Dikkat! Siyaset, inanç alanı haline geliyor
“Balık hafızalı milletiz” tespitini hemen her duyuşumda, her okuyuşumda “fazlaca haksızlık edilmiyor mu?” diye düşündüğüm çok olmuştur. Fakat farkındalık terapi metotlarından biri ile kısa bir müddet düşündüğümde tespit çok mübalağalı gelmedi bana.
11 ayını dolduran 17 Aralık sonrası yaşadığımız süreçte lideri yüceltme bağlamında söylenen bazı sözleri düşündüm geçen gün. Unuttuk gittik biz onları. Halbuki itikadi bağlamda oldukça tehlikeli sözlerdi onlar. Birkaç hatırlatma: “…bizim ezeli ve ebedi liderimizdir… ona dokunmak ibadettir… Tüm yollar önce Allah’a, sonra Başbakan’a çıkar… Başbakanımız bizim için ikinci peygamberdir… Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan bir lider var… Başbakanımızın çıkacağı televizyon yere konmaz…” ve daha neler. “Biz varsak siz varsınız, AKP iktidarı varsa istikrar var, yoksa yok” türü sözleri de aynı kategoride mütalaa edebilirsiniz.
Ne oldu bu sözler kamuya mal olunca? Hangi yetkili ağız ne söyledi bunlar hususunda? Haydi Hocaefendi’yi sevmiyorsunuz, nefret ediyorsunuz, dolayısıyla ona yapılan hakaretlere, ‘yalancı peygamber’ gibi küfre isnadı işmam eden beyanlara bir şey demediniz; pekala direkt Allah’a, Peygamber’e, inanç esaslarımıza taalluk eden mezkur söylemlerde neden kimse ses çıkarmadı? “İlmin izzetini korumam lazım, topluma, tarihe, dine ve Allah’a karşı sorumluluklarımı her şeye rağmen yerine getirmem şart” diye düşünen 5-10 yetkili insan “yeter, itikadî açıdan bunlar yanlıştır, günahtır, vebaldir, kısa orta ve uzun vadede bu türlü söylemlerin dinimize büyük zararı dokunur” deme cesaretini gösterebilseydi bugün müspet manada çok daha farklı bir yerde olabilirdik.
Pekala şimdi neredeyiz? Sorgulamadan korkan genel yapımız, genelde muhakemeden yoksun bir zemine oturan düşünce dünyamız, taklidin kahredici pençelerine teslim ettiğimiz inancımız, devlete ya da otoriteye itaati kutsayan asırlık anlayışımız bu suskunlukla birleşince dinen, örfen, ilmen, aklen, vicdanen, siyaseten yanlış olan bu söylemler halk nezdinde kabul görüyor.
Fakat benim bir endişem var; kabul seviyesinde kalmayacak bu söylemler, Allah muhafaza daha da ileri gidecek. Bediüzzaman ilmin mertebelerini anlattığı yerde 7 kavramdan bahseder. Ehlinin malumudur: Tahayyül, tasavvur, taakkul, tasdik, izan, iltizam, itikad. Tahayyül, hayalde canlandırmak; tasavvur, zihinde şekillendirmek; taakkul zihni çaba sonucu anlamak; tasdik, doğruluğunu kabul edip onaylamak; iz’an söz konusu şeyin doğruluğunu ikrar etmek, boyun eğmek; iltizam, bilerek ve isteyerek taraftar olmak; itikad, aksine ihtimal vermeyecek ölçüde kesin ve net bir şekilde inanmak.
Evet; mecaz cehlin ehline düşünce hakikat zannedilirmiş. Neresinden bakarsanız bakın, hiçbir dinî değerle, hiçbir içtihadî yaklaşımla, hiçbir tarihi gelenekle bağdaşmayan bu ve benzeri sözler hiç bir engelle karşılaşmadan tabana inince farklı bir sonuç karşımıza çıkıyor. Sonuç şu; bu sözler artık toplumsal gerçekliği bulunan “AKP’li-AKP’li değil” kutuplaşmasının gölgesinde söylenince Bediüzzaman’a atfen zikrettiğim mertebeler içinde mesafe kat ediyor. Böyle devam ederse korkum bunların itikada yani inanç esası noktasına gelip dayanması. Belki bazıları için gelip dayanmıştır bile. Kefenle siyasi mitinglere katılmanın altındaki aklı ve inancı düşünün.
Bu kadar da olmaz demeyin. Bakın Nuh Peygamber’in (as) kavmi, yaptıkları işlerle kendilerine yararlılıkları dokunan 5 kişinin resimlerini, heykellerini yapıp şehrin bazı yerlerine asmışlar. Ta ki onları unutmayalım, gelecek nesiller de hatırlasın, minnetimizi, teşekkürümüzü bu yolla ifade edelim demişler. Bir-iki nesil sonra bu düşünce tamamen unutulmuş ve o 5 kişiyi ilah ittihaz etmişler. İşte ayet: “Sakın tanrılarınızdan vazgeçmeyin, Ved, Süva, Yegûs, Yeûk ve Nesr’i, bunlardan hiçbirini bırakmayın!” dediler.” (Nuh, 23) Ağır bir tespit mi olur bilmiyorum ama zaten hırsızlıktan israfa varıncaya kadar meşrulaştırıcı yorumlarla, iktidar imkânlarıyla oluşturulmaya çalışılan cemaat yapılanmasıyla AKP Müslümanlığı diyebileceğim nevzuhur bir anlayış türemeye başladı. Siyasilerin yukarıda örnekleri verdiğim beyanları da bu nevzuhur anlayışın itikadî esaslarını oluşturursa hiç şaşırmamalı. Siyaset inanç alanı haline geldi-geliyor ve böyle devam ederse gelecek. Allah muhafaza.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment