ABD endişeli: Ya İsrail İran’ı vurursa?
Son zamanlarda Washington’da ‘İsrail, İran’ı vurur mu?’ sorusu sıkça soruluyor.
Obama yönetimi bu ihtimali hiç yabana atmıyor. Ve İsraillileri caydırmak için elinden geleni yapıyor. Zira İran’ı tahrik edecek askerî bir hamleden en büyük ceremeyi ABD çekecek.
New York Times’ın haberine göre 16 Amerikan istibarat teşkilatınca yapılan analizlerde, İran’ın nükleer silah programını yıllar önce durdurduğu yönünde mutabakat oluşmuş. Tahran’ın nihai niyetinin ne olduğu ise bilinmiyor. Uranyum zenginleştirmesinde arzu ettiği noktaya ulaşsa dahi -ki Amerikan istihbaratına göre henüz o kadar ilerlemiş değiller- nükleer savaş başlığı imal etmeden bunu silaha dönüştürmek mümkün olmuyor. Gerçi ‘o teknolojik aşamaya gelirse İran isterse kısa sürede silah da yapar’ diyenler var. İsrail de bu görüşte. Ama Amerikan cenahında büyük bir alarm hali görünmüyor. O nedenle ambargoları yoğunlaştırarak İran’ı zayıf şekilde müzakere masasına çekip diplomatik yollarla sonuç alma üzerinde yoğunlaşıyorlar.
İsrail’in İran’a saldırı planları yaptığı yönündeki duyumlar, Obama yönetimini ciddi endişeye sevk etti. İsrail, kafasına koyduğunu yapabilen, gözü kara bir güç. Üstelik Amerika’da etkili bir destek tabanı var. Şu sıralar Obama yönetimi İsrail’in önleyici saldırısını engellemek için, önleyici propaganda yapıyor. ABD Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey geçenlerde CNN’e verdiği mülakatta bu tür bir saldırının ‘istikrar bozucu’ olacağını söyledi. Obama’nın Milli Güvenlik Başdanışmanı Tom Donilon, İsrail’i ziyaret ederek muhataplarına teenni telkininde bulundu. Ancak İsrail hükümetinde pek yumuşama emaresi görünmüyor. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, General Dempsey’in beyanatına ‘İran’a hizmet ettiğini’ öne sürerek sert karşılık verdi.
İran’a yapılacak bir saldırının sonuçlarından en çok Amerika ve Obama yönetimi etkilenecek. Ortadoğu’da içinde İran’ın da bulunduğu yeni bir savaş çıkması, petrol fiyatlarının fırlaması demek. Zira İran saldırıya uğrarsa, dünya petrol trafiğinin neredeyse dörtte birinin geçtiği Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehditleri yapıyor. Bu da, yeni yeni toparlanma emareleri gösteren Amerikan ekonomisini tekrar darboğaza itebilir. Ekonominin merkezde olacağı başkanlık seçimlerinde Obama’nın kazanma şansı zora girebilir. Seçim senesini fazla suya sabuna dokunmadan atlatmak isteyen, o nedenle Suriye konusunda bile elini taşın altına fazla koymayan Obama yönetimi, İran kovanına çomak sokma niyetinde hiç değil.
Peki İsrail, ABD’ye böyle büyük bir emr-i vaki yapabilir mi? Eğer ulusal çıkarlarının İran’ı vurmayı gerektirdiğine kanaat getirirse, evet. Zaten Amerikalılar da bu ihtimali ciddiye aldığından kapalı ve açık diplomasiyle İsrail’i iknaya çalışıyor. Washington açısından riski artıran faktörlerden biri, mevcut İsrail hükümetiyle ikili ilişkilerin iyi olmaması. Başbakan Netanyahu mart başında Washington’a gelecek. Obama da ABD’deki en etkili İsrail yanlısı lobicilik grubu AIPAC’in kongresinde konuşacak. Eminim bardağın dolu tarafına vurgu yapılacak. Ama gerçekte, iki hükümet arasında soğukluk var. Washington, Netanyahu yönetiminin Filistin meselesinde barışçı çözümü torpilleyen yaklaşımlarından rahatsız. Tel Aviv ise mevcut Amerikan yönetimini, özellikle Obama’nın şahsını, kendine yakın bulmuyor. Obama’nın dört yıl daha işbaşında kalma ihtimalinden huzursuz oluyor. İran’a yapılacak bir askerî müdahale aynı zamanda Obama’nın altından koltuğu çekme operasyonu olacaktır.
Siyasî kutuplaşmanın had safhada olduğu Amerika’da Cumhuriyetçi muhalefetin tutumu da İsrail’in ekmeğine yağ süren cinsten. Cumhuriyetçiler, Obama’nın siyasî ölüm fermanının İsrail eliyle verilmesinden mutlu olur. Birçok konuda görüş ayrılıkları olan Cumhuriyetçi başkan aday adayları, Ron Paul hariç, ağız birliğiyle Obama’nın İsrail ve İran politikasını eleştiren açıklamalar yapıyor. Asker kökenli eski Cumhuriyetçi başkan adayı Senatör John McCain bile, kendi ülkesinin genelkurmay başkanının görüşlerinin arkasında durmadı.
ABD’nin İsrail’i rahatsız eden görüşlerinin askerî yetkililerce dillendirilmesi tesadüf değil. Amerikalılar, İsrail’de ordunun siyasî irade üstündeki etkisini biliyor. İsrail ordusunun Amerikan ordusuyla kurumsal işbirliğini önemsediğinin de farkındalar. Verilen dolaylı mesaj, İsrail’in İran’ı vurması halinde sadece bölgenin değil, ABD-İsrail orduları arasındaki ilişkinin istikrarının da bozulabileceği yönünde. Dempsey, İsrail’i uyaran ilk üst düzey Amerikalı general değil. Şu anda CIA Başkanlığı görevini yürüten General David Petraeus da önceki sene Senato Silahlı Kuvvetler Komitesi’nde katıldığı oturumda İsrail’i kızdıran şeyler söylemişti. Petraeus, ‘Filistin konusundan kaynaklanan Arap öfkesi, ABD’nin bölgedeki hükümetler ve halklarla ortaklıklarının gücünü ve derinliğini sınırlandırıyor.’ demişti. Bütün bunlar, İsrail’in Amerikan devlet güvenlik camiasında popülaritesini giderek kaybettiğini gösteriyor. İran’ı şu aşamada vururlarsa, imajları şüphesiz daha da bozulacak.
İsrail’in İran’a saldırmasının şüphesiz Türkiye’ye de ciddi yansımaları olur. Bölgeyi sakinleştirmeye çalışan Ankara’nın tekerine çomak sokulur. Türkiye büyük ihtimalle buna sert tepki verir. İsrail’e kırgın Obama yönetimi ise, Türkiye’ye de fazla ses çıkarmaz. İsrail’in Obama yönetimiyle ve dünyanın büyük kısmıyla gemileri yakma pahasına önümüzdeki birkaç ay içinde İran’ı vurma ihtimalini ciddiye almak lazım. Ankara bu ihtimalleri dikkatle değerlendirmeli.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment