Hagel’in ayağını kim kaydırdı?
ABD Başkanı Obama daha 18 ay önce kabinesine aldığı Hagel’i neden gönderdi? Bu nispeten kısa zaman zarfında ne değişti? Hagel’i görevden alan Obama, aradığı şartları haiz savunma bakanını bulabilecek mi? Bulsa bile Cumhuriyetçi Senato’nun onayını alabilecek mi? Bunlar cevapları Türkiye’yi de yakından ilgilendiren sorular.
Amerikalı siyasetçiler en sıkıntılı anlarda bile bozuntuya vermeyip şov yapmakta pek mahir. Geçen pazartesi Başkan Barack Obama’nın, Beyaz Saray’da Savunma Bakanı Chuck Hagel’in istifasını ilan ettiği toplantı da öyleydi. Obama’nın övgülerini dinleyen, Hagel’i terfi ettirdiğini bile zannedebilirdi. Gerçekte ise ABD’nin en önemli makam koltuklarından birini altından çekiyordu. İzleyicilerin alkışlarıyla kutlama havasına büründürülmeye çalışılan olay, Hagel’in siyasi cenaze töreninden başka bir şey değildi. Patronuyla göz göze gelmemeye çalışan Hagel ise fazla gizleyemediği beden dili ile şovun inandırıcılığına gölge düşürüyordu.
Peki Obama daha 18 ay önce Mehter Marşı’yla kabinesine aldığı Hagel’i İzmir Marşı’yla neden gönderiyordu? Bu nispeten kısa zaman zarfında ne değişmişti? Ya da neler değişmemişti? Dilerseniz değişmeyenlerden başlayalım. Rakip partilerden olmalarına rağmen Senato yıllarından bu yana arkadaşlık yaptığı Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın teşvikiyle Obama kabinesine giren Hagel’e Beyaz Saray’daki dar ulusal güvenlik ekibi daha en baştan rezerv koymuştu. Senato’daki onay oturumlarındaki zor sorular karşısında dağılması, medyayla iletişim sorunları işin tuzun biberi olmuştu. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) ile Hagel arasındaki gerginlik ve güvensizlik zaman içinde arttı. NSC ekibi, Başkan’ı yavaş yavaş işleyerek Hagel’in ayağını kaydırdı.
NSC’NİN KOYUNU, SONRA ÇIKAR OYUNU
NSC ekibi deyip geçmeyin, onlardan sille yiyen kolay kolay iflah olmaz. Beyaz Saray’daki NSC, tarihsel olarak Amerikan dış politika ve ulusal güvenlik süreçlerinde önemli roller oynamıştır. Dışişleri, Pentagon ve CIA, başkanı etkileme yarışında NSC ile hep rekabet etmiştir. Ancak son dönemlerde, özellikle Obama yönetiminde, NSC’nin icra kanadındaki diğer oyunculara üstünlük kurarak ulusal güvenlik stratejisi oluşumunda en etkili kurum haline geldiği gözleniyor.
NSC ekibi aynı binada çalıştıkları Başkan’a fiziksel olarak çok yakın ve günlük temas halinde. Ekibin başı Ulusal Güvenlik Başdanışmanı Susan Rice, Obama’yla yakın arkadaşlığının ilave avantajlarına sahip. Obama’nın seçim kampanyasından bu yana dar istişare halkasından ayırmadığı genç prensi Ben Rhodes, Rice’ın yardımcısı. Tüm Beyaz Saray kadrosunun idari amiri Beyaz Saray Genel Sekreteri Denis McDonough da bir Obama gözdesi. Dış politika kararlarına kritik müdahaleleriyle bilinen McDonough, Obama’yı Esed rejimine kimyasal silahlardan dolayı hava operasyonu kararından son anda caydırmıştı.
BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLA
Beyaz Saray’daki işte bu güçlü ekibin çekinceleri ve çelmelerinden kurtulamayan Hagel, kendini kabine dışında buluverdi. Bardağı taşıran son damla, ekim ayında Susan Rice’a yazdığı mektupta Suriye politikasını eleştirmesiydi. Amerikan Savunma Bakanı, Ankara’nın çizgisine yakın şeyler söylemiş, IŞİD’e karşı savaşta Esed rejimiyle mücadele boyutunun ihmal edildiğine işaret etmişti. Ama Beyaz Saray ekibi, bu makul uyarıyı haddini aşma ve otoritelerine meydan okuma olarak algılamıştı.
Hagel, NSC ekibinin Pentagon’u Beyaz Saray’dan idare etme teşebbüslerinden uzun süredir rahatsızdı. Bazı kararlardan haberi bile olmuyor, kucağında buluyordu. Obama’nın yakın danışmanlarının mikro yönetim tutkusu, sadece Pentagon değil Dışişleri’yle ilişkilerine de yansıyor. Dışişleri Müsteşarı William Burns’un emekli olmasının ardından yerine NSC ekibinden Antony Blinken getirildi. Oysa Dışişleri Bakanı John Kerry ve diplomasi camiası, İran müzakerelerindeki gayretlerinden dolayı kurumun içinden Wendy Sherman’ın terfien bu pozisyona getirilmesini arzu ediyordu. Blinken’i Truva Atı olarak Dışişleri’ne sokan NSC ekibi, Hagel’in yerine de kafa dengi ya da boyunduruk altına girebilecek birisinin gelmesini isteyecektir.
DEĞİŞEN OBAMA MI, HAGEL Mİ?
Birçok gözlemciye göre Hagel, ironik şekilde Başkan Obama’nın isteklerini yerine getirmemenin değil, büyük oranda getirmenin kurbanı oldu. Afganistan ve Ortadoğu’daki savaşları bitirip bir sonraki başkana barış mirası bırakmak isteyen Obama, talimatlarına uyacak mülayim savunma bakanı adayını Hagel’de bulmuştu. Hagel, Afganistan ve Irak’tan çok hızlı asker çekmenin yanlışlığına inanan Pentagon’daki komutanlarla sürtüşme pahasına emirleri uyguladı. Fakat Obama, IŞİD tehdidinden dolayı kendini ucu açık bir Ortadoğu savaşının daha içinde buldu. Hagel’in ayağı, savaş döneminde Pentagon’a liderlik edebilecek kıvraklığa ve karizmaya sahip olmadığı gerekçesiyle kaydırıldı. Yani değişen Hagel değil, savaş moduna giren Obama’ydı. Komutanlar da, Bağdat ordusuyla yan yana savaşabilecek küçük çaplı muharip güçler dahil Irak’a asker takviyesini dillendirir olmuşlardı.
Bütün bunlar muvacehesinde, şu sıralar Pentagon’un başına geçmek muhakkak ki ateşten gömlek giymek gibi. Tevekkeli değil şimdiye kadar kulislerde adı geçen güçlü adaylardan hiçbiri göreve yanaşmıyor. Bunlar arasında eski Pentagon üst düzey yetkilisi Michele Flournoy ve Senatör Jack Reed gibi isimler var. Doğrusu görevden uzak duranları suçlamak zor. Bir yandan kesin zafer şansı yüksek olmayan IŞİD’le savaşın sorumluluğunu üstleneceksiniz, diğer yandan NSC ekibiyle, komutanlarla, Cumhuriyetçi Senato ve Temsilciler Meclisi’yle, giderek eleştirelleşen medyayla uğraşacaksınız. İki sene sonra iktidar değiştiğinde de, muhtemelen çoğu teşebbüsünüz yarım kalmış halde ofisi terk edeceksiniz. Başarılarınız başkana, başarısızlıklarınız size yazılacak.
Bakalım Beyaz Saray’daki NSC ekibinin telkinleriyle Hagel’i görevden alan Obama, aradığı şartları haiz savunma bakanını bulabilecek mi? Bulsa bile Cumhuriyetçi Senato’nun onayını alabilecek mi? Bunlar cevapları Türkiye’yi de yakından ilgilendiren sorular.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment