Sen Yusuf ol, kaç! Kaç ki gömleğini arkadan yırtsınlar
Ehlinin malumudur; tabii, faydacı, yorumcu, normcu, sosyolojik, realist vb. isimler altında birçok hukuk akımlarından bahsedilir hukuk tarihinde. Bunlardan bir tanesi de son dönemlere has olmak kaydıyla feminist hukuk akımıdır. Uzmanların görüşüne göre tutarlı bir hukuk anlayışı koyamamıştır bu akım. Genelde erkek karşıtlığı üzerine kurmuşlardır hukukî görüşlerini.
“Farklı fakat eşit” bu görüşün özeti gibidir. Fakat bunların haklı olduğu bir nokta vardır; o da sair hukukî akımların erkek egemen bir bakış açısıyla ortaya konduğu ve savaştan çocuğa, karı-koca ilişkilerinden cezaların belirlenmesine kadar erkeğe ait (masculine) özellikler gözetilerek kadına ait (feminine) özelliklerin ihmal edilmesidir. Hâlbuki doğru olan ne masculine ne de feminine, aksine kadını da erkeği de içine alan daha insani hukuki norm ve formların olması gerektiğidir.
Yazıya böyle bir giriş yapmamın sebebi, Hocaefendi’nin Herkül Nağme sitesinde de tefsir dersi notları diye nitelendirebileceğim bölümde yayınlanan, Hz. Yusuf ve Zeliha -Züleyha da diyenler var- arasındaki kıssadan hareketle yaptığı yorumlara dayanak teşkil etmesi. Hocaefendi burada feminist hukuk akımının haklı dediğimiz yaklaşıma temel olacak bazı yorumlarda bulundu. Gerçi daha önceleri bu türden başka yorumları da vardı Hocaefendi’nin. Mesela, nafile oruç tutma mevzusunda fıkıh kitaplarında gördüğümüz bir içtihadi hüküm: kadın kocasından izin almadan nafile oruç tutamaz. Buna gerekçe olarak da genelde kocanın şehvani isteğinin zamanlaması gösterilir. Pekâlâ diyor Hocaefendi: “Aynı şey kadın için geçerli değil midir?” Cevap tabii ki evet. O zaman, aynı gerekçeye bağlı olarak erkeğin nafile orucu için karısının izni devreye girmesi gerekir. İşte erkeksi veya kadınsı değil insanî boyut derken kastedilen bu. Her iki cinsin birlikte mütalaa edildiği bir hukuk anlayışı.
YALNIZ KADIN DEĞİL, ERKEK DE İMTİHAN ARACI
Tefsir dersine ve notlarına geri dönelim; Mısır melikinin karısı olan Zeliha’nın Hz. Yusuf’un nefsinden kâm almasını konu alan ayetleri okuduk. Kıssa çok meşhur olduğu için yerden ve zamandan tasarruf adına ayet meallerini vermiyorum. İsteyenler hafızalarını da tazelemek için Yusuf Suresi’ni bir daha okuyabilirler.
Rivayet ama özellikle dirayet açısından birçok noktalara temas etti Hocaefendi o derste. İffetin Allah’ın en büyük lütuflarından biri olduğuna değindi. Misyon ve iffet arasındaki irtibata temas etti. Peygamberlerin ardından sahabe, asfiya, mukarrabin, evliya ve salihine kadar nice büyük insanların bu türlü imtihanlardan geçtiğini ve imtihanı kaybetmemek için ne kadar dikkatli yaşadıklarını misallerle anlattı. Özellikle Kur’an hâdimlerinin mülahazalarında dahi bir kirlilik olmaması için dikkatli davranmalarının gereğine işaret etti. Aksi halde ferdin değil koskoca bir camianın itibarının hak ile yeksan olabileceği ve böylesi vaki veya muhtemel şayialar karşısında dağılma ve çözülme tehlikesinden dem vurdu. Bu türlü imtihanlara, belalara muhatap olmamak için Kur’an hâdimlerinin birbirlerine dua etmelerinin gereğinin altını çizdi. Bütün bunları Herkül Nağme’den tekrar dinleyebilirsiniz. Şöyle bağladı Hocaefendi sözlerini: “Mesele sadece bir vak’anın resminden ibaret değil; her satırı, her cümlesi, her kelimesi, her harfiyle büyük dersler veriyor Kur’an bize gördüğünüz gibi.”
Tam o esnada birisi kulağıma eğildi ve Batı dünyasında bu ayeti delil göstererek İslam’ın kadını mücerred manada fitne unsuru olarak anlattığını fısıldadı. Gözünden kaçmadı bu manzara Hocaefendi’nin. Keskin nazarıyla bir nigâh-ı âşina kıldı bize doğru. Ben de kulağıma fısıldanan şeyi söyledim. İyi ki de söylemişim. “Bana göre tam aksi; burada kadının fitne unsuru olması değil, erkeğin kadına karşı zaafı anlatılıyor. Nitekim bu hususu sabah akşam dualarımızda yaptığımız Allahümme ecirnâ min şeri’n-nisa, min fitneti’n-nisa, min belai’n-nisa yani kadınların şerrinden, fitnesinden, belasında Sana sığınırım duasını anlatırken söylemiştim.”
Burada duralım ve söylemiştim dediğim şeyi aktaralım. Şöyle diyor Hocaefendi bu dua ile alakalı olarak: “Erkek için bir imtihan unsuru olması açısından kadına ‘fitne’ de denilmiştir. Bir kısım mü’minlerin sabah-akşam dualarında ‘Allahümme ecirnâ min şerri’n-nisâ, Allahümme ecirnâ min belai’n-nisâ, Allahümme ecirnâ min fitneti’n-nisâ’ demeleri; yani, ‘Allah’ım, erkekliğin altında kalıp kadınla imtihanı kaybederek bir kötülük işlemekten bizi koru; Allah’ım, şehvetin arkasında sürüklenip bir felakete uğramaktan bizi muhafaza et; Allah’ım bir kadının cazibesine kapılıp doğru yoldan sapmaktan bizi halâs eyle!’ diyerek Allah Teâlâ’ya iltica etmeleri kadının potansiyel bir iptila vesilesi olmasındandır. Güzeller Güzeli Yaratıcı, kadına cemalinden bir parıltı vermiş ve onu tenasübü, güzelliği, edâsı ve endâmıyla erkeğin gönlüne çok câzip gelebilecek bir hilkatte yaratmıştır. Bazıları, o câzibe karşısında iradelerinin hakkını vermekte zorlanabilirler; kadını bir imtihan vesilesi görür ve onun karşısında iradesiz davranmamak için de sabah akşam ellerini açıp -arz ettiğim gibi- Allah’ın hıfz u himayesine sığınırlar. Yoksa, mü’minler, kadının şer, bela ve fitne olarak yaratıldığını asla düşünmez ve kadın fitnesinden korunma dualarını o bâtıl inanca bağlamazlar. Bu açıdan, aslında erkek de kadın için bir imtihan aracıdır ve kadın da erkek sebebiyle başına gelebilecek şerden, beladan ve fitneden sürekli Hazret-i Hafîz’e sığınmalıdır. Hatta o da -dilerse- dualarında ‘Allahümme ecirnâ min şerri’r-ricâl, Allahümme ecirnâ min belâi’r-ricâl, Allahümme ecirnâ min fitneti’r-ricâl’ diyebilir. Evet, erkek-kadın münasebetleri çerçevesinde her ikisi de birbiriyle imtihan olmaktadır ve her biri diğeri için bir imtihan unsuru, bir bela sebebi ve bir fitne vasıtasıdır.”
Hiçbir te’vil ve tefsire gerek olmayan bu açıklamayı Yusuf Sûresi’nde kimin şehvetine mağlup olduğunu düşünerek bir daha okuyun isterseniz. Orada şehvetine yenik düşerek fitne unsuru olan Hz. Yusuf mu yoksa Zeliha mıydı?
Yazıya başlık yaptığım cümleye gelince; bunlar Hocaefendi’nin sehl-i mümteni veciz beyanları idi ki bu yazının kaleme alınmasının hem sebebi, hem de yazının bir cümlelik özetidir. Dedi ki: “Sen Yusuf ol, kaç! Ne diye gömleğini önden yırttırıyorsun. Kaç, kaç ki arkadan yırtsınlar.”
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment