Romney, Obama’nın ensesinde
Geçen salı Teksas’taki ön seçimi de kazanarak başkanlık seçimlerinde partisinin adaylığını matematiksel olarak kesinleştiren Mitt Romney’yi tek mutlu eden şey bu değildi.
Son anketlerde Obama’yla neredeyse başa baş duruma gelmesi, Cumhuriyetçi siyasetçiyi iyice ümitlendirdi. Mayıs ayı istihdam rakamlarının Beyaz Saray’ın arzu ettiğinin çok gerisinde kalması da Romney’nin işine yaradı. Bu eğilim devam ederse, Obama’yı siyaseten pek iyi günler beklemiyor.
Romney, Amerikan tarihinde başkan adaylığını perçinleyen Mormon kökenli ilk siyasetçi. Demokratlar, ilk siyah aday olarak Obama’yı Beyaz Saray’a göndermişlerdi. Bu kez de Cumhuriyetçiler, Mormon adayları Romney ile tarih yazabilir. Gerçi partinin Hıristiyan evanjelik tabanında Mormon faktörü Romney’nin aleyhine işliyor. Zira birçokları, Joseph Smith adlı Amerikalı bir peygamber geldiğine ve ona da kitap indiğine inanan Mormonları Hıristiyanlıktan sapmış görüyor. Romney, finans konularında da yeterince muhafazakâr olmamakla eleştiriliyor. Bütün bu nedenlerle Romney’yi içine tam sindiremeyen bünye, zor bir ön seçim süreci yaşattı. Ancak neticede Obama’dan kurtulma iştiyakı, Romney tereddüdünden baskın çıktı. Zira Cumhuriyetçiler için en kötü sağcı, en iyi solcudan iyidir.
Cumhuriyetçi cephenin ön seçim yaralarını şaşırtıcı derecede çabuk sararak etrafında kenetlendiği Romney’ye geçen hafta hiç ummadığı bir yerden iltifat geldi. Demokrat camianın güçlü liderlerinden eski Başkan Bill Clinton, Romney’nin iş dünyasında ‘parlak’ bir kariyeri olduğunu ve başkanlığa layık özellikler taşıdığını söyledi. Bu, Clinton’un saf değiştirdiği anlamına gelmiyor. Ancak eski başkanın çıkışı, Romney’ye nezaketen hakkını teslim etmenin ötesinde anlamlar taşıyor. Asıl mesaj, Obama kampanyasına. Obama ekibi uzun süredir Romney’nin işadamı sıfatıyla yaptığı bazı şeyleri eleştiriyordu. Clinton gibi bir kısım liberaller, bu yaklaşımın Demokrat Parti’yi özel sektör karşıtı durumuna düşürüp seçmenleri kaçırmasından endişeli.
Obama kampanyası ile Bill Clinton arasında kamuoyuna dahi yansıyan içtihat farklılıkları, Demokrat akılların Romney ile nasıl iştigal edileceği hususunda henüz ortak bir strateji belirleyemediklerini gösteriyor. Obama’nın anketlerdeki üstünlüğünün hızla erimesi, Demokrat cenahı korkutuyor. CNN/ORC International anketine göre, bugün seçim olsa kayıtlı seçmenlerin yüzde 49’u Obama’ya, yüzde 46’sı ise Romney’ye oy vereceğini söylüyor. İstatistiki hata payı hesaba katılırsa, yarış başa baş sayılır. Oysa CNN’in nisan anketinde Obama’nın Romney’ye dokuz puanlık üstünlüğü vardı.
Bilindiği gibi, Amerikan başkanlık sisteminde ülke çapında oyların çoğunu elde eden değil, eyaletler bazında rakibine üstünlük sağlayan aday ipi göğüslüyor. Dolayısıyla, özellikle ‘salıncak’ adı verilen, yani her iki tarafa da yönelme eğilimi bulunan eyaletlerde, bölgesel siyaset çok önemli. Hem Obama hem Romney eyalet bazında kampanya stratejileri geliştiriyor. Son anketlere göre Obama, 2008’de hanesine yazdırdığı salıncak eyaletlerden Iowa, Nevada ve Colorado’da Romney’le burun buruna. Salıncağı tekrar kendi tarafına itmesi şart.
Bu seçimin neticesini halkın çoğunluğunun en mühim mesele olarak gördüğü ekonominin belirleyeceğinden kimsenin şüphesi yok. CNN anketinde ekonomiden kimin daha iyi anladığı sorusuna Obama cevabını verenlerle Romney diyenler aynı oranda (yüzde 45) çıktı. Ekonomide karınca adımlarıyla kat edilen mesafeler, Obama’ya geçer not verilmesine kafi gelmeyebilir. ‘Bush’tan enkaz devraldık’ söylemi de artık inandırıcılığını yitirdi. Gerçi Romney de durgunluktan kurtuluş adına henüz ikna edici bir formül ortaya koyabilmiş değil. Ne var ki, canı yanan halk, ‘Bir de Romney’yi deneyelim, belki o çözer’ derse, Obama’nın hali harap. Obama, 2009’da yüzde 10 dolayında olan işsizliği yüzde 8,2’ye düşürmeyi başardı. Ancak 1948’den bu yana Ronald Reagan hariç hiçbir ABD başkanı yüzde 7,2’den yüksek işsizlik rakamlarıyla ikinci kez seçilememiş.
ABD’deki ekonomik durgunluk çok derin, sistemik ve dış faktörlerin de etkisinde olduğundan, Obama’yı seçim öncesi şu beş ay zarfında büyük bir sinir savaşı bekliyor. Mesela Yunanistan, Euro Bölgesi’nden ayrılmaya karar verir ve Avrupa Birliği’ndeki kriz iyice kontrolden çıkarsa, bunun başta ABD olmak üzere tüm dünya ekonomisine olumsuz yansımaları olacak. Yani yakında sandığa gidecek Yunanlı komşularımızın yapacakları tercih, Amerikan seçimlerini de etkileyecek. Ortadoğu’daki gerginliklerin yeni bir petrol krizi doğurmayacağı ne malum? Ekonomik istikrara katkıda bulunabilecek birçok proje ise seçim psikolojisine çoktan kendini kaptırmış ve uzlaşma kabiliyetini iyice yitirmiş Amerikan Kongresi’nde hayata geçirilemiyor. Sermaye sahipleri, içte ve dıştaki belirsizliklerden dolayı, yeni yatırım ve istihdamlara pek yanaşmıyor. Bütün bunlar, ‘Kurtar bizi Romney’ dalgasının büyümesine yol açabilir.
Şüphesiz siyasette beş ay uzun züre. Romney ekonomide Obama’nın nasırına basarken, Obama’nın da eli boş durmayacaktır. Amerikan halkı Romney’yi henüz Obama kadar yakından tanımıyor. Zaman içinde olumlu yönlerinin yanı sıra muhtemel defoları da daha belirgin hale gelecektir. Sandığa gitme oranlarının çok düşük olduğu Amerika’da tabanını daha iyi hareketlendiren, genelde avantaj yakalıyor. Son araştırmalar, sol tabanın sağ tabandan daha şevkli olduğunu ortaya koyuyor. Neticede seçimleri kimin kazanacağını ancak Allah bilir. Ama nefes kesen bir başkanlık yarışı izleyeceğimiz muhakkak.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment