ABD’nin mutsuz müttefikleri
Altı yıllık Obama idaresinin Ortadoğu’daki Amerikan dost ve müttefiklerinin çoğuna pek iyi gelmediği ortada. Arap kalkışmalarıyla zuhur eden kaos ortamı, bölgedeki her oyuncuyu zor tercihlere itti. Obama’nın bölgesel ihtilaflara burun sokmaya alerjisini en iyi okuyup ulusal çıkarları doğrultusunda değerlendiren ise, İran oldu.
ABD Başkanı Barack Obama salı gecesi Kongre’deki geleneksel Birliğin Durumu konuşmasında dış politika ve güvenlik temalarına yine çok az yer verdi. Sabık başkanlar bu platformu dünyaya nizamat verme ve korku salma adına da değerlendirirdi. Dış politikayı merkeze oturtmayan ve şahin olmayan Obama ise adeta yasak savıyor. Muhaliflerine sorarsanız, Beyaz Saray nemelazımcılıkla ABD’nin stratejik nüfuzunu erozyona uğratıyor ve dünyayı kaosa itiyor. Destekçilerine göre ise, Obama müdahalecilikten uzak durarak ülkesine ve dünyaya büyük iyilik yapıyor.
Obama’nın nihai hükmünü tarih verecek, ancak Beyaz Saray’ın özellikle Ortadoğu’daki geleneksel Amerikan dost ve müttefiklerini büyük ölçüde hayal kırıklığına uğrattığı muhakkak. Suudi Arabistan’dan başlayalım. Geçen hafta vefat eden Suud Kralı Abdullah’ın gözü muhtemelen arkada kaldı. Zira ülkesi, bir yandan azılı rakibi İran tarafından adım adım çevrelenirken, diğer yandan IŞİD ve El Kaide gibi terörist grupların tehdidi altında. Suudlar, İran’ın bölgedeki önlenemeyen yükselişinden büyük ölçüde ABD’yi sorumlu tutuyor.
Bush dönemindeki işgal sonucu Irak’ta Sünni-egemen rejimin yerini Şii-egemen siyasi yapı aldı. Obama da Bağdat’ı şımartan politikalarıyla o yapıyı güçlendirdi. Riyad, İran’ın gözdesi Esed rejiminin tüm şirretliklerine rağmen ayakta kalmasını da Beyaz Saray’ın ortaya sağlam irade koy(a)mamasına bağlıyor. Son olarak Suudi Arabistan’ın stratejik önemi haiz güney komşusu Yemen’de yapılan Şii darbesi, Riyad’dakilerin uykularını kaçırmaya namzet. ABD’ye birinci dereceden tehdit oluşturan El Kaide’nin en önemli merkezlerinden Yemen’de olanları Beyaz Saray’ın İran konusundaki naifliğine bağlayanlar az değil.
SUUDİ ARABİSTAN NEDEN ÖNEMLİ?
Ne kadar tepkili de olsalar, Suudların algıladıkları Şii tehdidine ve hilafetçi Sünni radikallere karşı temel sığınma mercii yine ABD. O nedenle Washington’la bağları inceldiği yerden koparmadılar, hatta son aylarda canlandırdılar. ABD’nin de önceliği olan terörizm konusunda ikili işbirliği zemini güçlü. Suudi Arabistan, IŞİD’e karşı ABD koalisyonunun en istekli katılımcılarından.
Beyaz Saray, ekonomik ve askeri gücü, Sünni Arap dünyasındaki ağırlığıyla bölgedeki lider ülkelerden Suudi Arabistan’la çalışmayı önemsiyor. Dünyanın en büyük petrol üreticisi olması, ABD’nin hayati ekonomik çıkarlarını etkiliyor. Üretimini kısmayarak petrol fiyatlarının düşmesine vesile olan Riyad, Ukrayna işgalinden dolayı Washington’un cezalandırmaya çalıştığı Rusya’nın enerji ihracatına bağımlı ekonomisini ciddi zora soktu. Baş düşmanı Tahran’ı ve Esed’i kollayan Moskova’yı petrol gücüyle pataklıyor. Stratejik kabiliyetleri bu denli yüksek bir ülkenin lideri vefat edince, Washington’da başta Obama tüm ulusal güvenlik kadrosunun en cömert övgülü taziyeyi yayınlama yarışına girişmesi de çok doğal. Obama, Hindistan ziyaretini kısa keserek Suudi Arabistan’a taziyeye gidecek.
WASHINGTON’DA NETANYAHU KRİZİ
Şu sıralar ABD’nin Ortadoğu’daki en küskün müttefiklerinden biri de İsrail. Zira Obama yönetimi Tahran’la angajman siyaseti güderek tıpkı Suudi Arabistan gibi İsrail’i de çiğniyor.
Tepkisini dışarıya vurmaktan çekinmemekle ünlü İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, İran konusunda şüpheci Cumhuriyetçi muhalefetin gözdesi. Obama, Birliği Durumu konuşmasında İran’a yönelik yeni yaptırımlar içeren bir kanun çıkarmak isteyen Cumhuriyetçi kontrolündeki Kongre’ye veto tehdidinde bulundu. Cumhuriyetçiler ise Beyaz Saray’ın onayını almaksızın Netanyahu’yu mart ayında Kongre’de konuşmaya davet ederek misilleme yaptı. Buna karşılık Obama ve Dışişleri Bakanı John Kerry, İsrail’deki seçimler öncesinde etik açıdan yakışık almayacağı gerekçesiyle Netanyahu’yla görüşmeyeceklerini açıkladılar. Beyaz Saray’ın kızgınlığına bakılırsa, Netanyahu ABD-İsrail ilişkilerinin profilini muhalefet partisi seviyesine düşürecek ziyaretiyle ülkesinin çıkarlarını zedeleyeceğe benziyor. Öte yandan yaşanan krizin boyutu Beyaz Saray cenahında bir diplomatik zafiyete de işaret ediyor.
TÜRKİYE ARADIĞINI BULAMADI
Türkiye de Obama’da aradığını bulamayan bölge ülkelerinden. Ankara, Suriye’de yarı yolda bırakıldığı, Obama yönetiminin sadece işi düştüğünde kapısını çaldığı ve her şeyi kendine yonttuğu kanaatinde. O nedenle ‘Siz bizim Esed’i devirme önceliğimize saygı duymuyorsanız, biz de sizin IŞİD’le mücadele önceliğinize kısıtlı destek veririz’ çizgisinde. Washington’un son zamanlarda Amerikan basınına sızan Esedli çözüm formülleri eminim Ankara’yı iyice rahatsız etmiştir. Yönetim sözcüleri haberleri resmen doğrulamadı ama Beyaz Saray’ın Esed takıntısı olmadığı eylemsizliğinden belli zaten. Esed rejiminin zayıflamış şekilde devamını ABD çıkarlarına aykırı görmüyorlar. Hatta IŞİD yayılmacılığına karşı set oluşturabileceği ümidindeler. Obama yönetiminin ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ anlayışını baştan beri okuyamayan Ankara, Suriye konusunda gerçekçi olmayan beklentilere ve netameli eylemlere girişti. İdarecilerin Türkiye’nin ali menfaatleri için şahsi egolarını artık bir kenara bırakması ve esnek çıkış formülleri aranması şart.
Örnekler artırılabilir, ama altı yıllık Obama idaresinin Ortadoğu’daki Amerikan dost ve müttefiklerinin çoğuna pek iyi gelmediği ortada. Adil olmak gerekirse, Arap kalkışmalarıyla zuhur eden kaos ortamı, sadece ABD değil her oyuncuyu zor tercihlere itti. Obama’nın bölgesel ihtilaflara burun sokmaya alerjisini en iyi okuyup ulusal çıkarları doğrultusunda değerlendiren ise, İran oldu. Nükleer planlarını pazarlığa açmakla Batı’dan devşirdiği hüsn-ü zan ikliminde bölgesel nüfuzunu adım adım ilerletti. Yani ölümü gösterip, hastalığa razı etti. Bu dahiyane politikasından dolayı Tahran diplomasisine şapka çıkarmak lazım.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment