7 Haziran’da dinimizi seçmiyoruz!
İçinde neşet ettiğim ailede seçim öncesi kime oy verileceği veya seçim sonrası kime verildiği hiç konuşma mevzuu olmazdı.
65’li, 70’li yıllara tekabül eden o günlerde bu uygulamanın doğruluğu ve yanlışlığı tartışılır. Şahsî kanaatim, o günkü eğitim seviyesi, siyasî, iktisadî, sosyal, kültürel gündemi takip etme noktasında aile fertleri arasındaki farktan dolayı, kime oy verileceği konusunun seçim öncesi müzakere edilmesi belki daha iyi olurdu. Bir tek şartla, bu müzakereler sonucu fert, kime oy vereceğini özgür ve bağımsız iradesiyle kendisi belirleyecek. Unutmamalı, insan hem Hak hem de halk karşısında yapıp-ettiklerinden dolayı tek başına sorumludur. Onun için sadece siyasi parti veya aday tercihi değil hayatın her alanında baskı ve zorlamalara maruz kalmaksızın nihai kararı kendisi vermelidir.
Yeni bir seçim arifesindeyiz. Üç gün sonra sandığa gideceğiz. Gidecek ve politik eğilimlerimize göre bizi 4 yıllığına yönetecek yöneticilerimizi seçeceğiz. Dinimizi seçmeyeceğiz. Önemine binaen tekrar edeyim; 7 Haziran seçimleri, din seçimi değildir. Dolayısıyla genel seçimleri din seçimi gibi göstermek, dini sui istimal etme demektir. Maalesef bu husus 1950’li yıllardan beri Türk siyasî tarihine ve seçimlerine damgasını vuran bir gerçektir. Ama şu da bir gerçektir; “Bizim partimize oy vermeyen patates dinindendir” söylemlerinin ilk defa gündeme getirildiği dönemler dahil, hiçbir zaman bu ölçüde din seçim tartışmalarına malzeme olmamış, daha da acısı ayrıştırıcı bir rol oynamamıştır. Halbuki dinin asıl rolü ayrıştırma değil, birleştirmedir, kaynaştırmadır.
Mutlak manada dinin, bunun yanında dinî, ahlakî değerlerin parti veya aday tercihi aşamasında etkisi olmayacak mıdır? Elbette olacaktır. Çünkü yakın geçmişimizden geriye doğru uzandığımızda gördüğümüz şudur; dinî değerlere inanma ve yaşama hürriyeti siyasî iradenin ideolojisine göre farklı uygulamalara konu olmuştur ülkemizde. Onun için dinî değerleri önceleyen birisinin, inandığı değerleri hayata rahatça taşıyabileceği bir zemini kendisine va’d eden partilere oy vermeyi tercih etmesi kadar doğal bir şey olamaz.
Fakat burada bir şeyi göz ardı etmemeli; ülkeyi yönetme iddiasıyla ortaya çıkan siyasetçinin “Herkese inandığı dinî değerleri yaşama imkanı vereceğiz.” demesiyle, “Ben de dindarım.” demesi arasında çok büyük fark var. Zaman gösterdi ki “Ben de dindarım!” söylemleri ile siyasî hayatta yerini alan niceleri, dini şahsî ve dünyevî çıkarları adına sui istimal etmiş. Daha açık ifadesiyle; dindarlık kisvesi altında seçmenini kısa veya uzun süreli olarak kandırmış. Delil mi istiyorsunuz? O kadar çok ki? Her gün bir kitaplık malzeme çıkıyor karşımıza. Biraz daha deşelediğinizde inanın bana, ansiklopediler oluşturursunuz. Bir ölçü sunayım; siyasilerin dünü ile bugününü A’dan Z’ye karşılaştırın. Dünkü söylem ve eylemleri ile bugünkü söylem ve eylemlerine bakın, kâfi.
Kimseye haksızlık etmeyelim, bu manada dinin sui istimalinin tarihçesi yeni değil. İslam tarihini esas alacak olursanız Emevilere kadar uzanmak icap eder. Dolayısıyla Müslümanların siyaset tarihinde dinin sui istimali dün de vardı, bugün de var. Fakat yarın olmayabilir. Bu da seçmenin iradesine kalmış.
“Mümin yılan deliğinden iki defa ısırılmaz” diyor Allah Rasulü. (sas) Mümin basiret ve feraset insanıdır. Özgürdür. Bağımsızdır. Sorumludur. Onu sorumlu kılan da özgürlüğü ve bağımsızlığıdır. Kimsenin aklı kimsenin cebinde değildir. Ayetin ifadesiyle “Kimse kimsenin günahını yüklenecek değildir.” Herkes kendi kararını kendisi verecek ve verdiği kararın bedeline hem dünyada hem de ukbada katlanacaktır.
Siyasi Partiler Kanunu’ndan seçim barajına, şehirlerin nüfusuna göre milletvekili sayısındaki çarpıklıktan siyasî partilere Hazine’den verilen seçim harcamalarındaki dengesizliklere, seçim yasaklarına uymaktan(!), seçim propagandalarındaki engellemelere kadar birçok uygulama ülkemizde demokrasinin olmazsa olmazı olan adil ve özgür seçim şartına gölge düşürmüştür. Bütün bu çarpıklıklara rağmen seçime gidiyoruz. Oy hırsızlıkları olmaması şartıyla, çıkacak sonuç, şimdiden hayırlı olsun.
Seçim sonuçlarına Efendimizin (sas) şu beyanı ile ortaya koyduğu mercekten bakmanızı ve değerlendirmenizi öneririm: “Nasılsanız öyle idare olursunuz!”
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment