ABD’nin gönlünde yatan aslan

AKP’nin 7 Haziran genel seçimlerinde ciddi bir tokat yemesi ve Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın başkanlık hayallerinin suya düşmesinden Washington’da hemen herkes memnun.

Ancak ABD, Türkiye’nin ve içinde bulunduğu bölgenin stratejik değerine binaen, seçim sonuçlarının ulusal çıkarlarına doğrudan etkisine göre hareket edecektir. Hele duygularıyla işini birbirine karıştırmamaya özen gösteren, soğuk reel politik ekolünü benimseyen Obama yönetimi söz konusuysa…

Türkiye’de demokrasinin önemli bir vartayı atlatması tüm özgür dünya gibi ABD’yi de biraz rahatlattı şüphesiz. En büyük takdiri, ülkenin totaliter rejime dönüşmesine set çeken seçmen topladı. İdarecilerine demokratik yollarla düzeltme yapma kabiliyeti ve olgunluğunu gösteren Türkiye halkı, İslam coğrafyasında tekrar temayüz etti. AKP’nin tüm baskıcı reflekslerine rağmen sandıktan çıkan sonucu kabul etmesi de Türkiye’nin demokratik karnesine olumlu not olarak yazıldı. Washington’da bazı uzmanlar seçimlere fazla şaibe karışmamasında AKP hükümetine de kredi veriyor. Plan ve teşebbüslerin boşa çıkarılmasına katkıda bulunan Oy ve Ötesi gibi sivil toplum grupları özellikle takdir ediliyor.

Selahattin Demirtaş liderliğindeki HDP’nin etkileyici seçim başarısı, Washington’da halka açık ve kapalı toplantıların en popüler başlıklarından. HDP’nin Kürtler dışındaki toplumsal gruplardan da oy alarak Meclis’te MHP’den büyük bir grup oluşturması, ABD açısından olumlu. Zira barajı aşması hem katılımcı ve çoğulcu demokrasiye değerli bir katkıda bulundu hem de Kürt meselesinin barışçı çözümü adına yeni bir fırsat doğurdu. IŞİD’e karşı en etkili savaşı vererek Ortadoğu’da ABD’nin gözdelerinden biri haline gelen Kürtlerin siyasi ve demokratik ilerlemeleri Washington’u sevindiriyor. Ama bunu kazananı Kürtler, kaybedeni Türkler olan sıfır toplamlı bir oyun gibi görmüyorlar. Dolayısıyla bu perspektifi benimseyen MHP çizgisine soğuk duruyorlar.

FARKLI SENARYOLARI ANALİZ EDİYORLAR

Hararetle koalisyon seçeneklerini tartışan Türkiye’ye Washington’daki ilgi de birdenbire çok arttı. Toplantı üstüne toplantı yapılıyor. Çünkü ortaya çıkacak yönetim formülü sadece içişlerini değil dış ilişkileri de derinden etkileyecek. ABD muayyen bir koalisyon formülü lehinde açık işaret vermeyecektir. Obama yönetimi Türkiye’nin iç işlerine karışma anlamına gelecek böyle hamlelerden kesinlikle uzak durur. Nitekim yönetim sözcüleri kurulacak yeni hükümetle -hangisi olursa olsun- çalışmayı sabırsızlıkla beklediklerini söylemenin ötesine geçmediler. Öte yandan, başta ABD’nin Ankara Büyükelçiliği, Washington’daki ilgili devlet birimleri ve düşünce kuruluşları olmak üzere uzmanların özel raporlar hazırlamaya başladığına eminim. Muhtelif siyasi senaryoların ABD’ye muhtemel yansımalarıyla ilgili istihbari ve analitik çalışmalar ışığında Washington ulusal çıkarları için en elverişli formülleri belirleyecektir. Gönüllerinde yatan aslanı herkese belli etmeseler de, lüzum görürlerse el altından kilit bazı oyunculara imada bulunabilirler.

ABD gibi süper güçler stratejik bölgelerdeki satranç taşlarında herhangi bir oynamadan kaygılanırlar. Belirsizlikten hiç hoşlanmazlar. Kısa vadede işlerinin aksamaması uğruna uzun vadede sorun çıkarabilecek formüllere dahi sıcak bakabilirler. Zira birinci öncelikleri, mevcut projeleridir. Şu sıralar bölgede ABD’nin yürüttüğü önde gelen proje IŞİD’e karşı savaş. Ankara’yla ikili ilişkinin parametrelerini ağırlıklı olarak belirleyen unsur da, bu savaştaki askeri işbirliği. Dolayısıyla şu anda Amerikalı stratejistlerin kafasını en çok meşgul eden soru şu: ‘Yeni siyasi denklemin Türkiye’nin Suriye ve IŞİD politikasına muhtemel yansımaları neler olabilir?’

HANGİ KOALİSYON IŞİD’LE SAVAŞTA İŞE YARAR?

Kanaatimce Beyaz Saray, Suriye ve IŞİD konusunda nispeten alışılmış, öngörülebilir ve muayyen oranda kontrol altına alınmış yaklaşımlara sahip AKP’nin içinde bulunmadığı koalisyon formüllerinden tedirginlik duyabilir. Peki AKP’nin MHP’yle mi yoksa CHP’yle mi yapacağı muhtemel bir koalisyon Amerikan politikasına daha az sekte vurur? Eğer işin içinde Suriye ve IŞİD meselesi olmasaydı, Amerikan hükümetine AKP-CHP koalisyonu cazip gelebilirdi. Zira uzun vadede siyasi ve ekonomik istikrara, toplumsal uzlaşmaya en çok katkıda bulunabilecek formüllerden biri bu. Ancak sanki CHP, AKP’nin Suriye ve IŞİD politikasına MHP’den daha fazla takoz koyma potansiyeli taşıyor gibi. Amerikalılar da böyle değerlendirirse, Kürt meselesindeki uzlaşmaz tutumundan rahatsız olsalar bile, MHP’nin AKP’ye eşlik edeceği bir formülü pekala tercih edebilirler.

İşin gerçeği, eğer mümkün olsaydı, gerek demokrasi gerek dış politika cihetiyle ABD’yi en çok AKP-HDP koalisyonu mutlu ederdi. Zira HDP, ABD’nin IŞİD’le savaşında ve Suriye vizyonunda kendine çok yakın bulduğu Kürtlerin başlıca siyasi temsilcisi. Washington için en arzu edilmeyen senaryonun ne olduğunu tahmin etmek ise zor değil: Karanlık şiddet olaylarının, ekonomik istikrarsızlığın, hukuksuzlukların, toplumsal gerginliklerin ayyuka çıkacağı, dış politikanın da başıbozuklaşacağı bir erken seçim(ler) ve zayıf hükümet(ler) dönemi.

ABD dış politikada bazen kayalıkta iştahını çeken bir tutam ota kafasını uzatabilmek için yamaçtaki ağaçların üzerine basarak köklerinden söken dev bir dinozor gibi hareket eder. Obama yönetimi, temelde IŞİD’e karşı savaşta İncirlik Askeri Üssü’nden daha aktif faydalanma uğruna, Türkiye’nin tek adam ve tek parti rejimine hızla sürüklenmesine fazla ses çıkar(a)madı. Demokrasi mücadelesine sonuca tesir edebilecek ölçüde katkıda bulun(a)madı. Şükür ki tehlikeyi gören halk, kendi inisiyatifiyle tabloyu değiştirdi. Dolayısıyla şu anda kimseye minnet borcu yok. Tebrikler Türkiye!

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.