Şehit Bedri Binbaşı’nın mektupları
Bir önceki yazımda bir dostumuzun rüyasında gördüğü ve Güneydoğu’daki cerahati akıtıp ilaçlayan Bedri Binbaşı’nın yazıp bıraktığı mektuplarla ilgili olarak yazıma bugün de devam etmek istiyorum:
Bedri Binbaşı’nın daha önce subay kardeşi şehit olmuş, bir kardeşi de halen orduda görev yapıyor. Annesi bir rüyasını anlatmış kendisine:
“Üçünüzü de gökte uçarken gördüm.” Bu rüyayı anlatan binbaşının kardeşi diyor ki: “Sıra bende…”
Binbaşının şehadetinden sonra çantası açılıyor. Birisi annesine, diğeri hanımına yazılmış iki mektup çıkıyor. Sanki şehadet duasının kabul edildiği gökler âleminden kendisine bildirilmiş de oturup hayatta sevdiği iki insana bu mektupları yazmış. İşte düşündüren, ağlatan mektuplardan satırlar: Önce annesine… “Canım anneciğim, Her şeyimi, ama her şeyimi sana borçluyum. (…) Dünyayı sevemedim, tat da alamadım. Allah’ın emir ve rızasına aykırı her şey beni rahatsız etti. Elhasıl dünya bana küstü, ben de ona. (…) Eğer sen veya ben önce gidersek, önce giden kucağını açıp beklesin. Elbette kavuşacağız. Saçından bende bir tutam var. Onu yanımda taşıyorum. Ölürsem Allah’ın izniyle bu kahramanca bir ölüm olacaktır. Saçının telleri yanımda kalsın, sakın ağlama. Bil ki göğsümde Kur’an var. Kalbimde iman ve dudaklarımda da son olarak Allah’ın zikri olacak. Gönlün müsterih olsun. İbadetlerimin, zikirlerimin hepsini bağışladım. Elimde bir şey kalmadı. Rabb’imin huzuruna bomboş gidiyorum. Fakat O’nun gufranının beni sımsıkı kuşatacağını umuyorum. Sana başka ne yazayım, evvel gidene selam olsun… (Oğlun)”
Ve hanımına yazdığı mektup:
“Hanımcığım, Şimdi ayrılık zamanıdır. (…) Göğsüm, içindeki kafesine sığmıyor. Çok dualar aldım, bu sebepten uzun ve hayırlı bir ömür ümidim var. Fakat ben kefenimi hep üzerimde hissettim. Ecel gelirse sefa gelsin. Zaten ben onunla hep arkadaştım. Yeter ki son nefesimi bir mümin olarak verebileyim ve dünyadan öyle göçeyim. Vazifemin başında iken Hak vaki olursa inşaallah şehit olurum. (…) Müsterih ol, inancını hiç yitirme… (…) Çocuklarımıza hep tatlı sözler söyle. Namaz kılmaları için teşvik et. Onlar inşaallah hayırlı insanlar olurlar. Ben senden razıyım. Allah da razı olsun… Hakkınızı helal edin.”
(Evin babası)
Temas etmeden geçemeyeceğimiz bir başka husus var. Binbaşı Bedri Karabıyık bu mektuplarda bir şeye daha işaret ediyor: “Müslüman olduğum için birçok zorluklarla karşılaştım, sizler de benimle birlikte sıkıldınız. Ben zulüm gördüm, sizler üzüldünüz.”
Zaman’da haberi yazan arkadaşımız 1995 Nisan’ında şu değerlendirmeyi de yapıyor: “Gazetelerde okuduğum haberler, bazı yerlerde maalesef binbaşının anlattığı zulmün şiddetlenerek sürdüğünü gösteriyor. Binbaşı Bedri Karabıyık’a şehadetinin birinci yıldönümünde Allah’tan rahmet diliyoruz…
Cephede din ve devlet, vatan ve millet için, gözünü kırpmadan savaşan diğer Mehmetçiklere dualar ediyoruz…”
İnşaallah, ülkemizin birliğine, beraberliğine kastedenler emellerine muvaffak olamazlar. Bedri Binbaşı gibi şehitlerimizin dökülen kanları boşa gitmez. Görülen rüyalar da tahakkuk eder.
Yazımı, rüyaya son bir yorumla bitirmek istiyorum. Dikkat edilirse, şehidimiz bir subay olmasına rağmen, tedaviyi bir hekim hassasiyetiyle, cerahati akıtıp ilaçlamakla yapıyor. Yani Hızıriyeti temsil eden bir doktor şefkati gerekiyor bu problemlerimizin çözülmesi için… Bütün insanlarımız bilhassa muhabbet fedâileri ve şefkat kahramanlarının bu hususa çok dikkat etmeleri gerekiyor…
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment