ABD’den, Yunanistan’a öğüt var, para yok

Yunanistan’daki kriz, birinci dereceden olmasa da, Obama yönetiminin zihnini ve mesaisini meşgul ediyor. Yunanistan’ın avro bölgesinde kalıp kalmamasının Amerikan ekonomisini de sarsabilecek boyutta bir global zincirleme reaksiyon başlatması beklenmiyor. Ancak hem ekonomik hem stratejik gerekçelerle Washington için arzu edilen senaryo, Yunanistan’ın Avrupa’dan kopmaması.

Başkan Barack Obama, geçen salı Beyaz Saray’da Brezilya Başkanı Dilma Rousseff ile görüşmesi sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamada, Yunanistan’da olanların ‘büyük bir kaygı’ konusu olduğunu söyledi. “Avrupalı muhataplarımla konuşarak bir anlaşma yolu bulmalarına teşvik ettim.” dedi. Obama, 28 Haziran’da Avrupa Birliği’nin en büyük kreditörü ve siyasi oyuncusu Almanya’nın Başbakanı Angela Merkel’i telefonla aradı. Beyaz Saray açıklamasına göre iki lider, Yunanistan’ın avro bölgesinde kalarak reformları ve büyümeyi sürdürmesinin ‘kritik derecede önemi’ hususunda mutabık kaldılar. ABD Hazine Bakanı Jacob Lew de bir süredir Avrupa’daki kilit muhataplarıyla telefon diplomasisi yürütüyor.

OBAMA YÖNETİMİ NEYİ TELKİN EDİYOR?

Obama yönetiminin Avrupalılara telkini, Yunanistan’a acı bir reçeteyle gelen kredi politikalarını yumuşatmaları yönünde. Yunanlıları da Avrupa’yla bağlarını kopartmamaya teşvik ediyorlar. Bunları yaparken ABD-Avrupa ilişkilerinin sinir uçlarına fazla dokunmamak zorundalar. Zira tıpkı zamanında Türkiye’nin AB’ye alınması yönündeki Amerikan telkinleri gibi, avro bölgesiyle ilgili hamleler de Avrupalılar tarafından iç işlerine burun sokma şeklinde algılanabiliyor. Dolayısıyla Amerikalılar, profili mümkün mertebe yüksek tutmadan, Avrupa ile Yunanistan arasında bir nevi arabulucu ya da kolaylaştırıcı rolü oynamaya çalışıyorlar.

Obama, salı günkü açıklamasında, Yunanistan’ın iflasının ABD finans sisteminde ‘büyük bir şok’a yol açmayacağı tezini tekrarladı. Ancak Avrupa’nın büyümesine olumsuz etki yapabileceğini, bunun da ABD’yi etkileyebileceğini kaydetti. Zira ABD için Avrupa önemli bir ihracat pazarı. Yine de Washington’u meselenin ekonomik yansımalarından çok, stratejik riskleri endişelendiriyor.

Yunanistan, Doğu Akdeniz’de jeostratejik önemi haiz bir NATO ülkesi. Kritik askeri üsleri var. Rusya öteden beri Yunanistan’ı saflarına çekmek için Batı’yla yarışıyor. Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, Rusya lideri Vladimir Putin’le yakın temasta. Nisanda yaptıkları görüşme sonrasında Çipras, ABD ve NATO’nun Rusya’ya uyguladığı Ukrayna yaptırımlarını eleştirmişti. İki lider Haziran’da St.Petersburg’da da bir araya geldi. Rusya, enerji anlaşmaları ve altyapı çalışmalarına katkı vaatleriyle Yunanlılara kara gün dostu izlenimi vermek istiyor. Yunan hükümetinin gerçekten Rusya’ya stratejik eğilim mi gösterdiği, yoksa Batı’nın dikkatini çekmek ve daha fazla borç koparmak için taktiksel olarak mı yaklaştığı belli değil. Büyük ihtimalle ikinci senaryo daha doğru.

BATI’YI BEKLEYEN STRATEJİK SORUNLAR

Avrupa’yla yabancılaşmış ya da bağları zayıflamış bir Yunanistan’ın Batı’nın başına açabileceği stratejik sorunlar Rusya’yla sınırlı değil. Eski NATO Müttefik Kuvvetler Komutanı Amiral James Stavridis, Foreign Policy dergisi için 1 Temmuz’da yazdığı makalede ‘kızgın, soğutulmuş ve köteklenmiş’ bir Yunanistan’ın ‘konsensüs’ esasıyla çalışan AB ve NATO kurumlarının işleyişini zorlaştırabileceğine işaret ediyor. Rusya’ya yaptırımlar, İran’la nükleer anlaşma, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) gibi konulardaki müzakerelerde Yunanistan’ın ‘takoz koyucu’ bir aktöre dönüşebileceğinden endişeli. ABD ve NATO’nun başta Girit adası olmak üzere önemli askeri üslere erişim sorunları yaşamasını ihtimal dışı görmüyor.

Stavridis ve başka birçok uzman, Yunanistan’ın geleneksel Avrupa organizasyonlarından kopması ve NATO’nun güçlü desteğini arkasında hissetmemesi halinde başta Türkiye olmak üzere etrafına daha bir kuşkuyla ve güvensizlikle bakabileceğini düşünüyor. Bu da NATO’nun bölgede kucağında yeni ihtilaf ve istikrarsızlıkları bulması demek. ABD’nin en son isteyeceği şey, bir zamanlar olduğu gibi Yunanistan ile Türkiye’nin bitmeyen kavgaları ve soğuk savaşı arasında kalmak. Özgüvenini yitiren Yunanistan’da Türkiye’ye yönelik tehdit algılarının depreşmesi, Washington’da ümitlerin yeşerdiği yeni bir mevsime girilen Kıbrıs sorununa siyasi çözümü de müşkülleştirecektir.

YUNAN AMERİKALILAR ‘EVET’ DEDİ

ABD’deki Yunan asıllı gruplar, içinden geçtiği zorlu süreçte anavatanlarına katkıda bulunmaya çalışıyor. Obama yönetimine ve ABD Kongresi’ne daha fazla devreye girmesi yönünde lobi yapıyorlar. Çoğu referandumda Avrupa’nın paketine ‘evet’ kampanyasını destekledi. Maddi durumu müsait olanlar uçağa atlayıp Yunanistan’a oy vermeye bile gitti. Zira Yunan Amerikalılar, Yunanistan’ın Avrupa’dan, NATO’dan, dolayısıyla ABD’den uzaklaşmasını arzu etmiyor. Diğer yandan, anavatanda itilme ve yalnızlaşma hissi pekişir ve Yunanistan komşularına daha bir korkuyla bakmaya başlarsa, bunun Washington’da Türk-Yunan lobi mücadelesinin yoğunlaşması gibi tezahürleri olabilir. Ve sadece Ankara’nın değil, ABD yönetiminin başı ağrıyabilir.

Komşu Yunanistan’da istikrarın iyice bozulması ve bölgedeki stratejik dengelerin NATO aleyhine değişmesi Türkiye’nin de çıkarına değil. Hele güneyindeki Suriye gailesiyle uğraşırken ve kendi ekonomik ve iç siyasi sorunlarıyla boğuşuyorken… Referandumda ne sonuç çıkarsa çıksın, iş Yunanlı ve Avrupalı idarecilerde ve IMF gibi uluslararası kurumlarda bitiyor. Karşılıklı tavizlerle, olabildiğince yumuşak bir geçiş dönemi herkes için faydalı olur. Umarım neticede akl-ı selim galebe çalar.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.