Peygamber’siz İslam!
Emeviler döneminde gerçekleşen ilk İstanbul kuşatması esnasında “Düşman kuvvetleri bizden çok fazla, güç dengesi yok, yeniliriz, kaybederiz, savaşmayalım, geri dönelim” diye düşünenlerin düşüncelerini “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın” ayeti ile temellendirerek seslendirmeleri karşısında Ebu Eyyüp el-Ensari’nin bir çıkışı vardır; “Ayeti doğru okuyorsunuz ama yanlış te’vil ediyorsunuz.” Detaylarına bakılabilir.
Ben aynı cümleyi “Kur’an Müslümanlığı” deyip M. Akif’in “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı; Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” beytiyle sözde düşüncelerini temellendirmeye çalışan kişiler için söyleyeceğim. Akif’ten yaptığınız iktibas doğru ama Akif’in bu beyti sizin yaymaya çalıştığınız “Hadissiz, sünnetsiz, Peygambersiz İslam” düşüncenizi desteklemez. İnanıyorum ki Akif hayatta olsaydı ve bu beytinin mezkur düşünce için kullanıldığını görseydi, onları huzurundan kovduğu gibi, o düşünce ile mücadele de ederdi. Nereden çıkartıyorsun diyenlere küçük bir tavsiye; Ertuğrul Düzdağ tarafından yayına hazırlanıp DİB’in yayınladığı “M. Akif Ersoy Tefsir Yazı ve Vaazları” adlı eserini okumanız kafi.
Ne acıdır ki kökeni çok eski dönemlere ve çok farklı yerlere uzansa da Anadolu topraklarına misafir olmamış; olsa da hep cılız sesler olarak kalmış, “Halk Müslümanlığı” ferasetinin ezici bakışları altında boğulmuş “Kur’an Müslümanlığı” safsatası yeniden duyulmaya başlandı. Bunun sondan bir önceki hortlayışını 28 Şubat döneminde gördük ve yaşadık. Ne yazık ki bazı TV vaizlerinin başını çektiği o proje, eğitim sistemini altüst eden AKP iktidarı döneminde yeniden hortladı. Dilerim Allah’tan son olur.
Projenin detayına girmeme gerek yok. Ama kısaca ifade edeyim: “Kur’an Müslümanlığı.” “Peygambersiz İslam” demektir. Sakın ola ki “Kur’an Müslümanlığı” tabirinin zihinlerde pozitif bir algı bırakmasına aldanmayın. Onu tersinden okursanız karşınıza çıkan şey, bir cümle önce söylediğim gibi hadis ve sünnet başta 14 asırlık geleneğin bütünüyle dışlandığı İslam yorumudur. Ki bu Hz. Muhammed’e (sas) verilmeyen Kur’an’ı yorum hakkının Arapça dahi bilmeyen insana verilmesi ve meallerden hareketle bir İslam anlayış ve yaşayış zeminini hazırlamaktır. Bu zaviyeden bakınca literatürde teolojik veya usuli selefi zihniyeti –sakın yanlış anlaşılmasın cihadî veya şimdilerde piyasaya sürülen siyasi selefilik değil- bile Peygamber’e (sas) ve sahih geleneğe daha sadık ve daha bağlıdır.
İHL talebeleri arasında yaşanan dini hayat ekseninde basın yayına intikal eden bilgilerden hareketle bir mukayese yapabilirim; şimdi hortlatılmaya çalışılan bu proje, 28 Şubat döneminden daha fazla zarar verecektir hem dine hem de Türkiye toplumuna. Hatırlayanlar olacaktır, o dönemde yukarıda da ifade ettiğim gibi o proje bir-iki TV vaizi akademisyen tarafından dile getiriliyor; bir-kaç TV tartışma programı, bir-kaç köşe yazısı ile sönüp gidiyordu. Onu seslendiren akademisyenlerin kullandıkları dil ve şahsi hayatlarındaki basına yansıyan falsoları, halk Müslümanlığının ferasetine çarpıyor ve geri tepiyordu. Bu baziçede gelenek adına haklı olarak eleştirdikleri bazı doğrular bile sırf onlar seslendirdikleri için yanlış olarak kabul ediliyordu. Ama şimdi öyle değil.
İki ayrı açıdan. Bir; projenin uygulayıcılarının kimlikleri açısından. Evet, mezkur projenin perde arkası mimarları kimdir veya kimlerdir bilemem ama uygulayıcıları kendilerine “dindar-muhafazakar” diyen, Allah’ı, Peygamber’i, dini imanı dillerinden düşürmeyen alnı secdeli insanlar. Dolayısıyla dün böylesi düşünceleri TV ekranlarından görünce “sapık bunlar” deyip 32 Farz Müslümanlığına sarılan anne babalar, şimdi aynı şeyi yapmıyor ve yapamıyor.
İki; proje eğitim sisteminin içine girmiş durumda. “Dindar nesil” boşu boşuna siyaset meydanlarında söylenen bir söz değil. Üzerinde çok iyi düşünülmüş ve Müslüman halkın zihni kabullerine oynayan çok iyi bir çerçeve kavram o. Ve maalesef başta havuz medyası olmak üzere birçokları da farkında olarak veya olmayarak bu ateşe odun taşıyor; Anadolu Müslümanlığının üzerine oturduğu temellerin yıkılması için balyoz sallıyor. Maalesef.
Şimdilik belki çoklarımız farkında değiliz bunun ama yakında olacağız. “Belki yarın, belki yarından da yakın” bir zamanda “Kur’an Müslümanlığı” teraneleriyle eğitimlerini sürdüren çocuklarımız karşımıza “bohem hayatını” tercih eden bir hayat modeli ile çıktığında “Eyvah!” diyeceğiz ama en azından onlar için iş işten geçmiş olacak.
Anadolu insanının feraseti bir kez daha bu projeyi ademe mahkum edemez mi? Çok arzu ederdim; “Beyler tezgâhı yanlış yerde açmışsınız; burada size ekmek yok demeyi.” Zor gözüküyor. Ümitsiz değilim, fakat tahribatın başladığının da farkında olalım.
Ah Akif! “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı; Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” sözlerinin Peygamber’siz İslam adına kullanılacağını hiç tahmin eder miydin?
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment