Eğit, donat ve eza et?

Lafı fazla dolandırmadan ve gerçeklerin üstünü örtmeden kamuoyuna konuşan diplomat bulmak zordur.

Emekli bile olsa. İstisnalar ise en çok biz gazetecileri mutlu eder. ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone onlardan biri… Büyükelçi Ricciardone, Türkiye’deki görevinden yakın geçmişte ayrılmış olmasına da rağmen, yer yer otosansürsüz konuşmaktan çekinmiyor. Son olarak büyükelçi sayesinde ABD’nin Türkiye’ye ve Hizmet Hareketi’ne yaklaşımına ilişkin önemli şeyler öğrendik.

Washington’daki araştırma kuruluşlarından Translatlantik Akademisi’nde geçen çarşamba yapılan tam günlük konferansta konuşan Büyükelçi Ricciardone, Ankara’nın Hizmet ve Fethullah Gülen Hocaefendi takıntısından Amerikan tarafının nasıl bunaldığını ve yaka silktiğini açıkça ortaya koydu. Ricciardone, Hizmet’in devlet içinde devlet kurduğu iddiasıyla kapısını aşındıran ve üzerine gidilmesini isteyen hükümet yetkililerine, ‘Peki, tamam, ama, sizin ya da bizim (kanuni) kıstaslarımızla olsun, suç nerede?’ mesajını veriyormuş.

Tecrübeli büyükelçinin beyanlarından, Amerikalıların müttefiklik hatırına hükümetin ısrarlı taleplerini sabırla dinledikleri, yardımcı da olmak istedikleri, ancak Ankara’nın herhangi bir delil ortaya koyamadığı anlaşılıyor. Ricciardone, Gülen’i şikâyete gelen Türk yetkililere, ‘Bana Amerikan ya da Türk kanunlarına göre herhangi bir suç delili varsa gösterin. Şiddet suçu ya da başka bir suçu var mı? Kara para mı aklamış? İnsan kaçakçılığı mı yapmış? Vize problemi mi var? Herhangi bir şey var mı?’ diye sorduğunu, ancak olumlu cevap alamadığını kaydediyor. Kanunlara riayet eden her Türk vatandaşına kapılarının açık olduğunu, o nedenle Hizmet Hareketi’ni de dışlamadıklarını vurgulayan Ricciardone, hükümet yetkililerine şöyle diyormuş: ‘Siz bu Türk vatandaşlarının benim ülkeme ya da evime gelmemesi gereken suçlular olduğunu mu söylüyorsunuz? Hayır mı? O halde, biz onlarla görüşmeyi sürdüreceğiz.’

HİZMET TERÖRİST DEĞİL

Anlaşılan Hizmet Hareketi’ni ‘ulusal güvenlik tehdidi’ olarak gören Ankara, ABD’yle ittifak ilişkilerine güvenerek iddialarının Washington’da da ciddiye alınacağına inanmış. Ancak sukut-u hayale uğramış. Büyükelçi, ‘Bugüne kadar Türk-Amerikan ilişkileri için iyi şeyler yapan, saygı duyduğumuz bir dini hareketin devlete nasıl tehdit olabileceğini anlamak entelektüel açıdan zor.’ şeklinde konuşuyor. Hareket, bir şekilde devlete ‘nüfuz’ etmiş olsa dahi bunun ‘suç’ kategorisine girmediğine işaret eden Ricciardone, Hizmet’i terörle ilişkilendirme gayretlerine Washington’un bakışını ise net şekilde ortaya koyuyor: ‘Amerika Birleşik Devletleri hükümeti, Hizmet Hareketi’ni vahşi teröristler olarak görmemektedir. Nokta.’

Büyükelçi Ricciardone’nin Hizmet Hareketi’ne ‘her halinle, her şeyinle güzelsin’ dediği zannedilmesin. Mesela, Balyoz davası sürecindeki tutumunu, yargıdaki iddia edilen etkisini eleştiriyor. Ancak hükümetin hukuksuz taleplerine ABD’nin alet olmayacağı mesajını veriyor. Ankara’daki yeni Amerikan büyükelçisi John Bass’in Sabah’a verdiği röportajda Hizmet’le ilgili iddialara ‘ciddi’ demesini abartanlar yanılıyor. Büyükelçiler, diplomatik teamüller gereği kamuoyuna açık ortamlarda misafir oldukları ülkenin hükümetini küçük düşürebilecek şeyler söylemezler. Hatta çoğu kez gönlünü hoş etmeye çalışırlar. Büyükelçi Bass, mikrofona, ‘Bizi bu saçmalıklarla meşgul etmeyin’ diyecek değildi ya. Resmi ortamlarda Ricciardone’den çok farklı konuştuğunu düşünmüyorum. Zira bunlar büyükelçilerin şahsi görüşleri değil, Obama yönetiminin pozisyonu.

Büyükelçi Ricciardone’nin ifade ettiği çok önemli başka hususlar da vardı. Özetle, demokrasi ve özgürlüklerdeki son olumsuz gelişmeler muvacehesinde Türk-Amerikan ilişkilerinin ‘ortak değerler’e dayalı olarak tanımlanamayacağı kanaatinde. Öte yandan, Türkiye gibi jeostratejik önemi haiz bir ülkeyi darbeci generaller bile yönetse ABD’nin ‘makul’ bir diyalog kurmaya çalışacağını izah etti. (Yani Erdoğan’la da yaşayabilirler.) Türkiye ile ABD’nin ‘birbirine mahkûm olduğu’ ifadesi dikkat çekti. Medya özgürlüğüne yönelik artan tehditlere ABD hükümetinin fazla üst düzey tepki vermemesini de, muhataplarla ‘angajman’ı sürdürme kaygısıyla açıkladı. ABD’nin Türkiye politikasının parametrelerini böylesine dürüstçe ortaya koymasından dolayı Ricciardone’ye teşekkür borçluyuz.

ÇIKARLAR SİYASETİ

Büyükelçi’nin sözlerini Washington’daki diğer nabızlarla birleştirince şu analiz ve tahminler yapılabilir: Amerikalıların Türkiye’de demokrasiye ilişkin ümitleri bayağı zayıf. Mevcut siyasi ve toplumsal konjonktürde çıkış yolu pek görmüyorlar. Otoriter iktidar ve kifayetsiz muhalefet yüzünden Türkiye’nin önümüzdeki beş, hatta on yılı kaybedebileceğini düşünüyorlar. Bu süreçte değerler siyasetine odaklanıp ikili ilişkileri gerginleştirmektense, çıkarlar siyasetiyle işlerini yürütme niyetindeler. Demokrasisi zayıflamış bir Türkiye’nin katma değeri azalmakla birlikte stratejik öneminin süreceği kanaati yaygın. Kısacası ABD, taşları bir bir döşenen baskıcı rejimin hukuksuzluklarına alet olmayacak, fakat yüksek sesle karşı da çıkmayacaktır.

Sivil Amerika’dan resmi Amerika’ya Türkiye’de demokrasiye sahip çıkma baskısı sürecek kuşkusuz. Ancak Ankara’nın da stratejik rüşvetlerle Washington’un sesini kısma kabiliyeti var. Mesela şu günlerde Obama yönetimi IŞİD karşıtlarına yönelik eğit-donat programına Türkiye’nin de ev sahipliği yapacak olmasından çok memnun. Bizimkiler eğitip donattıkça, ezalarına yeni ruhsatlar aldıklarını düşünüyorlardır.

Sözün özü, Türkiye stratejik maden konumunu koruduğu sürece, ezilenlere ABD’den çok güçlü destek gelmez. Gerçi demokrasi mücadelesinde yerli dinamiklerin ağır basmasında da hayır var. Kimseye borcunuz olmaz.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.