Peygambersiz İslam, itirazlar ve cevaplar
Ramazan’da yayınlanan “Peygambersiz İslam” ve “Kur’an Müslümanlığı” yazılarım nedense bazılarını çok ciddi rahatsız etmiş.
Aldığım tepkilerden anlıyorum bunu. Tabii ki dile getirdiğimiz düşünceler eleştirilemez değil. Adı üzerinde düşünce yani üretilmiş fikir. Belli bir bilgi ve veri tabanına dayanıyor, İslam ilim geleneğindeki düşünce sistemi ve metodolojisini takip ediyor. Ama eleştirinin de bir seviyesi olmalı. İsimlerini, mesleklerini, ilmi yeterliliklerini bilmediğim kişilerin eleştirilerine bakınca gördüğüm manzara şu; okuduklarını dahi anlamamışlar. Halbuki eleştirinin ilk adımıdır ve en temel basamağıdır eleştireceği üretilmiş düşünceyi anlamak. Ardından fikre fikirle karşılık vermeye sıra gelir. Şartlanmış zihniyeti, önyargılarla dolu kafa yapısını ve “Kim ne derse desin ben bildiğimi okurum” mantığını ele veren klişeleşmiş hadis karşıtı söylemleri papağan gibi tekrar etmekle eleştiri getirilmiş olmuyor ve olmaz da.
Bir daha dönmek istemezdim o konuya ama anlaşılan o ki dönmem gerekiyor. Açıkça ifade edeyim; ben arşivlerde duran o iki yazımda hadislerin sıhhatinde sorun yok demedim. Hatta hadislerin sıhhati ile alakalı senet ve metin kritiği bağlamında erbab-ı ilim arasında asırlardır tartışması yapılan konulardan bir tanesine bile temas etmedim. Temas ettiğim şey; İslam’ı sadece Kur’an’dan ibaret gören bir zihniyetin yeniden hortlatılmaya çalışıldığı gerçeğini gözler önüne sermekti. Bir zamanların moda tabiriyle haşa ve kella “Hz. Peygamber’i (sas) postacı” konumuna indirgeyen düşüncelerle İslam’ın işlevsiz kılınacağı hakikatiydi.
Evet, ne garip ve ne ironik bir tecellidir ki Efendimiz’i (sas) binlerce defa haşa “postacı” konumuna indirgeyen aynı insanlar ağızlarını doldura doldura Kur’an’ı yorumlama çabası içindeler. Bunun manası şu; Hz. Peygamber’e (sas) tanımadıkları Kur’an’ı yorumlama hakkını kendilerine tanıyorlar. İnsaf!
Halbuki Kur’an Efendimiz’i (sas) dini tebliğle mükellef olduğunu açıkça beyan eden onlarca ayetinin yanı sıra, onun ümmeti ve insanlık için örnek olduğunu belirtiyor. Kendisine itaatten bahsettiği hemen her yerde Resul’üne itaati da zikrediyor. Bu da Efendimiz’i (sas) mektubun içini açmadan sahibine ulaştıran postacıdan çok ama çok daha öte bir görevi ve konumu olduğunu gösteriyor. Bu kadar basit bir gerçeği bazıları neden anlamakta zorlanıyor veya neden anlamamakta ısrar ediyor; işte ben de bunu anlamıyorum.
Hadislerin sıhhati demiştim. Evet, hadislerin sıhhati konusunda 15 asırdan bu yana yapılan tartışmalar meydanda. Hadis usulü ilmi bunu en ince ayrıntılarına kadar ele alan metotlarla dolu bir ilim dalı. Tek bir amacı var; Hz. Peygamber’e (sas) isnat edilen ve hadis diye rivayet edilen sözlerin ona aidiyetini araştırmak. İtiraz edilen şey bahsini ettiğim aidiyeti tespitte yetersizlikse, ortaya konan kaide kural ve metodolojinin kifayetsizliğiyse, bunun için alternatif teklifler ileri sürme, yeni metodolojiler ortaya koyma her zaman mümkün. Ama bunu yapma yerine hadisleri toptan yok saymanın mantığı ne?
Şuna katılıyorum; bugün genel manada sahih dediğimiz hadis mecmualarında bile Efendimiz’e (sas) isnat edilen bazı hadisler sahih değildir. Söz konusu kitapların yazıldığı dönemlerden sonra senet ve metin kritiği ana başlıkları altında yapılan çalışmalar bunu bütün netliği ile ortaya koymuştur. Bunlar arasında öyleleri vardır ki sahih olmadığı anlaşılan o hadisler sahihmiş gibi çeşitli fıkhi içtihatlara, sosyal hayatı düzenleyen uygulamalara kaynaklık da etmiştir.
İnkârı kabil olmayan böylesi gerçekler karşısında yapılacak şey açıktır; o içtihatları değiştirmek; eğer İslam’ın genel geçer ilkelerine muhalifse sosyal hayatta o uygulamalara son vermektir. Ama burada şu da unutulmamalı; prensip bazında evet dediğimiz bu hakikatin topluma mal olması uzun zaman alır ve çok yönlü, geniş kapsamlı çalışmalar gerektirir. Sahih İslam’ın inşası adına bir mücadeledir bu. Şimdi bu mücadeleyi göze almak yerine hadisleri toptan inkar etmek, hiçbir ilmî ve aklî kritere dayanmayan bir davranış biçimidir.
Sorumu tekrar ediyorum; sorun Efendimiz’e (sas) isnad edilen hadislerin sıhhati ve öyle zannedilen hadisler etrafında oluşan geleneğin değiştirilmesi ise hadisleri ve buna bağlı olarak Efendimiz’in örneklik, önderlik, rehberlik vasfını toptan inkârın mantığı nedir?
Bana “Aşırı bir itham olmadı mı? İyi niyetli olamazlar mı? Kalplerini yarıp da mı baktın?” diyebilirsiniz. Haklı olabilirsiniz. Bazılarının “İslam’ın içini boşaltma projesi” diyerek seslendirdiği komplo kokusu da veren düşüncelere inanmak istemiyorum. Fakat o söylemlerin hasıl ettiği neticeye bakalım. Sonuç ortada. Peygambersiz İslam ve Kur’an Müslümanlığı İslam’ın içini boşaltmaya yarıyor vesselam.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment