Nikah nedir?
Dikkatli ve meraklı bir okuyucumuz mezheplerin nikâh tariflerine bir bütün olarak bakmış ve hemen her mezhepte meselenin cinsellik etrafında örgülendiğini hatta kadının erkeğin istifadesine sunulmuş cinsel bir obje olarak değerlendirildiğini görmüş ve soruyor: “bu yaklaşım doğru mu?”
Doğrunun karşıtı yanlış. Dolayısıyla bu yaklaşıma katılmıyorsam yanlış demem lazım; ama ben yanlış deme yerine eksik demeyi tercih ediyorum. Şöyle ki; nikâh akdinin cinsellikle elbette bir ilişkisi vardır. Şehevî arzuların meşru yoldan tatmini akdin gerekçelerinden ve hedeflerinden biridir. Bu gerekçe ve hedefi hiç kimse yok sayamaz. Bununla beraber akdin yegane gerekçesi ve hedefi cinsel tatmin değildir. Bunun yanında başka şeyler de vardır. Tarifte eksik olan işte bunların zikredilmemiş olmasıdır.
Baştan ele alalım; evet, hemen hemen bütün mezheplerde nikâh, cinsel ilişkiyi mecazi olarak ifade eden bir kavram olarak ele alınmıştır. Kelimenin sözlük manası ve bunun bazı ayetlerde (mesela, Nisa Suresi, 22. ayet) cinsel ilişkiden kinaye olarak kullanılması fukahaya bu yorumu yaptırmıştır. Bu yanlış değil. Çünkü İslam ahlakı zaviyesinden bakınca cinselliği alakadar eden meseleler hacaletâverdir. Hacaletâver meselelerin kinaye yoluyla anlatılması kadar tabii bir şey olamaz.
İkincisi; okuyucumuzun da tespit ettiği gibi bu tariflerde nikâh akdi “Erkeğin karısından cinsel açıdan yararlanma (mut’a) hakkına sahip olmasıdır.” denilerek sanki bir tek şeye indirgenmiştir. Aslında bu da yanlış değil ama eksik. Çünkü şehevî hislerin tatmininde erkek kadından nasıl yararlanıyorsa, kadın da erkekten aynı ölçüde yararlanıyordur. O zaman neden erkeğin kadından istifade hakkı yerine kadın ve erkeğin birbirlerinden karşılıklı istifadeleri denilmiyor diyebilirsiniz.
Cevaplanması alabildiğine kolay bir soru bu. Şöyle ki bu tarifleri yapan insanlar içinde yaşamış oldukları zamanın çocuğudur. Kadının adının olmadığı sosyo-kültürel çevrenin yetiştirdiği insanlardır. Onlardan zamanlarını aşıp bugüne gelmelerini, erkek egemen bir hayattan hayalen ve zihnen dahi olsa sıyrılıp bugünkü toplumda var olan kadın-erkek arası ilişkilerin gelmiş olduğu seviyeden hareketle bir tarif yapmalarını beklemek kelimenin en hafif manasıyla haksızlık olur. Kaldı ki başta İ. Azam olmak üzere o devâsâ insanlar kadına karşı bu bakış açısının kırılmasına çok büyük hizmet etmişlerdir yaptıkları yorumlarla.
Bence bizler bir zamanlar yapılmış olan ve gelenek içinde yerini alan bu tarifleri olduğu gibi kabul yerine, onları bir malzeme olarak kabullenip yeni tarif denemeleri yapabiliriz. Bunun için İslam’ın iki asıl kaynağına müracaat edebiliriz. Mesela Kur’an, Rum Suresi 21. ayette “Allah’ın varlık ve birliğinin delillerindedir.” diyerek buyuruyor ki: “Birlikte huzur bulmanız için kendinizden eşler vermesi ve aranıza sevgi ve şefkat, merhamet duygusu koymuştur.” Üzerinde dikkatlice düşünülecek olursa ayet, İlahi iradenin evlilikten muradını nazara veren üç unsuru ön plana çıkartıyor: huzur; sevgi ve merhamet. Acizane kanaatime göre yapılacak bir evlilik tarifinde bu üç unsurun nazardan dur edilmesi zımnen İlahi iradeyi nazara almama manasını içerir.
Allah’ın insan fıtratına koyduğu şehevî arzuların tatmini, Efendimiz’in (sas) “Nikâhlanınız, çoğalınız, ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” (İ.Mace, Nikâh, 8) vb. birçok beyanında buyurduğu neslin üremesi nikâhın tarifinde yer alması gereken başka unsurlardır.
Sözü buraya getirdikten sonra bir tarif denemesi ile yazıya son verelim: Nikâh, kadın ve erkeğin huzur, sevgi ve merhamet atmosferinde birlikte yaşamalarına, şehevî isteklerini karşılıklı olarak tatmin etmelerine meşruiyet sağlayan ve yeni nesillerin üremesine zemin teşkil eden bir akittir.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment