Netanyahu, Obama’dan istediğini aldı mı?
İran’la savaş tamtamları çalan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Washington ziyareti, ona tempo tutan bazı Amerikalıların da katkılarıyla epeyi gürültü çıkardı.
Başkan Barack Obama’yla görüşen Netanyahu ülkesine döndü. Peki İsrail’in kısa vadede İran’ı tek başına vurma tehditlerini yabana atmayan Washington rahatladı mı? Evet, takvimin biraz ertelendiği yönünde ihtiyatlı iyimserlik var buralarda. Ama İsraillilerin bazı önemli kazanımları olduğu da muhakkak.
Her şeyden önce, şunu sormak lazım: Acaba İsrail hükümeti İran’ı vurmayı gerçekten düşünüyor mu(ydu)? Ocak’ta MOSSAD şefliğinden emekliye ayrılan Meir Dagan dahil önde gelen bazı İsrailli stratejistler, bu fikri parlak bulmuyor. O halde Netanyahu hükümeti, eğer stratejik aklından yoksun değilse, sesini neden böylesine yükseltiyor? Ve niye şimdi? Acaba amaç blöf yaparak seçim senesinde Obama yönetimini mümkün mertebe istedikleri çizgiye çekmek olabilir mi? Bence bu pekala mümkün. Hatta şu anda kısmen başarmış da olabilirler.
abd’nin kırmızı çizgisi
Başkan Obama, muhtemel bir İsrail saldırısını önleyeyim ve koparılan yaygarayı bastırayım derken, İran konusunda uzun vadede kendisini bağlayıcı bir hamle yaptı. Çevreleme (containment) değil, İran’ın nükleer silah edinmesini ister diplomasi ister askeri yolla olsun kesinkes engelleme politikası güttüğünü açıkladı. Şu halde, diplomatik pazarlıklar ve ambargolar işe yaramaz, İran nükleer silah programı başlatır ve başarıya ulaşırsa, ABD’nin kırmızı çizgisi aşılmış olur. Ve Washington yönetiminin lafını yutarak tornistan yapması zorlaşır. Sözün özü, belki bölgede kısa vadede bir askeri ihtilaf belası atlatıldı, ama barışçı seçeneklerini azaltan ABD yönetimi uzun vadede İsrail’in şahin çizgisine biraz daha yaklaşmış oldu. İsrail tarafının Washington ziyaretinde İran’ı baş gündem maddesi haline getirerek elde ettiği bir başka kazanım da, Barış Süreci konusunda eylemsizliklerinden rahatsızlık duyan Başkan Obama’nın üzerlerine gelmesine mahal vermemeleri oldu. Filistin’de insan haklarını ayaklar altına alan işgal hali fiilen devam ediyorken, nazarlar İran’ın İsrail’e yeni bir Holokost yaşatabileceği teorisine çevrildi. (Bölgenin tek nükleer gücündeki bu korkunun ne denli gerçekçi olduğunu ise ferasetinize havale ediyorum.)
Obama’nın tabiriyle ‘bol keseden atan’ bazı Cumhuriyetçi başkan aday adaylarının da yardımıyla, ABD başkanı İsrail’i yaklaşan imhadan (!) korumaya yanaşmayan bir lider konumuna düşürülmeye çalışıldı. Bence bunda temel maksat, Obama’yı İsrail’e karşı mahcup ve borçlu hissettirerek, koparabildikçe bir şeyler koparmaktı. Mesela Netanyahu hükümetinin gündeminde Beyaz Saray’dan yüksek teknolojili yakıt ikmal uçakları ve GBU-28 tipi siper delici bombalar satın almak vardı. Ayrıca Kongre’den daha ağır İran yaptırımları çıkarttırmayı ve pek tabii İsrail’e 3,1 milyar dolarlık Amerikan yardım paketinin aksamamasını arzu ediyorlardı.
Beklenti çıtası o denli yüksek tutuldu ki, Obama ne derse desin, ne yaparsa yapsın yetersiz konumuna düştü. Mesela ABD Başkanı geçen pazar günü İsrail yanlısı baskı grubu AIPAC’in kongresinde ‘İsrail’in arkasındayım’ demişti. İran’a şu aşamada askeri müdahale istemeyen Obama’nın bu sözü İsrail’in muhtemel bir operasyonuna destek maksadıyla sarf etmediği açıktı. Nitekim salı günkü basın toplantısında sözlerine açıklık getirirken, somut bir askeri operasyonu değil, ABD’nin İsrail’e genel desteğini kastettiğini vurguladı. Bunun üzerine bazı neoconlar öncülüğünde Obama aleyhine ‘dönek’ kampanyası başlatıldı. Şahin İsrailciler Başkan Obama’yı neredeyse İran’daki mollalar kadar tehlikeli ve güvenilmez görüyor. Sanırım soyağacında Müslümanlar da bulunması, söz konusu mahfillerde ABD Başkanı’na yönelik şüpheleri iyice derinleştiriyor.
seçimlerin iran politikasına etkisi
Şahin İsrailciler önyargı ve duygusallıkları nedeniyle Obama’nın İran mevzuunu takdim şeklinin sadece ABD değil, İsrail için de daha uygun olduğunu görmekten aciz. Obama, The Atlantic dergisine verdiği mülakatta, İran’ın nükleer silah edinmesini engellemek istemesinin temel gerekçesi olarak, bölgede nükleer silahlanma yarışına yol açarak dünya barışını tehdit ihtimalini nazara veriyordu. Şahin İsrailciler meseleyi sırf İsrail’e yönelik yaşamsal tehdit boyutuna indirgeyerek ve önleyici saldırıdan bahsederek, ABD’nin uluslararası kamuoyunu ikna etmesini de zorlaştırıyor. Bunu gören New York Times yazarı Tom Friedman gibi makul İsrail dostları ise, Obama’nın yaklaşımına destek veriyor.
Obama’dan hazzetmeyenler, İran tercihlerinde yaklaşan başkanlık seçimlerinin de etkili olduğunu savunuyorlar. Onlara göre ABD Başkanı, ‘İran’la savaş çıkarsa petrol fiyatları fırlar, ekonomi tekrar bozulur, seçimi kazanamam’ diye düşünüyor. Doğrudur, muhtemelen Obama’nın kafasında bu tür siyasi kaygılar da vardır. Ama bölgenin yeni bir şiddet sarmalına girmesi ve Amerikan ekonomisinin olumsuz etkilenmesi sadece Obama’nın şahsi siyasi çıkarını zedelemiyor ki. ABD’nin çıkarına da aykırı. ABD’nin hayati çıkarları önümüzdeki birkaç ay içinde İran’ı mutlaka vurmayı gerektirirse, Obama ya da başka bir başkan ayak diret(e)mez. Bazı İsrailciler ABD’nin artık çok mecbur kalmadıkça Ortadoğu’da askeri müdahalelere sıcak bakmadığını; bunda partizan tercihlerden çok, devlet içinde giderek pekişen konsensüsün etkili olduğunu göremiyor ya da kabullenemiyor.
Bana göre İsrail şartlarını zorlayarak dünyadaki en sadık müttefiki ABD’yi dahi giderek kendinden soğutuyor. Tel Aviv’in, şakşakçı Amerikalı siyasetçi dostlarının ve heyecanlı diasporanın gazına gelmeyip, yeni bir durum değerlendirmesi yapması elzem.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment