Amerikalı Türklerin ‘balans ayarı’
Geçen hafta Washington’da Türklerin en büyük çatı kuruluşu Türkî Amerikan Birliği (TAA) tarafından organize edilen kurultay, birleştirici ve yapıcı mahiyetiyle dikkat çekti. TAA kurultayı, Türk-Amerikan ilişkilerinin dokusunun resmi ve özellikle askeri görünümden uzaklaşarak ne denli sivilleştiğini göstermesi itibarıyla da anlamlıydı.
16 yıl önce Washington’da göreve başladığımda biri bana ‘Birgün gelecek, Amerikan Kongresi’nden 50’ye yakın senatör ve milletvekili Türklerin toplantısına katılacak’ dese, ‘Amma hayalcisin’ karşılığını verirdim. Farklı ideolojik kökenlerden Türklerin birbirlerinin etkinliklerine destek verecegi, hatta bazı ortak açıklamalar yapacakları söylense, ‘Nerde o günler?’ diye iç geçirirdim. Amerika’da sadece Türkiye kökenlileri değil, Türki akraba toplulukları tek çatı altında toplayan kurumların kurulacağı, kongrelerin düzenleneceği iddia edilse, ‘Biz kim, öyle şeyleri becermek kim?’ tepkisini verirdim. Bunların hepsi hayaldi, şimdi gerçek oluyor…
Geçen hafta Washington’da yapılan Türki Amerikan Birliği (TAA) kurultayı, birleştirici ve yapıcı mahiyetiyle göz doldurdu. TAA, Amerika’daki en büyük Türk çatı kuruluşu. Şemsiyesi altında altı bölgesel federasyon, tüm ülkeye yayılmış 200’den fazla kurum bulunuyor. Üçüncüsü yapılan kurultayına, Amerika’da faaliyet gösteren diğer iki büyük Türk teşkilatı olan Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA) ve Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu (FTAA) temsilcileri de katıldı. Amerika Türk Koalisyonu (TCA) ve Amerikan Türk Konseyi (ATC) gibi lobicilik kuruluşlarının yetkilileri de ordaydı. Amerika’daki Türk gruplar arasında eskiye nazaran çok daha medeni bir münasebet ve işbirliği eğilimi var. Mesela Başbakan Erdoğan’ı terörist gibi gösteren İslamofobik ilan kampanyasına hepsi ortak açıklamaya tepki gösterdi. Bu noktaya gelinmesinde, Washington Büyükelçiliğimizin, hassaten Büyükelçi Namık Tan’ın teşvikleri de kayda değer.
TAA, çok değil dört yıl önce, 2009’da kuruldu. Baştan beri ufkunu geniş tuttu. Kurumun adında ‘Türk’ yerine ‘Türki’ kelimesi tercih edildi. Amaç, Amerika’da sadece Türkler değil, kendi Türk hisseden tüm akraba topluluklar için bir platform teşkil etmekti. Zira etnik lobilerin gücü nüfusuyla orantılı. (Tabii organize olmak şartıyla.) Türkiye Türkleri’ne Orta Asya ve Kafkas Türkleri’ni katarsanız, hele Arnavut Boşnak gibi akraba toplulukların desteğini alırsanız belki 2,5 milyonu bulabilecek bir topluluk söz konusu. Bu, hiç de azımsanacak bir rakam değil. Yeter ki potansiyel enerjiden kinetik enerjiye dönüştürülebilsin…
TAA, bu yılki kurultayında ‘Türki’ boyutunu iyice ön plana çıkararak daha güçlü bir lobiye doğru önemli bir adım attı. Türkiye’ye ilaveten Azerbaycan, Kazakistan, Kırgizistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’dan resmi heyetler davet etti. Onların diasporalarına kucak açtı. ‘Enerji, Ticaret ve Kalkınma’ temalı akademik forumda her bir ülke için ayrı paneller düzenledi. Ve şimdiye dek Amerika’da Türk ve Türki unsurları biraraya getiren en büyük etkinliğe imzasını attı. Kırgızistan Yüksek Şurası Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Kanybek Imanaliyev, bunun ne anlama geldiğini şöyle ifade ediyordu: Atatürk’ün hayal ettiği Türki halkların biraraya geleceği günler yaklaşıyor.
Türk dünyasını TAA tarafından Washington’a taşınması, tabiatıyla Amerikan devletinin de dikkat ve ilgisini çekti. Aralarında bakan yardımcısı düzeyinde isimler de olan çok sayıda Dışişleri, Enerji, Ticaret ve Savunma Bakanlığı yetkilisi gerek konuşmacı gerek izleyici olarak panellere katıldı. Temsilciler Meclisi eski başkanı ve halihazırda Demokrat Çoğunluk Grubu lideri Nancy Pelosi, gala resepsiyonuna katıldı. 8’i senatör 50’ye yakın Kongre üyesi birbiri ardına kürsüye gelerek Türkiye ve Türk dünyası hakkında olumlu şeyler söyledi. Üstelik bütün bu katılım, 23 senatörle 66 Temsilciler Meclisi üyesinin Salı günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a siyonizm aleyhindeki sözlerini kınayan bir mektup yazmış olmalarına rağmen gerçekleşti.
TAA organizasyonun en büyük başarılarından biri de, Türkiye’den hem AK Parti hem CHP’li siyasetçileri biraraya getirmesi. (MHP ve BDP de davet edilmiş, ama malesef gelen olmamış)
Aralarında üç genel başkan yardımcısının da bulunduğu 8 kişilik AK Parti, 7 kişilik CHP milletvekili heyeti, Amerikalı ve Türki meslektaşlarıyla bu güzel dostluk tablosunda yerini aldı.
Bazı konuşmalarda AK Parti ve CHP’liler birbirinden farklı Türkiye portreleri çizdiler. Ancak bana göre bu, çoksesli demokrasi imajını pekiştirerek Türkiye’nin olumlu manada hanesine yazıldı.
TAA’nın gayretleri, etkinliğe mesaj yollayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından da takdir ve tebrik edildi. Şüphesiz bu başarıda Türkiye’nin en büyük ve vizyoner sivil toplum kuruluşlarından Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu TUSKON’un da payı büyük. TUSKON’un ikinci kez ortak evsahipliğini yaptığı kurultay, TUSKON Başkanı Rızanur Meral’in ifadesiyle Türkiye’ye ‘katma değer’ oluşturuyor. Türk dünyası ve ABD arasında ‘karşılıklı farkındalığı’ artırarak türlü ticari ve siyasi getirilere zemin hazırlıyor.
TAA kurultayı, Türk-Amerikan ilişkilerinin dokusunun ne denli değiştiğini göstermesi itibarıyla da anlamlı. İlişkilerin bir zamanlar resmi ve özellikle askeri ağırlıklı bir görünümü vardı. Artık giderek sivilleşiyor. Eskiden Türkiye’nin sadece muayyen kesimleri ABD’yle angaje olur, ilişkilerde son sözü söylerdi. Bugün çok daha renkli bir toplumsal yelpaze söz konusu.
1997’de Sincan’da tankların yürütülmesinin ardından Washington’un şaşaalı otellerinden birinde yapılan ATC kapanış balosuna katılan dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Çevik Bir, meşhur ‘demokrasiye balans ayarı yaptık’ sözünü söylemişti. JW Marriott otelinde TAA kurultayını izlerken o günler gözümde canlandı. Demokrasilerde asıl balans ayarını sivil toplumun yaptığına bir kez daha kanaat getirdim. Türki-Amerikan ilişkilerinde de balansı daha ayarlı günlere…
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment