koyan açıklamaları Obama’yı caydırmadı. Çünkü ABD’ye göre PYD, PKK gibi bir terör örgütü değil. Netice itibarıyla Ankara ABD’nin emrivakisini sineye çekmek zorunda kaldı. Ve daha önce yanaşmadığı ikmal koridoru açma çalışmalarına başladı. Karizması çizilen Erdoğan, Obama’ya bu hamleyi kendisinin teklif ettiğini öne sürdü ama nafile. Ankara dünya kamuoyunda ABD’den baskı sonucu U dönüşü yapmış konumuna çoktan düşmüştü.
Kobani’yi başlangıçta ihmal eden, stratejik öncelik vermeyen Obama yönetimi, sonradan fikir değiştirdi. Ankara’ya yardım baskısı yapmaya başladı. Güvenlikçi refleksleri baskın çıkan Ankara ise PKK’yla kardeş gördüğü PYD’ye desteğe yanaşmadı. IŞİD karşıtı koalisyona katılmamak için bin dereden bir su getiren Ankara, Obama yönetiminin sabır sınırlarını zaten çok zorluyordu. Kobani anlaşmazlığı Washington’da bardağı taşıran son damla oldu.
Amerikan yönetimleri genelde Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kürt meselesi ve PKK konusundaki hassasiyetlerine dikkat edegelmiştir. ABD’nin eski bir Ankara büyükelçisi bana bir zamanlar Washington’da Türkiye’yi incitmemek için PKK şöyle dursun Kürt kelimesini dahi ağza almanın tabu olduğunu hatırlattı. Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’yle ilişkilerini önemseyen Pentagon, Washington’da Türkiye’yi bu konularda en çok destekleyen kurumların başında gelir. Amerika şimdiye dek Irak ve Suriye politikalarında da Türkiye’nin Kürt ve PKK hassasiyetlerine genelde ihtimam gösterdi.
Türkiye’nin son dönemlerde Kürt tabusunu aşmaya başlaması, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle iyi ilişkiler kurması ve Abdullah Öcalan’la barış müzakerelerine oturması Washington’u da rahatlattı. Kürt siyasi hareketinin Ortadoğu’da Batı karşıtı radikal eğilimlerden uzak ve laik çizgisiyle öne çıkması, mezhepçi kavgalara katılmaması ABD gözünde stratejik değerini artırdı. Son olarak IŞİD’e karşı en cesur ve etkili direnişi Kürtlerin yapması Washington’u çok etkiledi. Ankara’nın IŞİD konusunda ikircikli tutumu ve ABD’ye arzu ettiği oranda katkı sağlamaması da Kürtlere yönelimini hızlandırdı.
ABD’NİN STRATEJİK TERCİHİ KÜRTLER Mİ?
Peki Obama yönetiminin Türkiye’de sivil hükümeti de orduyu da rahatsız etmeyi göze alarak Kobani’ye yardım hamlesi, ABD’nin bölgede Kürtlerle Ankara arasında stratejik bir tercih yaptığı anlamına mı geliyor? Bence hayır. Taktiksel ve konjonktürel bir hamle söz konusu. Şu anda bölgede ABD için birinci öncelikli tehdit IŞİD. Sadece hava saldırıları IŞİD tehdidini bertaraf etmeye ya da örgütü güçten düşürmeye yetmiyor. Koalisyona kara gücü veren ülke yok. O nedenle karada en etkili savaşı veren Kürt güçlerini teşvik ihtiyacı hissediyorlar. Ayrıca Kobani’deki IŞİD kuşatması Batı medyasında yoğun şekilde işlendi. Kamuoyunun IŞİD’e karşı bir kahramanlık hikâyesine ihtiyacı vardı. Kürtler başarılı bir PR kampanyasıyla onu verdi. Obama yönetimi buna duyarsız kalamazdı.
ABD ile Türkiye’nin Kobani’de ayrışmasının temelinde aslında Suriye politikalarındaki derin anlaşmazlıklar yatıyor. Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin Suriye’de yaptıkları en büyük hatalardan biri başından bu yana ABD’nin pozisyonu yanlış okumak. İç savaşın başlarında Obama’nın ‘Esed gitmeli’ sözünü Suriye’ye gerekirse askerî müdahale sinyali sandılar. Ona güvenerek Esed rejimiyle örtülü savaşa tutuştular. Ama Amerika’nın, Ortadoğu’da yeni bir ülkeyle savaşmaya hiç niyeti yoktu. Ankara ABD’yi Suriye’de mindere çekme gayretlerini hâlâ sürdürüyor. Güvenli ve uçuşa yasaklı bölge gibi isteklerine Beyaz Saray’da kulakların kapalı olduğunu ya idrak edemiyorlar, ya da bile bile işi yokuşa sürüyorlar. Obama yönetimi Suriye’den çok Irak’la ilgileniyor. IŞİD ancak Suriye sınırlarını taşıp Irak’a musallat olunca ABD’nin gündemine ciddi şekilde girdi. Irak’ın istikrarsızlaşması, başta enerji olmak üzere Amerikan çıkarlarına öncelikli tehdit olarak görülüyor.
Obama’nın Erdoğan’a Kobani tokatı Washington’da Türkiye gözlemcilerini memnun etti. Amerikan medyası da -sağcısıyla solcusuyla- olumlu karşıladı. Zaten Beyaz Saray’ın Erdoğan’ı fazla şımarttığı, biraz mesafe koyması gerektiği görüşü çok yaygındı. Erdoğan Washington’da ABD’ye Ortadoğu’da engel çıkarıp duran, Batı karşıtı söylemlerle popülist siyaset yapan, Türkiye’yi demokratik dünyadan gün be gün uzaklaştıran, sorunlu bir lider olarak görülüyor. Türkiye’nin stratejik değeri yüzü suyu hürmetine Erdoğan ve ekibine tahammül ediliyor. Yoksa özellikle Gezi ve yolsuzluk skandalından bu yana kimse yüzlerine bile bakmak istemiyor.
Amerika tarafından kaale alınmama ve hırpalanma görüntüsünün içeride ve dışarıda otoritesini zayıflatacağını bilen Erdoğan, Obama’nın tokadına sert karşılık vermek şöyle dursun, sanki ciddi bir sorun yaşanmamış gibi davranıyor. Zaten istediğini büyük ölçüde elde eden ve Erdoğan’a mesajını veren Beyaz Saray, Ankara’nın onurunu daha fazla zedelemeyecektir. Demek ki bağırıp çağırarak ‘dünya lideri’ olunamıyormuş. Lafla peynir gemisi yürümüyormuş…
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment