Yalan, talan ve iman
Artık dost-düşman herkesin kabullendiği bir gerçek var; yalan Türk siyasi tarihinde hiç bu kadar mebzul olmamıştı; Türk basın tarihinde hiç bu kadar revaç bulmamış, hiç bu kadar pervasızca söylenilmeye ve yazılmaya devam etmemişti; kitleler yalanla bugünkü kadar hiç aldatılmamış, aldatılamamıştı.
Geçtiğimiz 8 ay içinde dinî, sosyolojik, psikolojik, hukukî ve siyasî hemen her açıdan neler neler yazıldı yalanla alakalı olarak. Ahirete inanan bir mümin için… İtiraz edebilirsiniz bu yarım cümleye. Diyebilirsiniz ki ahirete inanmayan mümin olur mu? Dinî bilgilerim bana olmayacağını söylüyor. Ahirete iman, imanın şartları arasında. Ama mümin olduğuna inandığımız, alnı secdeli nice insanların peynir ekmek yeme kolaylığı içinde söyledikleri binlerce yalanı görünce ne diyeceğimi ben de kestiremiyorum ve onun için diyorum ki ahirete inanan bir mümin için. Evet onun için işin en önemli boyutu dinî boyutudur, öyle olmalıdır. İmanla yalanın yan yana gelmeyeceğini bize Efendimiz (sas) söylüyor. Ama imanla talanı yan yana getirmek için yalana ihtiyaç duyanlar cevazını her nereden ve her kimden alıyorlarsa girdikleri milyonlarca insanın hakkına rağmen yalanı doğru rahatlığı içinde söyleyebiliyor.
Aslında ben de sözü tam buraya getirmek istiyordum. Alnı secdeli insanlar nasıl bu kadar rahat yalan söyler? İmanın kalpte yaptırım gücünü kaybetmesi mi? Hiç şüphe yok. Ama psikoloji ilmi farklı bir şey söylüyor. Malum psikoloji, insan davranışları ve zihinsel süreçleri ile birlikte bunların altında yatan nedenleri inceleyen bilim dalıdır. Mealen aktarıyorum. Yunancada ‘hastalık’ manasına gelen “pathos” ile ‘bilim’ manasına gelen “logos” kelimelerinin bir araya gelmesinden oluşan patolojik bir haldir yalan söylemek. Tıp ilminin hücre, organ ve dokulardaki yapısal ve fonksiyonel bozuklukları inceleyen dalı patoloji ile ne denli alakası var, bunu bilmiyorum. İlgi alanım dışında. Belki de vardır. Söz uzmanların. ‘Yalan söylemek patolojik bir haldir’ derken patoloji sözlük manası itibarıyla kullanılıyor. Marazî bir ruh hali diyebiliriz buna enfes Türkçemizle.
Evet, kim ne derse desin yalan söylemek marazî bir ruh halidir ve yalan söyleyen kişi ilmî verilere göre hastadır. Compulsive disorder denilen dürtü bozukluğunun en önemli göstergelerinden biridir yalan söylemek. Öfkesini kontrol edememe, çift kişilikli olma, saçını sürekli çekme, tırnak yeme gibi bir hastalık bu. Uzmanların ifadelerine göre çocukluk dönemlerinde maruz kalınan şiddet ve travmaların bunda çok büyük etkisi var. Yanlış anlaşılmasın; yalancı doğulur demiyorum. Hiç kimse de bunu söyleyemez. Ama yalancı olunuyor. Dolayısıyla hemen ve acilen tedavisi gerekir. Neden? Çünkü tedavi edilmediği takdirde kişilik bozukluğunu netice verecek. Şahsiyet ve karakter sorunları oluşturacak.
Çare ne? Çare adına ilk adımı şöyle belirliyor uzmanlar; kişi yalan söylediğini önce kendisine itiraf edecek. Aynaya bakacak, yalanları ile yüzleşecek, kendisine, ailesine ve topluma verdiği zararları görecek ve ardından hayatında temiz bir safha açacak. Mümkün mü? Allah’tan ümit kesilmez.
Bir cümle de ‘maslahat yalan söylemeyi meşru kılar’ diye fetva verenlere. Sözü, söz sultanı Bediüzzaman’a veriyorum: “Maslahat için kizb (yalan) ise zaman onu neshetmiştir (hükmünü kaldırmıştır). Maslahat ve zaruret için bazı alim ‘muvakkat’ fetvası vermiş. Bu zamanda fetva verilmez. Çünkü o kadar su-i istimal edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaati olabilir. Onun için hüküm maslahata bina edilmez.”
“…Maslahat dahi yalan söylemeye illet olamaz. Çünkü muayyen bir haddi yok, su-i istimale müsait bir bataklıktır. Hükm-ü fetva ona bina edilmez. Öyle ise ‘imme’s-sıdk ve imme’s-sükût (ya doğru söylemeli yahut susmalı) Yani yol ikidir, üç değildir. Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir.”
Son söz Efendimiz’in (sas): “Üç sınıf insan var ki, Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz, yüzlerine bakmaz ve onları azab-ı elim içinde bırakır. İhtiyar zinakâr, kibirli fakir ve yalancı hükümdar.”
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment