Gayretullah
Gayret, kıskançlık demek. Beşere ait bu sıfat Allah’a isnat edilince manası elbette değişiyor.
Değişen bu manayı bize Allah Resulü (sas) bir hadislerinde ifade buyuruyor. Hadis şu; Sa’d b Ubade bir gün huzurda iken ‘Eşimi yabancı bir erkekle görecek olursam onu öldürürüm.’ çıkışında bulunuyor. Efendimiz (sas) bunu fırsat bilerek o mecliste bulunanlara; “Sa’d’ın kıskançlığına şaşırıyorsunuz. Ben ondan daha kıskancım. Allah ise benden daha kıskançtır.” Şaşırmamak mümkün değil. Bu kontekst içinde Allah’ın kıskançlığını anlamak ve anlamlandırmak mümkün değil. Onun için Allah Resulü sözlerini hiç kesmeden devam ediyor: “Allah’ın kıskançlığı (gayretullah) kullarının haram kıldığı şeyleri işlememesidir.”
Gayretullah kavramını tarihî süreç içinde ulema genelde şöyle açıklar: Allah insanlara iradî özgürlük vermiş ve onları helal ve haram, emir ve yasaklarla dünyada imtihan etmektedir. Mükâfat ve mücazat, cennet ve cehennem bu özgür tercihin neticesidir. Bir başka anlatım tarzıyla, Cenab-ı Hak bu dünyada tekvinî ve teşriî emir ve yasaklarıyla bir sistem kurmuş ve kurduğu bu sisteme zaruretler söz konusu olmadan müdahale etmemektedir. Bunun manası –tabir caizse- Allah’ın hiçbir mecburiyeti olmadığı halde Kendi koyduğu bu kanunlarla Kendini sınırlandırması demektir. Sünnetullah kavramı zaten bunu ifade eder.
Fakat bazı zamanlar olur ki insanlar Allah’ın haram sınırlarını aştıkça aşar ve zulüm alır başını gider. Mazlumların ah u efgânı ayyûka çıkar, arş-ı Rahman’a ulaşır. İşte bu nokta gayretullahın harekete geçtiği noktadır. O zaman Allah zalime karşı adaletinin, mazluma karşı merhametinin göstergesi olarak “tekvinî emirler” çizgisinde bazı hadiselerle “Fa’alün limâ yürîd” olduğunu gösterir. Ad, Semud, Nuh, Lut kavmi misali Kur’an’da helak edilen kavimlerin kıssaları, Hz. İbrahim’in karşısında yer alan Nemrud, Hz. Musa’ya tekabül eden Firavun’un akıbetleri, müfessirlerimiz tarafından “gayretullah”ın tezahürü diye yorumlanmıştır.
Meselenin zihinde billurlaşması için Firavun’un Kızıldeniz’de boğulmasını anlatan şu ayetlere bakalım. Zuhruf Sûresi 51-56 ayetler: “Ve Firavun, kavmi içinde seslendi: ‘Ey kavmim, bütün Mısır benim mülküm değil mi? Ve altımdan akan bu nehirler? Hâlâ görmüyor musunuz? dedi. “Yoksa ben, o acizden daha hayırlı değil miyim ki, o neredeyse normal konuşamıyor, meramını anlatamıyor. Öyleyse ona takılmış altından bilezikler olmalı veya onunla beraber ona yakın olan melekler gelmeli değil miydi?” Böylece Firavun kavmini hafife aldı, küçümsedi. Bunun üzerine kavmi ona itaat etti. Muhakkak ki onlar fasık bir kavim oldular.” Sıradaki ayete dikkat edin, zira bu ayet gayretullahın harekete geçtiğini anlatıyor: “Bizi gazaba davet edince, Biz de onların hepsini suda boğarak, onlardan müminlerin intikamını aldık.”
Gayretullahın harekete geçtiğini gösteren kıssaların hiçbirinde mazlumlar, zulmün karşısında eli kolu bağlı oturmamış, atalet ve miskinlik içinde zulmün zirve yapmasını beklememişlerdir. Aksine meşru dairede zalimin zulmüne karşı fiilî mücadelelerini vermişler, kavlî olarak da duadan dûr olmamışlardır. Evet, zulüm karşısında sabır ve dua müminin takınacağı iki esaslı tavrın adıdır. Gayretullah ise zulme karşı mücadelenin fayda vermediği, hatta fayda verme bir tarafa zulmün daha da artmasına vesile olduğu yerde devreye girer. Tam bu noktada Efendimizin (sas) ““Mazlumun, haksızlığa uğramış kimsenin duasından sakın: çünkü onun duası ile Allah (cc) arasında perde yoktur.” hadisini hatırlamak ve hatırlatmak icap eder.
Yeri gelmişken sabır her nedense bizim dünyada başa gelen musibetlere tahammül etmek, ne yapalım kaderimiz böyleymiş deyip meskenet ve atalet içinde kıyıda köşede kenarda oturmak şeklinde anlaşılıyor. Halbuki sabır, M.Akif’in izahıyla “başa gelen musibetlere sebat göstermek, sıkıntılara göğüs germek, onları gidermek için mücadele etmek” demektir. Sabra bu mana verildiğinde sabrın aktif veya pasif diye ayrılmasının da manası yoktur.
Son bir yıldır farklı ve birbirine zıt yorumlara konu olan gayretullah hakkında bu yazıda yaptığımız izahı bir cümle ile özetleyelim; zulmün son, hak edilmiş merhametin ise harekete geçtiği ilk duraktır.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment